Doğancan Bingöl - Tire Kent Müzesi, 'Yaşayan ve Yenilenebilen' tarzı ile her zaman canlı kalmayı başarıyor. Müze Müdürü Edip Adanalı, müzecilik geçmişi olmamasına rağmen yurt içi ve dışındaki örnekleri inceleyerek, gerek anlamda yaşayan bir müze yaratmayı başardı. Adanalı, kaybolmaya yüz tutan el sanatlarını, zanaatlarını ayakta tutmanın mutluluğunu yaşıyor.

Jeoloji Mühendisi eğitiminin ardından bu alanda yürüttüğü çalışmaları geride bırakarak Tire Belediyesi ile birlikte 'Yaşayan ve Yenilenebilen' bir müze kuran Edip Adanalı, gecesini gündüzüne katarak müzenin dünya çapında bilinen ve ilgi gören bir yer haline gelmesi için çaba gösteriyor. Röportaj için odasına girdiğimde belgesel çekimi talebinde bulunan bir ekip ile karşılaştım. Belgesel ekibini ilk gördüğümde çok şaşırdım ancak müzeyi gezmeye başladığım zaman sergilenen her bölümün ayrı ayrı belgeselinin olabileceğine bu potansiyele sahip olduğunu anladım. Tire gibi küçük bir ilçeden istenildiği takdirde neler yapılabileceğine tanık oldum. Adanalı'nın, klasik müze anlayışından uzak, modern ve gelenekselliği harmanlayarak toplumumuza yeni bir değer kazandırdığını görmek, girişimcilik adına güzel bir örnek. Belediyenin maddi ve manevi desteğini arkasına alan Adanalı, dünya çapında yarışmalara katılarak dereceler elde ettiğini duymak hem şaşırttı hem de gururlandırdı. Gecesini gündüzünü bu müze için harcayan Adanalı, çalışmalarının karşılığını almışa benziyor. Tire'ye gelen ziyaretçilerin ilk yaptığı şey müzeye uğramak oluyor. Ayrıca Adanalı'nın uyguladığı çalışma ile 6 ayda bir müzenin içeriği değişiyor ve 6 ay önce gelen müşterisini 6 ay sonra tekrar şaşırtmayı başarıyor. Bize de bu gösterdiği çaba karşısında takdir edip müzenin tadını çıkartmak kalıyor.

Tire Kent Müzesi nasıl hayata geçti? Nasıl aşamalar sonucunda bugünlere geldiniz?

Biz buraya ilk kent müzesi projesini başlattığımızda şu anda kullandığımız binanın restorasyonu sırasında Bursa Kent Müzesi müdürünü buraya getirdik. O kişi de kent müzeciliğinin duayeni bir insan. Geldi ve inceledi. Bize çok şanslı olduğumuzu söyledi. Tire'de hâlâ el sanatlarımızın devam ettiğini, Bursa'da bu tarz el sanatlarının artık insanlar tarafından kullanılmadığını ve bittiğini söyledi. Biz, onun bu cümlelerinden yola çıktık. Biz, el sanatlarını nasıl günümüze uyarlayabiliriz diye düşündük. Gençlere nasıl gösterebiliriz çabasına girdik. Bina tamamlanınca benim müzecilik ile ilgili bir eğitimim yok. Ama aşağıda bir çarşı şeklinde konsept düşündük. Kaybolan el sanatlarının ustaları ile tek tek görüşmeye başladık. Urgancı neredeyse yok artık. Şu anda bizim yanımızda çalışan urgancımız hasta olsa çalışamayacak bir duruma gelse, başka urgancı bulamayacağız. Biz ustasını bulduk ve buraya kazandırdık. Eskiden Tire'de urgancılık kooparatifi vardı. Bütün urgancılar ve urgan işleyenler toplanırmış. Yaklaşık 300 tezgâh varmış. İşledikleri urganları kooperatif aracılığı ile satıp gelir elde ederlermiş. Mesela ben İzmir Atatürk Lisesi mezunuyum. Bu lisenin tırmanma halatlarını Tire'deki kooperatif aracılığı ile okula kazandırmışlar. Şimdi ustası kalmadı. Biz, bu müze ile ustalarımızı ve el sanatlarımızı toplumumuza kazandırmak için mücadele ediyoruz. Yeni nesillere öğretmek için çaba gösteriyoruz.

Bunların hepsine müze mi vesile oluyor?

Tabii ki müze vesile oluyor. Müze, müzeden fazlası bizim gözümüzde. Halk eğitim ile kurslar açtık. Benim ustalarımdan 2 tanesini engelliler okulunda eğitim veriyor. Bu ustalarımızı bulmak çok zor. Onları bulup mesleklerini topluma yeniden kazandırmak için çok uğraştım. Bir şekilde insanların geçmişimizi öğrenmesi lazım. Ben de bunun için çaba gösteriyorum. Geçenlerde bir seminer oldu. Seminerde hocalardan fazla ben insanlara bir şeyler anlattım. Çünkü biz burada her şeyi yaşıyoruz. Sıfırdan kurduk.

Unutulmaya yüz tutmuş meslekleri canlandırmak için gösterdiğiniz çabalar karşılık bulmuş. Peki buraya gelen kişiler ustaları gördüğü zaman bu el sanatlarını öğrenmek için çaba gösteriyorlar mı?

Neden olmasın? Şu anda burada son hasırcı ustalarımızdan biri var. Annesinden öğrenmiş. Burada kurs açıyoruz. O da yeni nesillere öğretmek için çaba gösteriyor. Biz, bunları modern hale getirip plaj çantası yapıyoruz. Seccade yapıyoruz. Şapka yapıyoruz. Bunları güncel hale getiriyoruz. Bu tarz el sanatları artık gelir getirmiyor. Ama biz gelir getirmesi için mücadele ediyoruz. Unutulmaması için çalışıyoruz. Farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. 100  yıllık gelinlik ve nişanlıklar var elimizde. Bunların hepsi bağış. Bunları heykellere giydirip sergiledik ama daha önemlisi sergiyi açmadan önce İstanbul'dan profesyonel mankenler getirdik ve canlı defile yaptık. Çok büyük ilgi gördü. İzmir Hazır Giyimciler Federasyonu bir daha yapmak daha çok insana sesimizi duyurmak istiyor. Sadece 'Tire'de bir müze' deyip geçmemek gerekiyor. Nelere vesile oluyor, inanamazsınız. Ben buna öncü oldum. Diğer müzelerinde bizden ilham alıp yeni girişimlerde bulunmasını isterim.

2000 SONRASI

Küçük bir ilçeden dünya çapında başarılı bir müze yaratıp insanların beğenisine sunmuşsunuz, sizi bu alanda başarılı kılan şey nedir? Nasıl bir girşimle bugünlere geldiniz?

Müzecilik özellikle 2000 yılından sonra Tarihi Kentler Birliği'nin kurulmasının ardından kent müzesi olgusuyla beraber öne geçti. Zaten müzeciliğin kent müzesi olgusuyla öne geçmesiyle beraber özel müzelerde devreye girmeye başladı. Mesela İstanbul'da çok sayıda özel müze var. Haluk Perk Müzesi var mesela, o tür müzelerde sayısal olarak artış oldu. Müzeciliğin değiştirilmesi gerekiyordu. Bu kent müzesi olgusundan sonra arkeoloji müzelerinde de Kültür ve Turizm Bakanlığı eksiklikler tespit etti. Günümüze uygun müze konsepti yapmaya başladılar. Hatta arkeoloji müzesinde de uyguladılar. Mağaranın içinde bir adam canlandırmaya çalışıyorlar. Torbalı'daki Metropolis Antik Şehri'ni de açık müze haline getirmek için çabalar sürüyor. Orada da aynı uygulamayı yapmak istiyorlar. Ben buna öncülük ediyorum. Orada ağır şaklar var. Dokumada kullanılan ağırlık olarak nitelendirilen yünlerin aşağı doğru sarkmasını gerginleşmesini sağlayan ağır şakları bulmuşlar orada, onlar da aynı bundan etkilenerek Metropolis kazısının içinde bunu günümüz konseptine uygulamak için, ahşaptan dokuma tezgâhı yapmak istiyorlar. Yani demek istediğim bizim burada yaptıklarımızı onlar bir şekilde kendilerine uygulamak istiyorlar. Benimsediler ve teknolojik anlamda ilerlemek için bu tür çalışmalara hız verildi. Eski antik müzeciliğin demode olduğunu söylemeliyim. Antik müzeciliğin önüne geçen ve fark yaratmak için en fazla çaba gösteren kişi benim. 9 usta müzemizde çalışıyor. Nalıncılık, beledi dokuma, urgancılık, semercilik, hasırcı, yorgancı, sepetçi gibi bir çok girişimde bulundum. Ben bu konsepti burada uygulayan insanlardan biriyim.

Müzeciliğin gelişmesi için ortaya yeni şeyler mi koymamız gerekiyor? Sizin yaptığınız bu girişimler müzeciliğe ayrı bir bakış açısı mı kazandırdı?

Benim yapmak istediğim, müzeye giden kişinin bir kere gidip arkasını dönmemesi, bir daha gitmek için talepte bulunması, giden kişi diyor ki "2-3 tane taş parçası, kayalar, sikkeler ya da bir iki eski kitap gördüm bir daha gitsem aynısını yine göreceğim" çünkü onlar aynı şeyleri sergiliyorlar. Bunu değişken bi hale getirmek için çaba gösteriyorum. Yenileyerek depolarındaki objeleri çıkarmaları gerekiyor. Fakat bunu bir türlü Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müzeler bir türlü bu depolardaki diğer eserleri gün yüzüne çıkartıp yenilik getirmiyorlar. Ben burada bu eksikliği gördüğüm için devamlı bu değişkenliği yapıyorum. Sayılarımıza baktığınızda burası ilçe kent müzesi günlük ortalama 350-400 ziyaretçimiz var. Yani senede 180 bin civarında ziyaretçimiz var. Bu da yaptığım girişimlerin bir sonucu. Yaz ayların biraz düşüyor ziyaretçimiz ama onu da normal karşılıyorum. Onun haricinde 9 ay ziyaretçilerimizi ağırlamaya devam ediyoruz. Müzemizin değişkenliğe açık olması bizi aktif ve başarılı kılıyor. Bu çabalarımızın insanlar tarafından takdir görmesi bizi sevindiriyor. Yani şöyle düşünsenize bir müzeyi ziyaret ediyorsunuz ve 6 ay sonra bir daha geldiğinizde bambaşka bir şeyle karşılaşıyorsunuz. Bir 6 ay sonra o gördükleriniz yine değişiyor ve karşınıza bambaşka şeyler çıkıyor. Bu sizin buraya olan ilginizi çeker. Biz de amacımıza ulaşırız. Ben çalışmalarımın başarıya ulaştığını şu şekilde anlayabiliyorum. Ziyaretçilerimiz sadece Tire'den değil. İzmir'den Aydın'dan Ayvalık'tan Muğla'dan Bodrum'dan Mersin'den hatta Almanya'dan ziyaretçilerimiz var. Biz ufak bir ilçe olabiliriz. Ama yaptığımız çalışmalar ile ilçeyi dünyaya duyurduk. Bunun için çok çaba gösterdim.

YENİLENMEYEN MÜZELER

Devletin müzelere, kültüre ve sanata verdiği değer hakkında ne düşünüyorsunuz?

Diğer müzelere yeterince destek verildiğini düşünmüyorum. Belki de bunun sebebi şu aralar bir ekonomik sıkıntı olması. Tire'de arkeoloji müzesi var Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı yaklaşık 6-7 yıldır yenilenecek ama hâlâ bir girişimde bulunulmadı. Tire'deki arkeoloji müzesine günde 7-8 kişi giderken buraya 350-400 kişi geliyor. Aradaki farkı ve yaptığım girişimlerin karşılığını bulduğunu buradan görebilirsiniz.

Müzelerin ücretlerinin fazla olması insanları müzeden uzaklaştırabilir mi?

Bence uzaklaştırmaz. Kendi sorumlu olduğum müzeden yola çıkarsam, buraya giren kişilerden cüzi de olsa bir ücret alabilirdik. Fakat belediye meclisimizdeki toplantıda kentimizin ve değerlerimizin tanıtılması için oradan gelecek ücretin şehrimizin tanıtılmasının önüne geçme ihtimaline karşı ücretsiz olmasını kararlaştırdık. Ama bizim amaçlarımız ve hedeflerimiz farklı. Biz, çok küçük bir ilçeyiz. Tanıtıma ve ziyaretçilere ihtiyacımız var. Ama düşünsenize Efes Antik Kenti'ni, insanlar orası ücretli diye gitmemezlik yapıyorlar mı? Hem bu ücretlerin getirileri ile restorasyon çalışmaları ya da Kültür ve Turizm Bakanlığımızın uygun gördüğü yerlerde girişimlerde bulunuluyor. Yani birilerinin cebini doldurması gibi bir durum yok. Bu yüzden ihtiyaçlar için bir miktar ücret şart.

KISITLI BÜTÇEYLE DEV ADIM

Turistlerin buraya geldiğinde ülkedeki diğer müzeler ile ilgili tepkileri oluyor mu? Onlara nasıl cevaplar veriyorsunuz?

Tabii ki, 70 bin civarında yabancı ziyaretçimiz oldu. Onların buradaki anı defterine yazdıkları, bizi hep gururlandırdı. Ama kendilerini her ifade ettiklerinde "Biz böyle yaşayan bir müzeyi ilk defa gördük elinize sağlık" diyorlar. Ayrıca Avrupa Müze Akademisi için yarışma incelemelerini yapmak için gelen heyet üyeleri, yaptığı gözlemlerde müzemizi çok beğendiklerini söyledi. Böyle bir konsepti de görmediklerini söylediklerinde ve çalışmalarımın ödüle yakışacağını belirttiklerinde çok sevindim. 60 bin nüfuslu bir kasaba olarak dünyanın çeşitli yerlerinden gelen müzeler ile yan yana anılmak bizim için büyük gurur. Diğer yan yana geldiğimiz müzelerin bütçesi 3 milyon euro bizim ise 100 bin lira olunca yaptığım çalışmaların amacına ulaştığını hissettim. Kendimizi her dakika geliştirmek için çabalıyoruz. Sürekli yenilikler peşindeyiz. Uğraşacağız, gecemizi gündüzümüze katacağız. İyi yerlere gelmek için koşturacağız.

MÜZEKART'IN AVANTAJI ÇOK

Müzekart'ın müzeye girişin önünde engel olduğu yönünde şikâyetler var. Siz, Tire Kent Müzesi müdürü olarak bu uygulamayı doğru buluyor musunuz?

Doğru buluyorum tabii ki. Avrupa'nın neresine giderseniz gidin müze ücretleri 6 euro ile 25 euro arası değişir. Bazı yerlerde farklı bölümlere girmek için ekstra müzenin içinde ücret ödüyorsunuz. Asıl turizmin büyük gelir kapısı bu ücretler. Müzekart bence bazı şeyleri kolaylaştırıyor. Bir defa aldığınızda bir sene boyunca istediğiniz müzeye girebiliyorsunuz, bence bu iyi bir sistem. Önemli bir girişim. Hatta bence yaygınlaştırılması lazım. Her müzenin bu karttan satması gerektiğine inanıyorum. Bu kartı tedarik etmek isteyenler için farklı çalışmalar olmalı. Tire'de ulaşmak isteyenler bu karta ulaşamıyorlar. Kullanışlı olduğunu düşünüyorum.

BELEDİYE KATKISI

Kültür ve Turizm Bakanlığı ya da belediyeler müzelere ne kadar katkı sunuyor? Sizin destekçiniz olan Tire Belediyesi'nin size sunduğu katkılar neler?

Ben o konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Ekonomik olarak desteklerini hiç esirgemediler. Müzemiz, müdürlük haline geldi. Kültür birimine bağlanabilirdik ama kendi birimimiz oldu. Buna başkanımız destek oldu. Başkanımız bize çok destek oldu. Başkanlarımızın bakış açısına bağlı eğer içine sindirebiliyorsa çalışmalarımızı sonsuz destek gösteriyorlar. Hiçbir eksiğimiz yok. Ne istiyorsak karşılıyorlar.