Bilindiği gibi, Güneş sistemimiz dışındaki gezegenlerle ilgili son yıllarda oldukça ilginç gelişmeler oluyor. Yakın bir geçmişte bir kaç ötegezegen biliniyorken, özellikle NASA'nın Kepler adlı uydu gözlemevi ile yapılan çalışmalar, binlerce yeni ötegezegen bulunmasını sağladı. Üstelik bu ötegezegenler, gökadamızdaki çok küçük bir alanda bulundu. Bunun anlamı, tüm gökadanın taranması durumunda bulunacak ötegezegenlerin milyonlarca sayıda olabileceği.
Bu ötegezegenlerin bazıları Jüpiter gezegenimizin bir kaç katı büyüklüğünde iken, bazıları da Dünyamıza çok benzer boyutlarda. Bazıları da Dünyamız gibi, suyun sıvı olarak kalabildiği bir aralık olan, yaşanabilir bölgede yer alıyorlar. Belki de bu gezegenlerin bazılarında gelecekte yaşam olduğu bulunabilir.
NASA'nın Kepler Uzay Teleskop Ekibi, 10'u Dünya boyutuna yakın olan ve etrafında dolandıkları yıldızlarının, kayalık bir gezegenin yüzeyinde sıvı suyun olabileceği yaşanabilir bölgesinde yörüngede dolanan 219 yeni ötegezegen adayının bilgilerini içeren bir katalog yayınladı.
Bu, Kepler'in ilk dört yılındaki verilere göre, Güneş sistemimizin dışındaki gezegenler olan aday ötegezegenlerin en kapsamlı ve ayrıntılı kataloğudur. Bu katalog ayrıca, uzay teleskobunun, Kuğu takımyıldızında gözlediği gökyüzü bölgesine ilişkin son katalogdur.

NASA Ötegezegen Arşivi'nde halka açık olan verilere dayanan bu kataloğun yayınlanmasıyla birlikte, Kepler tarafından tanımlanmış gezegen adayı sayısı 4034 olmuştur. Bunların 2335 tanesi ötegezegen olarak doğrulanmıştır. Kepler tarafından belirlenen yaklaşık 50 civarında Dünya ölçeğinde yaşanabilir bölge adayının 30'undan fazlası doğrulanmıştır.


Ek olarak, Kepler verilerini kullanarak elde edilen sonuçlar, küçük gezegenlerin iki farklı boyut grubu olarak ayrıldığını önermektedir. Her iki sonuç da yaşam arayışında önemli etkilere sahiptir. Nihai Kepler Kataloğu, gökadadaki gezegenlerin yaygınlığını ve belirli özelliklerini belirlemek için yapılacak daha fazla çalışmanın temelini oluşturacaktır. İki farklı gezegen popülasyonunun keşfedilmesi, gökadadaki bildiğimiz gezegenlerin yaklaşık yarısının ya atmosferinin olmadığı ya da yoğun bir atmosferin derinliklerinde bulunduğunu göstermektedir. Bu gezegenler yaşam barındırması mümkün olmayan bir ortama sahiptir.

Burada özetlediğimiz bu bulgular, Pazartesi günü California'daki Silikon Vadisi'ndeki NASA'nın Ames Araştırma Merkezi'ndeki bir basın toplantısında sunuldu.
NASA'nın Bilim Astrofizik Birimi'ndeki Kepler program biliminsanı Mario Perez, Kepler yardımıyla bulunan Dünya benzeri ötegezegenlerin benzersiz bir veri seti olduğunu ve bu tür ötegezegenlerin gökadadaki rastlanma sıklığının belirlenmesinin, gelecekte yapılacak NASA çalışmalarının tasarımına katkıda bulunacağı ve başka Dünyaların doğrudan görüntülenmesine yardımcı olacağını belirtmiştir.

Kepler Uzay Teleskopu, daha önce bu konuda yazdığımız yazılardan birinde ayrıntısını anlattığımız biçimde, transit olarak adlandırılan, bir gezegenin yıldızın önünden geçerken yıldızın parlaklığındaki ufak azalmaları belirleyerek bu ötegezegenleri avlamaktadır.
Bu, Kepler'in ana görevinin ilk dört yılı boyunca yaptığı gözlemlerden gelen tüm verilerin yeniden işlenmesiyle toplanan Kepler Ötegezegen Aday Kataloğunun sekizinci sürümüdür. Bu veri, biliminsanlarının, gezegen popülasyonlarının Dünya boyutlarındaki kayalık cisimlerden Jüpiter'in boyutlarındaki gaz devlerine kadar, gökadanın gezegen yapısını belirlemelerini sağlayacaktır.


Çok sayıda gezegenin gözden kaçırılmadığından emin olmak için ekip, kendi gezegen geçiş sinyallerinin simülasyonularını (benzeştirmelerini) veri setine eklemiş ve bu incelenen cisimlerden kaçının gerçekten doğru biçimde gezegen olarak tanımlandığını belirlemiştir. Ardından, gezegen olarak belirlenmiş gibi görünen ancak aslında yanlış sinyaller olan verileri gerçek gözlem verilerine eklenmiş ve çözümleme yazılımının gezegen adayları için ne kadar yanlış ya da doğru çalıştığını denetlenmiştir. Bu çalışma, Kepler ekibinin veri işleme yöntemlerinin hangi tür gezegenler için fazladan bulgu gösterdiği ve hangileri için gerçeğinden az sonuç verdiği konusunda bir fikir vermiştir. Sonuç olarak, bu çalışmayla dikkatle yapılmış ölçümlerle oluşturulmuş katalog yardımıyla, gökbilimin en çekici sorularından birine doğrudan yanıt vermek için bir temel oluşturulmuştur. Bu soru, "Gökadamızda Dünya gibi kaç tane gezegen vardır?" biçimindedir.

Bir araştırma grubu, binlerce gezegenin duyarlı ölçümlerini yapmak için Kepler verilerinden yararlanarak iki farklı küçük gezegen grubu olduğunu ortaya koydu. Ekip, kayalık, Dünya boyutundaki gezegenlerin ve Neptün'ten daha küçük gaz gezegenlerin ayrı ayrı oluşturulduğu iki grup belirledi. Bu iki grup arasında kalan bir kaç gezegen bulunmuştur.

Hawaii'deki W. M. Keck Gözlemevi'ni kullanarak grup, 2000 Kepler gezegeninin yarıçapını duyarlı bir biçimde belirleyebilmek için, Kepler alanında 1300 yıldızın boyutlarını ölçtü.

Manoa'daki Hawaii Üniversitesi'nden doktora öğrencisi ve ikinci araştırmanın baş yazarı olan Benjamin Fulton, "Bu çalışmada gezegenleri sınıflandırmak için, biyologların yeni hayvan türlerini tanımladığı şekilde bir yaklaşım kullanmayı seviyoruz. İki ayrı gezegen grubunun bulunması, memeliler ve sürüngenler gibi iki ayrı canlı türünün, soy ağacının farklı dallarını oluşturmasına benziyor" demektedir.

Öyle görünüyor ki, doğada kayalık gezegenler genellikle Dünya'dan yüzde 75 daha büyük olarak bulunuyor. Biliminsanlarının henüz anlayamadığına bir nedenle, bu gezegenlerin yaklaşık yarısı, büyüklüğünü çarpıcı biçimde artıran, az miktarda hidrojen ve helyum içeriyor ve bu da onları Neptün boyutundaki gezegen grubuna yaklaştırıyor.

Kepler uzay aracı, başarıyla sonuçlanan normal görevininden sonra devam ettiği yeni görevinde, gökyüzünün yeni bölgelerinde gözlem yapmaya, gezegenleri araştırmaya ve uzaktaki yıldız kümelerinden, Dünya boyutunda yedi gezegene sahip TRAPPIST-1 adlı sistem gibi cisimlere kadar çeşitli ilginç gökbilim nesneleri üzerinde çalışmayı sürdürüyor.

Gelecekte, tasarlanacak daha yetenekli uydu teleskoplarla, bulunan bu gezegenlere binlerce hatta milyonlarca yenileri eklenecek ve bunların ayrıntılı özellikleri duyarlı ölçümlerle belirlenecek ve böylece insanoğlunun evrende yaşam arayışları konusunda önemli adımlar atılabilecektir. Umuyoruz ki ülkemiz de, bu tür çalışmalar konusunda Dünyanın yarışına bir an önce yetkin olarak katılır ve bu çabalarda önemli katkılara imza atabilecek biliminsanlarının yetişmesi konusunda gerekenleri yapar.
Kaynak: nasa.gov