Covid-19 pandemisinin kontrol edilemez hale gelmesi nedeniyle, gecikmeli olarak tam değil tam gibi bir 18 günlük bir kapanma kararı geldi. Bu karar çok önceleri alınmalıydı ve en az 28 gün olmalıydı diyor bilim adamları. Erken açılıp, saçılma, lebalep kongreler, bir kısım vatandaşlarımızın bezginliği ve hatta vurdumduymazlığı, aşılamanın yetersizliği ve gecikmesi durumu bu hale getirdi. Ekonomik destek verilmeden yapılan bu kapatma kararı birçok yurttaşımız için çok zor günleri getiriyor. Hükümetin yapabilecekleri varken, hiç değinmediği bu konuda biz, Allah yar ve yardımcıları olsun demekten başka bir şey yapamıyoruz. Ama bunun bazı sonuçları olacağı da anlaşılıyor.

*

İçeride Covid-19 ve ekonomik sorunlarla boğuşurken, dışarıda monşer denilip dışlanan, deneyimli ve liyakatli diplomatların olmayışı, İsrail ile aramızı bozup, ABD’de deki lobi desteğimizi kaybetmemiz, ABD seçimlerinde yandaş basın tarafından Trump destekçiliği zaten sıkıntılı olan ABD-Türkiye ilişkilerini hepten bozdu. Washington’a atanan büyükelçi hala itimatnamesini sunamadığı söyleniyor. Yani orada temsilimiz yok gibi… Halkbank davası aleyhimize bir havada sürüyor… F-35 projesinden resmen çıkarıldık (bunun için oraya ödediğimiz 1,5 milyar dolardan haber yok), bize silah satışı da yok, etrafımız Yunanistan, Suriye, Irak’ta ABD üsleri ile çevrildi. Ukrayna’ya desteğimiz nedeniyle Rusya ile aramız limoni. Yani Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinden çıkıp, bir sağa, bir sola, ne şiş yansın ne kebap politikasının acı sonuçlarını yaşıyoruz.

*

Her yıl 24 Nisan’da ABD başkanları 1915 olayları için bir konuşma yapar, siyasal içerikli bu konuşmada genelde “büyük felaket” deyip konuyu geçiştirirlerdi. Zaten seçimler öncesi de tavır belirleyen ABD başkanı Biden, bu kez resmen “soykırım” deyiverdi. Hemen ayni tonda, aynı düzeyde cevap verilmesi gereken bu itham, cumhurbaşkanının 48 saatlik sessizliğinden sonra yumuşak bir şekilde cevaplanıp, konuşulması (artık ne konuşulacaksa) NATO zirvesine bırakıldı. Vakti zamanında dik durabilen İsmet Paşa ABD başkanı Johnson’un Kıbrıs ültimatomuna “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır” demişti. Yine ABD ambargoları nedeniyle Ecevit ve Demirel İncirlik üssünü kapatıvermişti. Cumhurbaşkanının düşük tonlu cevabı halkımızı tatmin etmedi. Bu konunun çözümünü “Tramola” başlıklı makalemde 18 Mart 2015 de yazmışım, internet ve gazete arşivimizde mevcut…

*

ABD başkanının ithamı mesnetsiz. Keşke danışmanları verdiği cevap için cumhurbaşkanını bilgilendirseydi. Osmanlı, İngiliz ve Rus arşivleri soykırım olmadığını gösteren belgelerle dolu. Ermenistan ilk başbakanı Ohannes Kaçaznuni’nin 1923 parti kongresinde sunduğu “Taşnak partisinin yapacak bir şeyi yok” raporunda (Türkçe basılı örneği var) Ermenilerin hatalarını bir bir yazmış, soykırım olmadığını belgeliyor.  Soykırım tanımı 1948 de Birleşmiş Milletler tarafından yapılmış, olanlar buna uymuyor, 1948 öncesini de kapsamıyor. Doğu Perinçek İsviçre mahkemelerinde “Soykırım olmamıştır” dediği için yargılanırken konu AİHM’e kadar taşınmış, AİHM İsviçre kararı için Türk ve Uluslararası ceza mahkemelerince verilmiş bir karar olmadıkça iddianın geçersiz olduğuna hükmetmiştir.

*

ABD de başkanının söylemi her ne kadar kendi iç politikalarına yönelik bir söylem de olsa, yanlış olmuştur, bunun uluslararası sonuçları olacaktır. Ermenilerin tanınma, tazminat, toprak stratejisine bir destek niteliğindedir. Ama güçlü olduğumuzda Kaçaznuni’nin dediği gibi yapabilecekleri bir şey yok. Ama ABD’nin Osmanlı döneminde başlayıp devam eden husumeti, bitecek gibi görünmüyor. Tarihte Türk-ABD ilişkilerini de 2017 yılında 5 yazılık bir dizi olarak gazetemizde yazmıştım. Okumak isterseniz, gazetemizin ulaşılabilir arşivlerde mevcut. Gerekirse konunun bir özetini daha sonra yazarım. Ancak bir yandan Covid-19 un kontrol edilemeyen yayılımı, bir yandan nereye gittiği açıklanamayan paralar, kripto para soygunları, bir de üstüne üstlük mesnetsiz ithamlarla dış politikada yaşadığımız sıkıntılar “vay başımıza gelenler” dedirtiyor.