Sevgili okuyucularım, ülkemizde ışık hızıyla değişen gündemi izlemek, olanları anlamlandırmakta hepimiz güçlük çekiyoruz. Rusya krizi ile boğuşurken, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin, barış mesajlarının ardından öldürülmesi gündeme ayrı bir bomba olarak düştü. Seversiniz, sevmezsiniz ama doğal olmayan hiçbir ölüm kabul edilebilir değildir. Siyasal kimliği nedeniyle, Tahir Elçi'nin kameralar önündeki şaibeli ölümü, kamplaştırmayı arttıracak, arkasından nasıl sonuçlar doğuracak düşünmek lazım.

***

Geçen hafta Hatay semalarında düşürülen Rus uçağı sonrası, tüm dünyayı ilgilendiren ciddi bir kriz çıktı. Bu 60'lı yıllarda dünyayı bir nükleer savaş felaketi eşiğine getiren Küba krizinden sonraki en derin kriz olarak nitelendirildi. Olayın vahameti Irak eski Başbakanı Nuri El Maliki tarafından "Erdoğan, Dünya'yı 3. Dünya savaşının eşiğine getirdi" sözleriyle ifade edildi. Pek güvendiğimiz NATO kıvırtmalara başladı, ABD, "Bu Rusya ve Türkiye arasındaki bir sorundur" diyerek, bizi yapayalnız bırakıverdi. Yıllardır Yunanistan uçaklarının sınır ihlalleri, it dalaşı ile engellenirken, Avrupa ülkeleri Rus uçaklarının sınır ihlallerine sorun yaratmamaya çalışırken, engelleme yapılabilecekken, sahi biz bu uçağı 17 saniye sınır ihlali var diye niye vurduk? Ruslar ilk açıklamalarında yerden füze ile vuruldu derken, stratejik derinlikli başbakanımız niye uçaklarımız tarafından düşürüldüğünü belirtip "Emri ben verdim" dedi? Sonra da "Rus uçağı olduğunu bilseydik vurmazdık" açıklamaları... Bu nasıl strateji, nasıl bir derinlik? Basiret bunun neresinde?

***

İranlı Tümgeneral Safevi, "Rus uçağının Suriye hava sahasında vurulması gerçi bir taktiksel olaydır ancak stratejik sonuçları olacaktır. Türkiye kesinlikle bundan zarar görecektir" diye iddiada bulundu. Zararları 3 gün geçmeden ortaya çıkmaya başladı. Rusya dört koldan saldırıya geçti. Sosyal medyadan bir Rus deyişi "Ayıyla dansa kalkarsanız, yorulduğunuzda değil, ayı yorulduğunda oturabilirsin". Şimdi ayıkla pirincin taşını. Şimdi İranlı generalin söylediği stratejik sonuçları bir değerlendirelim isterseniz.

***

Kürt koridorunun Akdeniz'e ulaşmasını engelleyen Bayırbucak Türkmenlerini destekliyormuşuz (!). Paraşütle atlayan Rus pilota "Allahu-ekber" nidalarıyla ateş eden, Arapça konuşan, pilotun ölüsüne saygısızca hareketler yapanlar Türk mü? Türklerin savaşta ne kadar saygılı olduklarını, yaptığımız en son savaş, Çanakkale Savaşı'nda herkes gördü. Orada El-Nusra ve ÖSO hakimiyeti olduğunu tüm yabancı basın yazıyor. MİT TIR'larına değinmiyorum, değinen soluğu Silivri'de alıyor çünkü. Stratejik sonucu söyleyeyim, artık o sahada hiçbir müdahale yapamaz hale geldik, YPG de kırmızı çizgimiz denilen Fırat'ın batısına ilerlemeye başladı. Askeri açıdan Suriye'deki her tür yaklaşımımız artık mümkün değil, devre dışı kaldık. Uçaklarımız bırakın Suriye'yi, artık Irak sınırlarına ve Kandil'e gidemez hale getirildi. Yıllardır mücadele ettiğimiz PKK artık daha önce yanımızda duran Rusya ve İran'ın da desteğini alabilir. Böylece terörle mücadelemiz alabileceği en büyük darbeyi almıştır.

***

Diğer stratejik bir sonuç dünyada en çok üstümüze gelinen Ermeni meselesinde, Rusya'nın desteğini çekmesi ötesinde, artık karşımızda yer almasıdır. Rusya Parlamentosu DUMA'da bu konuda verilen yasa teklifi önümüzde bir başka tehdit olarak duruyor.

***

Ekonomik olarak, Rusya ile bütün ekonomik ilişkiler askıya alındı. Orada iş yapan binlerce Türk sınır dışı ediliyor. İnşaat sektörü, turizm sektörü, tarım sektörü ciddi darbe yedi. Bunun uzun vadeli sonuçları da olacaktır. Gerçi Rusya doğalgaz akımını kesmiyor ama daha önce İran'ın yaptığı gibi, olmadık zamanda arıza bahanesi yaratmayacağını söyleyemeyiz. Rusları yapacağı nükleer santral projesi ne olacak onu da bilmiyoruz. Şu anda söylenen net kaybımız 30 milyar dolar. Ciddi bir rakam, ekonomimiz çok etkilenecektir. Borsa düşüşte, dolar tırmanışta, bu da dolaylı sonuçları.

***

Daha düşünemediğimiz askeri, siyasal, ekonomik sorunlar mutlaka olacaktır. Bunları yazanlara "Ne kadar Rus yanlısı varmış" diye suçlamak, olayın vahametini görememek, sebeb-sonuç ilişkilerini değerlendirememek, stratejik sığlıktır. Hamasi davranışlar durumu yatıştırmaya hizmet etmiyor, krizi derinleştiriyor. Anlaşılan ülkemiz zor günler bekliyor...
Bu durumda eski yazılarımı hatırlarsanız; dar boğazda tramola atmak çok zor hale geldi. 2012 yılında yazdığım bu konudaki yazımı internette bulabilirsiniz, çözüm orada yazıyor.