‘Martın sonu bahar’ diye bir slogan atmıştı CHP yerel seçimler öncesi.
Doğrusunu isterseniz bahar gibi de oldu, tuttu. ( Ama şu unutulmamalı ki yerel seçim ve genel seçim çok farklıdır)
CHP Uzun zaman sonra büyük kentleri alarak adeta bir bahar yaşadı.
Oysa eskilerin mart ayı için güzel de bir özdeyişleri vardır.
‘Mart kapıdan baktırır’ derler.

CHP’den üç milletvekilinin kopmasıyla başlayan süreç büyük ihtimalle mart ayında hedefine ulaşacak.
Hedefe ulaşıldığı gün ise CHP içerisinde birçok vekilin ardından bakılacak gibi.
Peki, kapıdan bakmanın sonucu ne olacak derseniz, hemen bugünden işaretleri görülmeye başlandı bile.
Bugün yayınlanan bir anket CHP’yi yüzde on dokuzlarda gösterirken yeni kurulacak partiyi yüzde üçlerde gösteriyor, tabii ki şimdilik.
Peki, düne değin erken seçim çağrıları yapmanın ardındaki gerçek bu günlerin geleceğini bilmek olabilir mi acaba? (Biden’den beklenen destek dışında tabii)
Daha doğrusu bu günlerin geleceğini bilip ön almak için yapılan bir hamle miydi?
CHP’de son yıllarda epey üye partiden dışlandı.
İzmir’de olduğu gibi diğer iller de bu furyadan nasibini aldı.

Gidişin hayret alamet olmadığını görenlerin çağrıları da para etmedi, onlarda eleştirileri nedeniyle saf dışı edildiler.
Aslında söylenenleri toplayıp yazsak çok daha iyi anlaşılacak her şey ama anlamak istemeyenlere ne söylesen fark etmeyeceği için gelecek sefere bırakalım bunları.
Bugüne değin birçok partiden istifalar oldu kimileri bir diğerine geçti kimileri bağımsız kaldı.
Ama giden üç kişinin istifası gerçekten bir olay oldu. (Bu kadarla kalmayacağını herkes tahmin edebiliyor)
Özellikle CHP kanadı AK Parti’den kopan vekillere alkış tutarken kendi partilerinden ayrılanlara adeta ateş püskürdü, aşağıladı.
Ama sosyal medyada Sayın Çelebi’ye karşı yapılan linç çağrılarına karşı verilmiş güzel bir yanıt da vardı.
“Ben CHP’ye Sayın Çelebi gibi vatanseverleri vekil olarak listesine koyduğu için oy verdim, vekillikten istifa derse hakkımı helal etmem diyordu.”
Aslında bu cümle CHP’nin geleceğiyle ilgili çok şey anlatıyor. 

Onu bir sonraki yazıya bırakıp devam edelim.
Mektup sonrası Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşen üç vekilin ardından Özgür Özel: "Hiç bir arkadaşımızı kaybetmek istemeyiz" açıklaması yapmıştı.
Peki; üç vekil arkadaşınız Kılıçdaroğlu ile görüşme sonrası hiçbir değişimin olmayacağını öğrendiğinde istifa edince neden istifa olayı birdenbire ‘Saray Kumpası’ oluverdi? 

Oysa istifacı vekiller sorunları daha önce Sayın Kılıçdaroğlu’na iletmişler, sözlü iletişimlerden sonuç çıkmayınca sorunları yazılı olarak aralık ayında partiye iletmişlerdi. Yani kamuoyuna açıklamamışlardı hemen. 

Anlaşılmayan bir nokta daha var ki CHP içinde her çalkantı sonrası olanların saray kumpası olarak açıklanması. (Kumpasların kaynağı da Çelebi’nin istifa açıklamasında çok açık belirtilmiş)
Hadi biraz mantıklı olalım.
Muharrem İNCE’nin dediği gibi: İktidarın karşısına her çıkışında kaybeden CHP’deki bu yönetim varken iktidar bu yönetimin gitmesini ister mi?
Hele hele muhalefetin lideri; Deva Partisi ve Babacan için 'Siyasetin Yeni Yıldızı’dır diye kendi gücünü yok sayıyorsa. (M Ali Çelebi de bunu işaret etmiyor mu?)