Eğer sadece son 10 yıldır uçak yolculuğu yapıyorsanız, uçuş sürelerindeki yavaş değişimin farkında olmayabilirsiniz. Eğer 20, 30 ve daha fazla yıldır uçaklara biniyorsanız, tüm noktalara ulaşmak için belirlenen uçuş sürelerinin eskisine göre çok daha uzun olduğunu zaten biliyorsunuzdur.
1960'larda ABD içinde New York-Los Angeles uçuşu sadece 5 saatti. Şimdi ise aynı uçuş için verilen süre 6 saat. Teknoloji ilerlediğine ve bu nedenle genellikle her şeyin daha verimli ve daha hızlı olduğunu düşünürseniz bu biraz garip gelebilir. Aslında bunun tam tersi geçerli ve bu gerçek, havayollarının siz yolcuların bilmesini istemediği bir sır...
Bu yönteme 'padding' (dolgulama, şişirme) deniyor ve maalesef bu sadece havayollarına özel değil. Bunları demiryolları ve otobüs şirketleri de yapıyor ama havayollarında çok daha fazla dikkat çekiyor.
Havayolu şirketleri gecikmeli uçmak ve varmaktansa uçuş süresini daha uzun tanımlıyorlar,  oluyor bitiyor. Geçmişte, bir zamanların arı kovanı şimdi ise terkedilmiş havalimanı İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan yurtdışı noktalara uçtu iseniz, 20, 30 hatta bazen 40 dakika geç kalkan bir uçağın ya vaktinde ya da sadece 5-10 dakika gecikme ile inmesini hayretle izlemiş ya da gözlemlemişsinizdir.
ABD Ulaştırma Dairesi'nin bir raporuna göre tüm uçuşların yüzde 30'u ortalama 15 dakikadan fazla bir gecikme ile inmekte. 1980'lderde bu gecikme istatistiği yüzde 40 idi. Bu gecikmelerin azalmasını sağlayan işletim temelli düzeltmeler ya da verimlilik değil sadece 'padding- dolgulama'.
Bunun iki ters etkisi var. Birincisi, havayolları (ve pek tabii hava trafik kontrolörleri) randımanlarını artırmak için kendilerini bir baskı altında hissetmiyorlar. İkincisi ve daha endişe verici olanı ise yakıt verimliği daha düşük ve karbon emisyonları daha yüksek. Eğer havayollarının işletme verimliliği artmış olsaydı, bu yakıt tasarrufu daha az zararlı gaz salınımı ve pek tabii daha düşük bilet fiyatları sonucu doğururdu.
Peki, o zaman neden havayolu şirketleri verimliliklerini artırmaya çalışmak yerine 'padding' yaparak uçuş süreleri ile oynuyorlar?  
Önemli bir faktör, bir uçağın uçuş kapısına 15 dakikadan daha geç yanaşmasının tetikleyeceği zincirleme etki. Bir uçak kapıya geç ulaşıyorsa, o kapıyı kullanması planlanmış başka bir uçağın varış kalkışını da etkileyecek, geciktirecektir. Örneğin THY'nın uçağı geç varırsa, bir sonraki uçuşta da geç kalacak ve o günün tüm THY uçuşlarını etkileyecektir.
Daha da kötü bir senaryodan bakarsak, bazı yolcular bağlantılarını kaçıracak ve havayolu şirketi çare bulmak veya bağlantı kaçırana tazminat ödemek zorunda kalacaktır. Yani vaktinde ulaşmak, zincirleme gecikmelerden ve sonuç olarak kâr azalmasından korunmak için havayolunun çıkarınadır.  
Ancak tabii ki dış etkenler de var. Ortalama uçuş mesafesinin 1500-3500 kilometre olduğu Türkiye'de bir uçuş 3 saat geciktiğinde havayolu size sadece yiyecek, içecek, telefon edebileceğiniz, eposta gönderebileceğiniz imkân sağlamak zorunda. Oysa Avrupa Birliği'nde koşullar çok daha ağır.
Yolcu Hakları Yasası'na göre havayolu size 400 euro (yaklaşık 2600 TL) ödemek zorunda. Böylece bu 3 saat, havayolları için mutlak bir üst sınır haline gelmekte ve ne yapıp yapıp, maliyeti ne olursa olsun, bu kadar gecikmemek için tedbirler almaktalar. İşte bu durumdaki maliyet ve tedbir uçuş programlarını ekstra 15-60 dakikalık sürelerle dolgulamak, şişirmek yani 'padding' yapmak.
Bence çözüm çok açık. AB Yolcu Hakları Yasası her ne kadar iyi niyetli de olsa, bu koşullar hem yolcu hem de havayolu şirketi için hakkaniyete daha uygun şekilde yeniden düzenlenmeli.
Havayollarına hava trafik kontrolörleri, havalimanları ve havacılık makamları tarafından teşvikler sunulmalı. Rakiplerinden çok daha dakik çalışan firma daha az vergi ve daha az havalimanı ücreti ödemeli.
Diğer yandan, gecikmeler için yolculara ödeme sistemi basitleştirilmeli. Tazminatlar gecikme sürelerine göre oranlanmalı, sadece yolcu bir havalimanında gece kalmak zorunda kalırsa, ücretsiz otel ve yatak imkânlarına ek olarak kendisine basit bir maktu tazminat ödenmeli.
Havayollarının web sitelerine girdiğinizde havayolu sadece planlı uçuş varış sürelerini vermekle yetinmemeli, bu rotadaki ortalama uçuş varış sürelerini de vermeli. Böylece rakiplerinden sürece daha başarılı olduğunu gösteren havayolu şirketi, yolcu gözünde daha fazla bilet ücreti talep etmeye hak kazanır.
Havayolu şirketleri sadece düzenleyici kuralların değiştirilmesiyle teşvik edilebilir ve dakikliklerini artırma ve karbon ayak izlerini azaltma konusunda daha fazla çaba gösterirler.
Benden daha eski yolcular bundan sonraki ilk İstanbul yolculuğunuzda ekrandaki sürelere iyi baksınlar ve eski uçuşları gözlerinin önüne getirsinler...
Biz eskiden İstanbul'a hem ekranda hem gerçekte en geç 45 dakikada ulaşırdık. Ne oldu da THY iPhone uygulamasında, havalimanı ekranlarında 1 saat 20 dakikaya yükseldi?
'Padding' oldu!
Biz yolculara ayıp etmiyorlar mı?