Erzurum beyinin cengaverlikleriyle ünlü 4 oğlu varmış. Dönemin padişahı karar vermiş, savaşa gitme zamanı ordularına katılmak için haber salmış Erzurum beyine.
Yolla büyük oğlanı. Sefere çıkılmış kanlı bir muharebenin sonucu aslanlar gibi çarpışırken büyük oğlu hayatını kaybetmiş. Bir zaman sonra yine padişah kalkınmış ve haber salmış Erzurum beyine. 2. oğlunu da donat yolla. Yollamış Erzurum beyi, gidilmiş savaşa, çarpışmalar çok kanlı, ikinci oğlan da hayatını kaybetmiş. Ve bir zaman geçmiş yine kıpır kıpır padişah. Yine ulaklar yollanmış Erzurum beyine ve giden 3. oğlu da dönmemiş. Yine kalkışınca padişah savaş açmaya salmış haberi Erzurum beyine. Bey içi yanarak çıkarmış en son oğlunu da yola. Yanına da katmış bir ulak "padişaha de ki" demiş "bu dördüncü son oğlumdur devletlim, başka oğlumda yoktur. Benim zürriyetime güvenip de sefere çıkmasın bundan sonra"

***

Sevgili okuyucularım, kalplerimiz kanıyor. Analar, babalar, kardeşler kanlı gözyaşları döküyorlar kan durmuyor, dinmiyor. Bu çocukların kıyımı sebebi karar veren uygulayan sebep olanlara diyecek bir lafımız yok mu? Şehitler niye can veriyorlar? Bir zaman önce görmemeleri emredilip, sınırdan silahları ile ellerini kollarını sallayıp giren teröristler davul zurnayla karşılanıp her yere sızdılar, dağıldılar. Biz Suriyelilerle meşgul edilirken hatta bir kısmı da Suriyelilere karışıp girdi dediler. Bugün günahsız insanları sivil, asker, polis, jandarma demeden uçuran, katleden tonla patlayıcı nasıl girdi, nasıl taşındı? Nasıl yerleştirildi? Acaba bu günkü kayıplarımız, o gün yapılan uygulamaların neticelerinden biri olabilir mi?

***

Tarihi, güzel şehir Sur ve daha bir çok şehrimiz, beldemiz önce işgal edildi açılımla ve teröristlere direnenler katledildi öldürüldü. Sonra buraların kurtarılmasına karar verildi. Yine asker, polis, jandarma salındı teröristlerin üzerine; şehit üstüne şehit verdik. Evlerin arasında köylerin arasında yer altı tünelleri kazılmış tonlarca uyuşturucu patlayıcı saklanmış, döşenmiş. Siviller; yaşlı, kadın, çoluk çocuk demeden uçuruldu, vuruldu öldürüldüler. Gözü yaşlı paramparça hayatlar, anne, baba, eş, çocuk kardeş aileler darmadağın. Ağızları kapadılar, fonlar kurdular. Hangi para geri getirir canları? Ya susturulan acılar? Korku dağları bekler. Bir de bizim bu günümüzün sorumluları kararlılar savaşa. NATO da benim zürriyetime güvenme derken, açık açık, neredeyse 365 günümüzde kurban veriyoruz! Bayramı kutlatıyor Cumhuriyet düşmanlarına içerde ve dışarıda... Hem de okşarken, severken kurbanın olayım, dediğimiz canlarımızı, artık YETER...