Sohbetler soldu, gözümüzü açtığımız an, görsel, yazılı ve sosyal medyadan çığ gibi acı haberler akıyor. Gözümüzü açmamak, tekrar yatağa dönmemek için gayret sarf eder olduk, depresyondayız. Hatta depresyonda olmak bile bir teselli bence. Başımızda bir çatı, soframızda bir lokma, etrafımızda sevdiklerimiz olduğu sürece ama pek öyle değil. Mümkün mü çatısız kalanları, evde aç çocukları beklerken eldeki son liraları harcamamak için güneş doğmadan yollara düşüp iş için kuyruklara giren binlerce insanımızı? Cumhuriyet tarihimizin en büyük genç işsizliğinde, çocuklarımızın çaresizliği, çocuklarımızın mutsuzluğunu, 

umutsuzluğunu, çaresizliğini görüp mutlu hissetmek mümkün mü?  Üstüne üstlük dünyayı saran, kasıp kavuran Covid19. Ekonomik, siyasi olarak her kurum inişteyken, yetişmiş muhteşem doktorlarımız, hemşirelerimiz, sağlık çalışanlarımızın özverili çabaları nedeniyle çökertilemeyen sağlık sistemi. Covid19 ile savaşırken yanlış politikalar nedeniyle hayatını kaybeden, horlanan, darp edilen sağlıkçılarımızla nereye kadar... 

*** 

65 yaş üstü arkadaşlarım, okuyucularım bizim için de bir şeyler yaz diyor. Artı 65 denen bu gurup zamanında iyi yetişmiş şimdi çoğu emeklilik sonrası hayatı dolu dolu yaşayan, yasaklarla evlerine kapatılan ama okuyan, düşünen, çözüm üreten gereğinde eylem ortaya koyan bir nesil. Yani sistem içinde biat etmeyen, susmayan kötü(!) örnekler. Onlar için sayfalarca yazsam, yaz yaz bitmez de özeti bu. 

*** 

Gerçeklere devam edersek, geçen gün bir TV de dinlediğim, geçmişin AKP kurucularından, şimdi CHP Konya milletvekili Abdüllatif Şener'in. Diyor ki: "Bizim de üyesi olduğumuz İslam Birliği üyesi ülkelerin durumuna bakarsak, yöneticilerinin Karun olduğu bu ülkelerin halklarının milli gelirlerinin tüm toplamı ancak Japonya kadardır. Japonya örneğine bakacak olursak onlar 18. yy. da geleceği programlarken, sanayi, teknoloji, fen, bilim dallarında insanlarını yetiştirmek için dünyanın her tarafına yolladılar.  Bu yüzyılda İslam ülkelerinin tüm coğrafyasına hakim Osmanlı'da dışarı yollananlar ise şiir, sanat, sosyal bilimlerde yetiştirildiler. Dünyada MÖ 2000 lerde şehir-site devletleri kurulmuş, insanlar 5000 yıldır daha iyi yönetmek, üretmek için çalışıyorlar. Bizde kurumlar dejenere, meclis bireysel talimata göre çalışıyor, torba yasalarla idare ediliyoruz. Kamusal, evrensel değerleri kenara atarsan, kamu kaynaklarını merkezde toplayıp,  yasama, yargı, yürütmeyi tek elde toplarsan durum bu." 

*** 

Bizde de yıllardır tekrarlanan, petrol bulundu, gaz bulundu deyip arkası gelmeyen, gerçekleşmeyen müjdeler yerine, devletin yasama-yürütme-yargı erklerinin evrensel değerlerle ayrıştığı, herkes için eşit ve liyakate dayalı bir yönetim anlayışının, bilim ve teknolojinin, üretimin ön plana çıkarıldığının müjdesi verilseydi keşke. Gelişmek, ilerlemek için gerçek müjdelere ihtiyacımız var. Önümüzde, bir yıkıntıdan devlet yaratan başta M.K. Atatürk olmak üzere kadrosunun, işgalcileri topraklarımızdan söküp attığı 30 Ağustos zaferinin yıldönümü var. Bu büyük zafer hepimize kutlu olsun. Bahanelerle vefa duygusunun içi boşaltıldı, milli bayramlarımızın kutlanması yasaklanıyor.  Müjdeler de artık anlamsız kalıyor.