Geçen hafta içinde Rus yetkililer; bölgesel haritaları da yayınlayarak IŞİD petrolünün Erdoğan'ın yakınları tarafından Türkiye'ye sokulduğunu iddia ettiler. Söylenenleri ciddiye almamak olası değildi. Gerçekten; bölgede yaşanan olayların arasında bu türlü bir iddianın göz ardı edilmesi düşünülemezdi.
Nitekim; Sn Cumhurbaşkanımız, belli ki bu iddiaya bayağı kızmış olacak anında devreye girdi. Ve o meşhur tepkisini dile getirdi: "Benim ailemi bu işe karıştırma". Dar anlamda düşünecek olursak Sn. Cumhurbaşkanımız YÜZDE YÜZ haklıdır.
Aslında uluslararası ilişkilerde bu türlü bağlantıların özenli bir düzeyde sürdürülmesi gerekir. Durduk yerde zaten karışık olan bölgede bir de aile bağlantılarından bahsetmek bence doğru olarak algılanmamalı. Biz ülkemizde bile ikili ilişkilerimizde ailelerimizi işin içine sokmamaya özen gösteririz. Bizim Türk terbiyemizin ana kurallarından biri bu olmalı.
Neylersiniz bu işleri gündeme getirenler Rus yetkililer. Onlara bu konuda racon dersi verme gibi bir şansımız da bulunmuyor. Onlar kendi anlayışlarıyla, düşüncelerini böyle yani bizim anlayamayacağımız türde söyleyip ortalığı karıştırıyorlar.

***

Ancak; işin bir de bize bakan, bizi doğrudan ilgilendiren yanını da unutmamamız gerekiyor. Ne demek mi istiyorum? Elbette; aileleri işin içine karıştırmamak doğru olanı. Neylersiniz; göründüğü kadarıyla Sn. Cumhurbaşkanımızın tüm aile bireyleri ve yakınları her türlü işin, her türlü girişimin ve her türlü etkinliğin içindeler. Değerli oğlu -elbette değerli olacak- şu kadar zaman diliminde nerede ise deniz ulaşımı alanında dünyada sözü edilir duruma geçecek. Bir zamanlar Yunanların Niarkos ve Onasis'leri vardı. Deniz ulaşımı dendi mi onlar aklar gelirdi. Şimdilerde ülkemizde denizcilik dendi mi akla önce Bilal geliyor. Denizcilikte navlun çok önemlidir. Neden mi? Denir ki bir deniz seferinde dolu gidip dolu dönüldü mü belki de gemi parası bile çıkarır, hele; Atlantik ötesi olursa. Bilal'in gemileri de ne hikmetse hep dolu gidiyor ve hep dolu geliyormuş.
Bilal kardeşimizin İtalya maceralarını da unutmayalım. 
Üstelik bu genç müteşebbis iş adamımızın TÜRGEV'deki çalışmalarını da göz ardı edemeyiz. Yurtlar mı kurulacak kamuya ait binalar anında tahsis edilebiliyor. Bunların detaylarını bilmem belirtmeye gerek var mı?
Emine Hanımın sağlık alanındaki yatırımlarının tutarını ve yaygınlığını ülkemizde bilmeyen kalmış kişiler olabilir mi?  Sanmıyorum. Ethem Sancak ve ikisi, iki hemşeri derler ki İstanbul'daki tüm hastane sektöründe pay sahibidirler. AVM'lerden de bahsedelim mi?
Damat deseniz, onu hiç sormayın. Medyadaki ağırlığını bir yana bırakın siyasetin içinde bile en etkin isimlerden. Geçmişte Osmanlı'da damat sadrazamlara sıkça rastlanırdı. Hatta; Osmanlı'da ikbalin ana koşullarından birinin damat olmak olduğunu unutmayalım. Osmanlı'nın son dönemlerinde ise saraydan kız alıp damat olmak özellikle askerler açısından önemliydi. Enver Paşa'nın genç yaşta paşalığa terfi edip ardından Genelkurmay Başkanı oluşu boşa değildir. Söylediklerimizin ilginç örneklerindendir.

***

Şimdi böylesi bir bağlantılar kümesinden sonra Rus'ların; bu işlerde Erdoğan'ın yakınları var demeleri belki de acemiliklerinden olabilir. O da onların hatası. Bunu zaman gösterecektir.
Esenlikle kalınız...

Yazıma ek:
Aslında şimdi söyleyeceklerim başlı başına yazı konusu olabilir. Ben; bundan böyle her yazımın sonunda görebildiğim kadarıyla bu noktalara değineceğim. Duyarsız kişilerin elinde giderek yıpranan dilimizdeki kullanım ve kelime yanlışlıkları öyle kolayca unutulacak gibi değil. Bakınız, hadi gelin de sabırlı olun.
06.12.2015 Pazar günü Saat 10.30 sıralarında devletin televizyonu TRT SPOR kanalında Chelsea  kulübünün Londra'da yapılacak stadyumu ile ilgili programı izliyoruz. Bir alt yazı geçiyor: "CHELSEA'NIN YENİ MAĞBETİ". Devlet televizyonunda görevli kişi MABET diyecek ama farkında değil. Alt yazı geçti de geçti, ha düzeltilecek ha düzeltilecek diyerek boşuna bekledim.

EKE EK: Bugün gazetemiz 15. kuruluş yılını kutluyor. Tüm çalışma arkadaşlarıma başarılar ve nice 15 yıllar diliyorum.