Geçenlerde ülkemiz adına hepimizin mutlu olacağını düşündüğüm bir paylaşım yaptım sosyal medya hesabım üzerinden.
Yerli ve Milli Elektrikli Tren raylara inip testlere başlamıştı. Ben çok mutlu olmuştum ve bu mutluluğumu paylaşmak istedim belki de duymamış olanlar vardır diye.
Öyle yorumlar geldi ki şaşırdım.
Çok eleştiri olacağını tahmin ettiğim için de, ‘her zamanki eleştirileri merakla bekliyorum’ diye de ekleme yapmıştım.
Eleştiriler okuyunca önce aklıma nazım Hikmet’in güzel bir şiir düştü.
“Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan”
“Ben Vatan hainiyim ”diyordu; yıllar önce kendini suçlayanlara karşı.
Sonra merak ettim, biraz daha araştırdım; öyle güzel şeyler söylenmiş ki vatan üzerine.
Mesela Montesquieu: ”Vatan sevgisi ahlakta iyiliği, ahlakta iyilik de vatan sevgisini meydana getirir” demiş.
“Vatan Sevgisi imandan gelir” diye asırlar önce söylemiş peygamberimiz.
Demek ki vatan sevgisinin en temel ilkesi insana saygı ve sevgiden geçiyormuş.
Yani vatan iman demekmiş, tüm çevrenle, tanıdığın tanımadığın aynı topraklar üzerinde birlikte yaşadığımız insanlarla kaderi paylaşmak demekmiş. Yani vatan sevgisi millet olma şuuruyla birlikte, paylaştığımız ahlaki değerlermiş.
Peki bunun ölçüsü neymiş?
Ona da Gazi Mustafa Kemal Atatürk yanıt vermiş: “Vatan Sevgisi ona hizmetle ölçülür.”
Hadi gelin şimdi hep birlikte düşünelim.
Nazım Ustanın dediği gibi; “işin kolayına kaçmadan.”
Öncelikle şunu söylemekte yarar var. Vatanı sevmek; törenlerle, anma etkinlikleriyle, ya da masalarda kadeh tokuştururken, ya da tevekkülle yaşanacak duygular değilmiş büyüklerimizin, ustalarımızın belirtildiği gibi.
Öyleyse geriye Atatürk’ün dediği ölçü kalıyor.
Şimdi samimiyetle elimizi vicdanımıza koyarak kendimizi tartalım; tüm bu söylenenlerin neresindeyiz?
Peki bizler yeni doğmuş bir bebeğe, siyasi bir kişiliğin eşine, sevmediğimiz liderlerin eşlerine, çocuklarına saydırırken vatan sevgimizi, millet olmanın gururunu mu ortaya koyuyoruz?
Konumuza dönersek.
Günümüz teknolojisine yetişmek için elini taşın altına koyan her çaba kutsaldır.
Ve o çabayı yerine getirmek için gece gündüz çalışan emekçiler, düşünen uygulayan eli öpülesi beyinler vardır. Bu çabaları yok sayarak mı millet olmanın gururunu yaşayacağız?
Bu çalışmaların ürününü de onurla, gururla anlatmak da görevimizdir.
Hele hele yıllarca montaj sanayiye karşı gerçek, üreten, milli bir ekonomi taraftarı olduysanız.
Üzücü olan,  benzer veya aynı görüşü paylaştığınız dostlarınız Yerli ve Milli bir ürünü sergilediniz diye sizi “Saray taraflarında yer kaptın ya da kapmak niyetindesin”  diye suçluyorsa; durup düşünmek gerekir.
Bizim gerçekleştiremediğimiz hayallerimizin kendi ülkemizde kendi insanlarımızca gerçekleştirildiğini görmek ve bundan mutluluk duymak neden bir yerlere yamanma çabası olarak görülür?
Kaldı ki bir yerlere yamanmış olsaydım burada olmazdım veya yamanma düşüncem olsaydı kabul edersiniz ki bu yazı çok farklı olurdu.
Birisi ‘parçalar nereden gelmiş’ demiş, diğeri ‘Ağalar müsaade ederse yerli yapılabilir’ demiş.
Yahu önemli olan fikri mülkiyettir. Tamamını yapmana gerek yok ki. Ver parayı yaptır. Nasıl F135 e bir yığın parça Türkiye’den gidiyor ama kimse Türk Malı demiyor. I Phone Çin’de yapılıyor ama ABD malı. Bu tren de bizim, her şeyini yapabiliriz, zamanı gelince gerek görülürse oda olur. (%60 yerlilik oranı).
Tren yapılmış raylara inmiş test için; Hala “Ağalar müsaade ederse yapılabilir” ne demek anlaşılır gibi değil?
Birisi de “Bir zamanların solcusu AK Partili olmuş” demiş.
Yahu ülkemiz emekçilerinin ürettiği bir toplu ulaşım aracının benim siyasi görüşümle ne ilintisi var?
Bu ülkesini seven herkesin gurur duyacağı, en azından paramız, alın terimiz yurt dışına gitmeyecek diye sevinmemiz gereken bir olay. A veya B partisi yapmış bana ne. Önemli olan irade.
Ha şu da var.
Bir beyefendinin Mecliste: "Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok." Lafını papağan gibi tekrarlamaksa niyetiniz söyleyecek söz yok.
Atatürk ona gereken yanıtı vermiş.
Birisi de inanamamış, aslında alay etmek niyetinde: “Gerçekten milli mi?” demiş.
 O fabrikalarda yıllardır bu proje ile uğraşan beyinlere hakaretten başka bir şey değil bu soru.
 Ne yapmak gerekir sizleri inandırmak için? TÜVASAŞ ı biraz takip etseniz belki de sorunun yanıtı daha kolay çıkar.
Birisi de karşı çıkmamış ama kendince haksız, kötü bulduğu şeyleri unutmadan alkışlarım demiş.
Biri beğenmediği politikalarla Elektrikli Tren i karşılaştırmış ’iyilikleri mi kötülüklerimi çoğunlukta demiş’. Yani sapla samanı, elmalarla armutları karıştırmış. Hiç ilgisi olmayan şeyler aynı tartıya girer mi? Kaldı ki sana göre yanlış olan ötekine göre doğru ise?
İktidarlar gelir gider ama baki olan bu devlet, bu ülkedir.
Neyse, laf yerinde ağırdır derler atalarımız.
Bence sorulması gereken önemli soru “Türkiye’nin gelecekte, küresel ekonomide nerede, daha da önemlisi nasıl bir konum alacağı”dır.
Bu soruyu soruyor musunuz taraftarı olduğunuz siyasete?
Geçerli bir yanıt yoksa en azından bu üretim faaliyetleri karşısında engel olmamakla bu ülkeye yardımcı olursunuz.
Bizler; hakaret ve aşağılamalarla, farklı görüşlere hazımsızlıkla vatandaş olmanın anlamını, Vatan Sevgisini, Millet olma şuurunu kaybetmişiz. Çünkü millet olmak tasada ve kıvançta ortak duyguyu paylaşabilmektir.
Sanırım işe oradan başlamak gerekir.