Aslında yazımın konusunu Ankara'daki terör faciası üzerine seçmeliyim diye düşünmüştüm. Ama neylersiniz bir yanda söz konusu olay hakkında yayın yasağı var. Bir yanda her istediğini kanun gibi uygulamaya koyabilen hükümetimiz var. Ben de ne yapayım? Suya sabuna dokunmayan sıyırma bir yazıyla geçiştireyim dedim kendimce. Baksanız a; Adalet Bakanımız olay ardından gülümsemesini eksik etmiyor.
Bakınız; Hayrettin Ökçesiz adlı yazarımız durumu ne kadar canlı ve gerçekçi yönde açıklamış. "Demokrasiyi kuran, güvenceye alan tüm kurumları yıkın, ortadan kaldırın, zayıflatın, insanlara her türlü korkuyu salın, aç ve yoksul bırakın sonra da gelin seçime gidiyoruz deyin. Sopa kimin elindeyse onu seçeceklerini bilmeye aptal olmak bile yeter. Bu ülkede ağır gizli bir faşizm vardır. Seçimler gizli plebisitlerdir. Muhalefet figürleri bunların değnekçileridir. Halk bu duruma başka türlü muhalefet etmelidir". (*)
Bizler Ankara'daki korkunç olay hakkında istediğimiz gibi yazamayacağımıza göre yaşadığımız sonbahar mevsimi üzerine bilgi dağarcığımızdan birkaç notu aktarıverelim. Ne dersiniz? 
Sonbahar; özellikle orta iklim kuşağında bulunan ülkeler için belirgin bir mevsimdir. Öyle ya bizler "İlkbahar, yaz, sonbahar ve kış olmak üzere dört mevsimi yaşamaktayız. Oysa; kutup bölgeleri için kış ve ekvator bölgeleri için yaz mevsiminden başkası düşünülemez. Demem o ki örneğin kutup bölgelerinde soğuk olmakla birlikte kış ile yaz günleri arasındaki sıcaklık farkı hiçbir zaman dikkat çekici değildir. Hatta bu ortamda yaşayanlar bu değişikliği fark etmezler bile. Ekvator ve dönencelerde yaşayanlar ise bu kere sıcak ortamda sıcaklık derecelerindeki değişimleri fark etmeyebilirler. 
Kıymetini bilelim; güzel yurdumuz dünyada dört mevsimin de yaşandığı bir kuşakta bulunmaktadır. Buna göre; 21 Mart-21 Haziran ilkbahar, 22 Haziran-22 Eylül yaz, 23 Eylül-21 Aralık sonbahar ve 22 Aralık-20 mart arası da kış olarak adlandırılmaktadır. Meraklısı için aktaralım; dünyamızın dönme ekseni ile güneşin etrafındaki dönüş yörüngesi arasındaki 23 derecelik fark mevsimlerin oluşmasındaki ana etkendir. Ayrıca; dünyamızın yörüngesinin elips şeklinde olduğunu dolayısıyla, güneşe yakın zamanlarda sıcaklığın arttığını, uzak olduğu zamanlarda da sıcaklık azalmasının gerçekleşmesi nedeniyle soğuğa dönüştüğünü hatırdan çıkarmamalıyız. 
Sonbahar mevsimi yazdan çıkılıp kışa yolculuğun başladığı ancak yazın bereketinin yaşandığı bir mevsimdir. Tüm ürünlerin en bol olarak görüldüğü mevsim bir ölçüde sonbahardır. Evet, artık yaz bitmiş yağmurlar yağmaya başlamış, ağaç yaprakları sararıp rüzgarlarla uçuyorlardır. 
Boşuna mı hüzünlü şarkılar yakılmıştır? Güftesi ve bestesi Şekip Ayhan Özışık'a ait nihavent şarkıyı hadi ortaklaşa mırıldanmaya başlayalım: "Yine hazan mevsimi geldi, yine yapraklar rüzgarların peşi sıra gidecek..." Ne dersiniz? İnsan; biraz hüzünleniyor değil mi? İşte sonbahar bu!
Peki;  bir de ilkbahar üzerine güftesi Vecdi Bingöl tarafından yazılmış, bestesi Münir Nurettin Selçuk tarafından yapılmış şu şarkıyı mırıldanalım: "Erdi bahar sardı yine neş'e cihanı, eğlenelim raks edelim, lale zamanı..."
Evet; 10 Ekim günü saat 10.00'da sonbaharın tam ortasında bizim ülkemizin gerçek ve ortak hüznünü Ankara'da yaşadık. Öylesine bir hüzün ki geçmişte yaşanan ortak acıların hangisini sayayım ki "Taksim 1 Mayıs, Çorum-Kahramanmaraş, Sivas Madımak, Soma, Suruç ve daha niceleri ama bu sonuncusu hepsini bastırdı. Öyle bir sonbahar ki unutulacak gibi değil.
Oysa bizler; bu güzel ülkenin güzel insanları her zaman; "Neşemizin cihanı sarmasını" dileyerek yaşamayı istedik topluca. Bu her zaman böyle olmuştu. Yakın zamanlara kadar da evet sıkıntılarımız vardı, yakınmalarımız vardı ama bu derece ayrışmamıştık, bu derece kin toplumu olmamıştık, her şeye karşın geleceğe ait güzel umutlarımızı topluca yaşatabiliyorduk.
Fransız yazar Françoise Sagan'ın filmi de çevrilmiş güzel bir şiirsel romanı vardır: "Bonjour Tristesse-Günaydın Hüzün". Korkuyorum; Yoksa biz ülkemizde bundan böyle hep "Günaydın Hüzün" mü diyeceğiz?
Esenlikle kalınız...
EK NOT: Ankara'daki elim olayda hayatını kaybedenlere Yaradanın rahmetini esirgememesini diliyorum. Geride kalanların ve ulusumuzun başı sağ olsun. 
(*) Cumhuriyet Gazetesi  Bilim Teknoloji Eki Sayı: 1490 Sh.19 "Devlet Olmak Hukuk İster"