I hereby declare..... foreign prince, potentate, state ..... I will support and defend the constitution and laws of the United States of America ..... I take this obligation freely without any mental reservation or pupose of evasion. So help me God.
Yok, yok bu da nereden çıktı diye sormayın hemen. Doğaldır; şimdi; üst bölümde kısaltarak, aralayarak yazmış olduğum İngilizce metnin Türkçesini yazayım da merakla ilgili sorunumuz çözülsün. Hazır mıyız?

"Burada, önünüzde şimdiye kadar tabiyetinde (Uyrukluğunda) bulunduğum her türlü devlet tabiyeti ve egemenliğini reddettiğime, bundan böyle ABD Anayasasını ve yasalarını iç ve dış düşmanlarına karşı savunacağıma; ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime; kanunun gerektirdiği hallerde ABD Ordusuna hizmet vereceğime; kanunun gerektirdiği durumda sivil yönetim altında ulusal önemi olan işlerde çalışacağıma ve bu hükümlülükleri özgür bir şekilde akıl sağlığım yerinde ve samimi olarak üstleneceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun".  

Nasıl, neler söylemek istediklerimi birazcık da olsa yansıtabildim mi? Demem o ki; Amerikan vatandaşı olabilmek öyle pek de kolay değildir. Bir yığın belge düzeninden sonra önünüze böylesi bir yemin metnini de koyuverirler. Bu yemin nedir bilir misiniz? Kişiyi geçmişinden bütünüyle koparır. Artık; bundan sonrası kişilere kalmıştır. Uyarlar ya da yemini umursamazlar. Sonuçlarına katlanmak koşuluyla ABD özgürlükler ülkesidir. Fazla söze ne gerek var ki?

Ey okurlar nereden nereye gelmek istediğimi az ya da çok tahmin etmişsinizdir. Ülkemizin taa Osmanlı'dan gelen bir hariciye geleneğimiz vardır. Dışişlerimizin kendine özgü bir dizi kuralları bulunmaktaydı. Bir kısmı yazılı bir kısmı da yazılı olmayan bu kurallar dizisi Türk Hariciyesini dost ya da düşman devletler nezdinde her zaman onurlu seviyede tutmuştur. Yazıktır; Dışişleri teşkilatımız, ilk darbeyi "Monşer" tanımını gündeme getirmekle kendi içinden, kendi hükümetlerinden almıştır. Çözülme çok yönlü olarak sürüp gitmektedir. Örnekleri sonsuzdur. Dışişleri Bakanlığı atamaları kendi içinden değil dışarıdan yapma alışkanlığını kazanmıştır bir kere. Hoş kendi içinden yapsa ne olacaktır ki: sınav artı mülakatla göreve başlatılanlar da aynı tornadan çıkmış gibidirler. Düzelmesi olası mıdır, düzelecekse ne kadar zaman gerekecektir? Bu soruların yanıtları ülkemizin kaderiyle doğrudan bağlantılıdır. Çivisi çıkmış bir yönetim anlayışının ülkemizi nerelere götürebileceğini aklı başında her vatandaşımızın endişe ile izlediğini bilmekteyiz.

İşte böyle bir ortamda; yazımızın başlangıç bölümünde Türkçe çevirisine de verdiğimiz yeminle ABD uyrukluğunu seçmiş çok değerli ve kıymetli üstelik bulunmaz hint kumaşı meziyetli Merve Kavakçı kızımız bir kararname ile Kuala Lumpur (Malezya) Büyükelçiliğine atanıverdi. Merve Kavakçı; öyle az buz özellikleri olan biri değildir. Yakın geçmişe meraklı olanlar bileceklerdir; 1999 yılında o zamanki sanırım Fazilet Partisi'nden milletvekili seçilen Merve Kavakçı TBMM'inde türbanıyla yemin etme girişiminde bulunmuştu. O zamanlar ortalık birbirine girmiş Merve Kavakçı'nın ABD vatandaşı olduğu ortaya çıkmış sonuçta vatandaşlıktan çıkarılmış, milletvekiliği düşürülmüştü.
Devir değişti; yüce devletimizin günahlarından arınma zamanı geldi, Kavakçı'ya olan vebalden kurtulmanın yolu sanırım onu Büyükelçi yapmaktan geçiyor olmalı ki açıklamalarda da bu nokta özellikle belirtiliyor. Devlet kimlerin elinde az ya da çok biliyoruz. Artık bu tür olaylar sıradanlaştı, bana kalırsa.
Bakınız; örnek verilmek gerekirse şu arada Suriye krizi nedeniyle bu ABD ile aramız pek de iyi sayılmaz. Hatta; bu limoni havanın getirdiği ortama bağlı olarak karşılıklı atışmalar bile oluyor. Gerçi; bana kalırsa ABD'nin bunlara pek aldırdığı yok ama sonuçta anlaşmazlık anlaşmazlıktır.

Şimdi; soru: yarın, öbür gün bu Sn. Büyükelçimiz Kavakçı ABD ile aramızdaki bir sorun hakkında bir karar verme aşamasına gelirse hangi yönde karar verecektir? Öyle ya ABD'nin haklarını koruyacağına dair yemin etmiş durumda öte yandan T.C. Büyükelçiliği sanı da var. Hadi gelin de işin içinden çıkın. Bana kalırsa Sn. Cumhurbaşkanımız R.T. Erdoğan'ı telefonla arayıp direktif alması en uygun davranışı olacaktır. Gene de kendi bilir! Hoş; Merve Kavakçı kızımın yardım alacağı şeyh takımından kişiler de olduğunu bilmekteyiz.

Bu elçiler kararnamesi ile birlikte Kuveyt'e de bir kadın büyükelçi atandı. Dışişleri Bakanlığı'nda uygun kişi bulunmadığından (!) Hollanda'dan vukuatlı çok Sn. Aile Bakanımız Fatma Betül Sayan'ın ablası Ayşe Hilal Sayan, Kuveyt Büyükelçiliği görevini üstleniverdi. Tebrik ediyor, hayırlı olsun diyoruz.
Eklemem gerekir; bu iki yeni büyükelçimiz oldukça yüksek eğitim almış kişiler. Madem ki Dışişlerine bu denli meraklıydılar keşke eğitimlerini bu yönde yapıp kariyerlerini de aynı bakanlıkta sürdürebilseydiler. O zaman bu görev sürelerinde kendilerinden daha çok yararlanabilme şansımız olurdu.
Esenlikle kalınız...
TÜRKÇE İÇİN NOT
Klise değil KİLİSE