"Bir yıl daha geride kaldı. Birkaç gün sonra yeni bir yıla daha merhaba diyeceğiz". "Daha" sözcüğü de sanki geride kalan yılları bir, bir sayar gibi. Hani geçmişe dair konuşurken "daha çocuktuk", "daha gençtik", "daha erişkindik/yetişkindik" denir ya işte öyle bir şey. Bunlar aynı zamanda onlu, yirmili, otuzlu, kırklı ya da ellili yaşların, aslında yılların, geride bırakıldığını ifade eden sözcükler. Ancak artık bu sınıflandırma değişti. Dünya Sağlık Örgütü yaş dilimlerini güncelledi. Yaşam süresinin uzaması ve yaşlı nüfusun artmasına bağlı yapılan araştırmalar ile 0-17yaş arası "ergen",18-65 yaş arası "genç", 66-79 yaş arası "orta yaş"  80-99 yaş arası "yaşlı" olarak belirlendi.
Yaşlanmak güzel. Sağlıklı yaşayıp yaşlanılıyorsa tabii! Güncellenen yaş dilimlerine göre daha da güzel yaşlanmak. Altmış beş yaşına kadar "genç" denecekse kadına, erkeğe güzel olmaz mı? Hele bir de 80 yaşına kadar "yaşlı" denmeyecekse büyük moral. Doğuşta beklenen yaşam süresi ülkemiz geneli için 78, kadında 80, erkekte 75 yıl. Teknolojik gelişme ve değişimlerle hastalıkların kontrol altına alınması bir yana toplumda sağlıklı yaşam stilini benimseme bilincinin artmış olması da önemli. Çoğu kişi artık yediğine, içtiğine, fiziksel aktivitesine, egzersizine, uykusuna özen gösterirken zararlı alışkanlıklardan, riskli davranışlardan ve özellikle stresten uzak durmaya çalışıyor. Stresten kaçış zor. Yaşamın kendi stres! İlla ki yakalanılıyor. İyi yönetilirse de kurtulmak kolay. "Stresle öpüşün ama örtüşmeyin" diye yazdım bir zamanlar. Stresle öpüşülür, ancak örtüşmeden yaşamak marifet ister.

Yaşlanmanın zor yanı geri dönüşü olmayan kayıplar. Yaşlılık azalmaktır bir yerde. Ortak anıları yad edecek insanlar bir, bir çıkar gider hayatımızdan. Bir taraftan azalırken, diğer taraftan kendi sonumuza yaklaşmak gibi bir şey! Adı ölüm olan kaçınılmaz son. Ailemizin son çınarını, Safiye annemi de kaybettik. Dört gün arayla da dünürü Güner teyzemi. Ruhları şad olsun her ikisinin de. Teyze ana yarısıdır derler ya biz de bu nedenle anne demişiz teyzeme. Geçen yılın kasım ayında torunu Efe evlendi. Ceren kızımızı kazandırdı ailemize. Düğünde bir yanıma Safiye annemi diğer yanıma Güner teyzemi alarak sabitlemişim o anı. Gerçi aklımdaki anılarla, kalbimdeki sevgileri her dem baki ama fotoğrafa her bakışımda "iyi ki sabitlemişim o anı" diyorum. İyi ki!

Çocuklar anneleri ölmeden büyümezmiş. Ben de annem öldüğünde büyüdüm. Meğer büyümeyen bir yanım daha kalmış, yeni anladım. Kalan çocuk yanım da büyüdü Safiye annem gidince. Her an bakımlı ve güzel görünmeye çalışarak yaşadı. Çok özen gösterdi hayatına. Kendi kadar evlatları da tabii! Hayata bağlılığı, yaşam sevinci taşıdı O'nu 93yaşına. Kendiyle barışık, hoşgörü sahibi kimliği getirdi onca insanı O'nla vedalaşmaya. Cumartesi sohbetlerimizi çok özleyeceğim Safiye annem. Hem de çok.