Günlük hayatlarımız içinde pek çok sorun yaşıyoruz. Bu arada bütün dünyayı ilgilendiren sorunları gözden kaçırıyoruz.

22 Ekim tarihli Ekolojik Kriz başlıklı yazımda; dünya ısınıyor, iklim değişiyor, bunu durdurmanın tek yolunun da fosil yakıta dayanan endüstriden vazgeçilmesi olduğunu, kömüre, petrole ve doğalgaza dayanan endüstrileşme ve bunlara bağımlı yaşantımızla dünyadaki yaşamın sonunu getirdiğimizi yazmıştım.[1]

Mesele çok önemli ve acil çözüm bekliyor.

Gerçekten de küresel iklim değişikliğinin, bütün dünyada yaşamı tehdit ettiği bir dönem yaşıyoruz.  Ülkemizde de etkilerini görmeye başladık, buna karşın Anayasa'nın 17. ve 56. maddeleri ile taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan sağlıklı çevrede yaşama hakkını yok sayan uygulamalar yoğunlaşarak devam ediyor.

Küresel iklim değişikliği ve diğer çevre sorunlarının nedeni aslında dünyada uygulanan politikalar. O zaman çözümün yolu bu politikaların değiştirilmesinden geçiyor. Bunun başlangıcı da nasıl bir siyaset sorusuna yanıt bulmak olacak. Nasıl bir siyaset sorusuna henüz kapsamlı yanıt verilebilmiş değil ama arayış devam ediyor. Bu yazıyı o arayışın parçası ve bir giriş yazısı olarak görmenizi istiyorum. Sizlerden gelecek, katkılar, eleştirilerle devam ettirmeyi düşünüyorum.

Sürecin yaşamın aleyhine işlemesi karşısında yapılacak çalışmaların, bunun tersine çevrilmesinin hedeflemesi gerekiyor. Kavramlara çok takılma yanlısı değilim ama yeni siyaset, "yaşamı savunma siyaseti" olmalı. Başka bir anlatımla; yaşanılabilir, güvenli bir gelecek için artık ekolojinin siyasallaşmasına ihtiyaç vardır. Asıl çözümlenmesi gereken, bu siyasallaşma nasıl olacak, oluşturulacak yaşamın savunulma siyasal hareketi hangi ilkelerde örgütlenecek? Bu konuların tartışılmaya ihtiyacı vardır. Ekoloji hareketlerinin içinde uzun yıllar süren bu tartışmanın bundan böyle daha somut yürütülmesine ihtiyaç var.

Bu giriş yazısını; oluşturulacak yeni siyasete ilişkin başlangıç önermeleriyle bitireyim. Yaşamın savunulmasını amaç edinen siyasal hareket, 'tabiatı gereği' doğa gibi çoğulcu ve renkli olmak zorunda, insanın doğanın efendisi değil, diğer canlılarla birlikte onun bir parçası olduğunu kabul edecek yeni siyasetin hiyerarşiyle, liderlerle, erkek hegemonyası ile uzlaşabilmesi mümkün değildir, kendi içinde doğrudan demokrasiyi işletmesi, aynı zamanda bunu topluma yaymayı önüne iş olarak koyması gerekiyor.

Böylesine örgütlenecek ve etkili olacak yeni siyaset, Türkiye'nin pek çok sorununu da çözebilir. Emeğin, insanın sömürüsüne ve doğanın sömürüsüne, etnik, dinsel, cinsel ve diğer her türlü ayrımcılığa dayanan sorunların çözümü için de umut olabilir.

Yaşamı savunma siyasetini tartışmaya, yazmaya devam edeceğim.

[1] http://www.haberekspres.com.tr/ekolojik-kriz-makale,7197.html