Geçen hafta ortasında kızımla ve torunumla Ankara'ya uçtuk. Yaşamın getirdiği şartlar dolayısıyla aileler her bir tarafa dağılmış, ekmek kavgasında. Çocuklarımız doğdukları şehirlerden ayrılıyorlar. Mesafeler uzun olunca da bayramlarımızda yalnızlaşılıyor. Zaten çok uzun bir zamandır bayramların adı "Tatil" oluyor. Neyse bazen denk düşünce tatilleriniz de bayram oluyor. İşte böyle bir zaman dilimi yarattık. Ankara'da çalışan oğlumu ziyarete gittik. Gerçi babamız işlerinin yoğunluğu nedeniyle gelemedi ama, yakaladığımız zamanı değerlendirmek zorundayız.

***

Ben Ankara'ya zaman zaman gidip gelirim. Ama, tüm üniversite yılları ve evleninceye kadar iş hayatı Ankara'da geçen ve uzun süredir burayı görmeyen kızımın izlenimlerini dinlemek hoş oldu. Ankara hızla büyüyor. Havaalanından şehre giderken gözlerine inanamadı. Gecekondular buharlaşmış, Pursaklar'ı ışıl, ışıl, modern apartmanlar doldurmuş, yöre kabuk değiştirmiş. Ankara'ya girinceye kadar onlarca AVM gördük, oğlum 'Her gün bir yenisi açılıyor' dedi. İnsan düşünmeden edemiyor. Türkiye'nin ekonomisi bu kadar mı iyi? Yoksa tüketim ekonomisi aşılanmış insanlar, yeni bir gezme, eğlenme kültürü mü geliştirdiler?

***

Güzel bir mevsim ve havada gittiğimiz için görüntü çok güzel. Alt geçitler, üst geçitler 4-5 şeritli yollar. Oğlum yeğenine, babasının ve kendisinin mezun olduğu Ortadoğu Teknik Üniversitesini (ODTÜ) gösterdi. Binlerce ağacın katledilerek ODTÜ kampüsünü ikiye bölen otoyol içimizi acıttı. O kadar geniş yol yapmak bir ihtiyaç ve o kadar ağacı katletmek gerekli miydi? Otoyolun iki tarafı çok güzel ve bakımlı çiçeklendirilmişti. Ankaralı dostlarımıza bunu söylediğimde, belediyenin parklar ve bahçelerine hizmet satan bir çok şirketin Melih Gökçek'in eşine ait olduğunu söylediler. Doğru mudur, yanlış mıdır bilemiyorum. Müthiş bir bütçe ama çok zevkli, kadın eli değdiği belli oluyor.

***

Ve geldik Atatürk Orman Çiftliği'ne, daha doğrusu taksi şoförünün dediği gibi Atatürk Orman Çiftliği'nden kalanlara. KaçAKsaray, çok uzaktan bile devasa görünüyor. Bırakın kışla görünümlü bu koca yapının maliyetini, günlük masrafını düşününce boğazıma bir yumruk tıkandı. Yine Atatürk Orman Çiftliği'nin hunharca katledilip, inşaatı devam eden Disneyland taklidi devasa eğlence merkezi yapılacak alan. Velhasıl duymak okumak, bu yok edilişi görmek kadar incitmiyor, Atatürk'ün kendi parasıyla yaptırıp millete hediye ettiği bu mirasa ve emanete sahip çıkamamanın payıma düşen utancı. Ama hiç birisi dümdüz edilen Çankaya kadar hançerlemedi duygularımı.

***

Artık söylenmiyor, yeni nesil bilmiyor şu marşı:
Ankara, Ankara, güzel Ankara
Seni görmek ister her bahtı kara
Senden medet umar her düşen dara
Yetersin onlara, güzel Ankara
Günümüz Ankara'sı gerçekten güzel mi? Eğer güzellik her şeyin yıkılıp, betonlaşma ve kimliğini kaybetmek ise...
(Dip Not: Yalnız yaptıklarımızın değil, yapmadıklarımızın da sorumlusuyuz "Moliere")