FAO Türkiye’nin düzenlediği etkinlikte, Dünya Gıda Günü kapsamında, Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu 2020: Uygun maliyetli ve sağlıklı beslenme için gıda sistemlerinin dönüştürülmesi (SOFI 2020) raporunun sonuçları paylaşıldı.   

FAO, IFAD, UNICEF, WFP ve WHO tarafından ortaklaşa hazırlanan bu önemli yıllık rapor, devletleri ve halkı açlığı sona erdirme, gıda güvenliğini sağlama ve beslenmeyi iyileştirme alanlarındaki ilerlemeler konusunda bilgilendirmeyi amaçlıyor.

Rapor, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi bağlamında bu alanlardaki hedeflere ulaşmanın önündeki temel zorlukların derinlemesine analizini sağlıyor.

Güvenilir tahminler için

SOFI 2020, 2030'da sıfır açlığın hala ulaşılabilir bir hedef olup olmadığını değerlendirmek için ülkelerin performanslarını izleyerek dünyadaki açlık, gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmenin kapsamına ilişkin en yeni ve güvenilir tahminleri sunuyor.

FAO Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü ve FAO Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu açılış konuşmasında, dünyadaki açlığın 2014 yılından bu yana kademeli olarak arttığını vurguladı.

Gutu, raporların bulgularına bakıldığında 2019, yılında dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin güvenli, besleyici ve yeterli gıdaya düzenli erişiminin olmadığını söyledi.

Herkes için sağlıklı beslenme ihtiyacının altını çizerken, beslenmenin sağlık ve çevre açısından etkilerini en yüksek düzeyde tutabilmek için sürdürülebilirliğe güçlü bir şekilde vurguladı.

Kötü beslenmenin sadece çocuklarımızın gelişimini aksatmadığını hatırlatan Gutu, yetişkinler arasında giderek artan obezitenin nedenleri arasında kötü beslenmenin de olduğuna işaret etti.

Hedef için lazım olan

FAO Gıda Güvenliği Uzmanı Keigo Obara, mevcut gıda sistemlerinin görünmeyen maliyetlerine değinerek, bu trendlerin devamı halinde açlığın bölgesel dağılımının değişeceğini ve Afrika’nın 2030 yılında yetersiz beslenmenin en yüksek olduğu kıta olacağını belirtti.

Obara, 2030 hedeflerine ulaşmak için barış, istikrar ve güvenliğin elzem olduğunun işaret etti.

Obara, Türkiye’de çocuklar arasında kötü beslenme azalırken yetişkinler arasında obezitenin arttığını da sözlerine ekledi.

Doğru politikalarla

FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, Türkiye’nin gıda tedarik zincirleri bakımından COVID-19’a hazırlıklı yakalandığını ifade ederek konuşmasına başladı ve pandeminin ilk aşamalarında salgının yayılmasını önlemek için alınan önlemler nedeniyle üretim safhasında yaşanan sorunların, daha sonra uygulanan doğru politikalarla giderildiğini belirtti.

Bizleri besleyen nüfusun %80’inin kırsalda yaşayan küçük çiftçiler olduğunu anımsatan Selışık, küçük çiftçilere bilgi ve finansal destek sağlamanın kritik önemde olduğunu vurguladı.

Selışık bu bağlamda, tarımda kooperatif ve benzeri örgütler bünyesinde yer almanın, çiftçilere pazarlara ulaşma ve gerekli teknik bilgilere erişme bakımından yardımcı olacağını da sözlerine ekledi.

Etkilenen büyük değil küçükler

COVID-19’u insanlığın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana maruz kaldığı en büyük tehditlerden birisi olarak nitelendiren Seher Alacacı Arıner, salgının ekonomik etkilerini ortaya koymak için UNDP Türkiye’nin yaptığı araştırmanın sonuçlarını izleyicilerle paylaştı.

Söz konusu araştırmanın bulgularına göre, küçük ölçekli işletmeler, büyük ölçekli işletmelere kıyasla pandemiden daha fazla etkilendiklerini aktaran Alacacı, iş gücü piyasasında ise kadınların pandemiden daha fazla etkilendiklerini söyledi.

Çok etkilendik

COVID-19’un küresel ve bölgesel etkilerine işaret ederek konuşmasına başlayan Taylan Kıymaz, dünyanın diğer bölgeleriyle kıyaslandığında Sahraaltı Afrika’nın pandemiden daha derin bir şekilde etkilendiğini ifade etti.

Pandeminin Türkiye’deki tarım sektörüne etkilerine de değinen Kıymaz, işçi temininde yaşanan sorunları çözmek için IFAD’ın attığı adımları izleyicilerle paylaştı.

Kıymaz, COVID-19’un Türkiye’deki tarım sektöründeki etkilerini hafifletmek ve daha etkili bir planlama yapmak için Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nın iş birliği içinde çalışmasının önemini vurguladı.

DİP EKSPRES

Pandemiye rağmen

Çin tarafından Afrika kıtasında yürütülen 1100’ü aşkın iş birliği projesinin devam ettiği, çok sayıda Çinli teknisyen ve işçinin çalışmalarını sürdürdüğü kaydedildi.

2 binden fazla Çinli personelin, yeniden işbaşı yapmak üzere ticari uçuşlar ve geçici charter uçuşları yoluyla 20 Afrika ülkesine gönderildiği bilgisi de verildi.

Bu yılın ilk yarısında Çin ve Afrika ülkeleri arasında gerçekleşen ticaret hacmi 80 milyar doları aşarken, Çin’den kıtaya yapılan yatırımlar da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,7 arttı.

Bu arada küçük bir yorum yapayım:

Çinliler de diğer ülkeler de bu işleri hayrına yapmıyor.

Hammadde ihtiyaçlarını ucuza getiriyorlar ve güçlerini çoğaltıyorlar.