10 Ekim Ankara Katliamının üzerinden bir yıl geçti. 10 Ekim 2015 tarihinde DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB ve diğer demokratik kurum ve kuruluşların düzenlediği Barış Mitinginde büyük bir katliam yaşadık, iki eylemcinin yanı sıra 107 kişi canından oldu, 500'ün üzerinde barış savunucusu yaralandı.
Aradan bir yıl geçti ama ölenlerin yakınlarının derin acısı halen devam ediyor, katliamdan sağ kurtulanların acı, elem, psikolojik buhran ve korkuları halen devam ediyor. Katliamı hazırlayanlar, yardım edenler, göz yumanlar henüz ortada yok, sağlanamayan adalet toplumsal travmayı beslemeye devam ediyor.
Barış uğruna can verenleri saygı ile anıyorum, yakınlarına sabır diliyorum, sağ kurtulanlara "elbet bir gün bu ülkede eşit, özgür, barış içinde yaşam olacak" umudunu besleyecek dayanışma duygularımı iletiyorum, failleri ortaya çıkarmayan devletin soruşturma ve yönetim birimlerini protesto ediyorum.
10 Ekim katliamı için yazacak çok şey var, ama Fuzuli'nin dediği gibi; söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. Bu faslı bir anımsatma ile şimdilik kapatayım. Katliamda ölenlerin yakınları, yaralananlar, maddi ve manevi zarara uğrayan herkes İçişleri Bakanlığı'ndan zararlarının giderimi isteyebilirler. Onun için maddi ve manevi tazminat taleplerini bugün mesai bitimine kadar valilikler kanalıyla ya da doğrudan bakanlığa iletmeleri gerekiyor, atlamayın.

*****

Geçen hafta baro seçimlerini yazmaya başlamıştım, İzmir Barosu seçimlerini bu haftaya bırakmıştım.(1)
İzmir Barosu, insan hakları, hukukun üstünlüğü, barış ve demokrasi değerleri ile anılan bir baro olmuştur. İzmir Barosu bu saygınlığını 1970'li yıllardan bu yana etkili ve etkin çalışmaları ve duruşu ile kazanmıştır. Ancak son yıllarda İzmir Barosu'nun  takdir edilen ve güven veren bu niteliklerinde ciddi aşınmalar oluşmuştur. Baronun etkisizliğini bizzat yaşayan bir avukat ve bir İzmirli olarak bunu dert ediyorum, bu konuda yalnız sayılmam. Dolayısıyla bu hafta sonu yapılacak İzmir Barosu genel kurulu, baro organları için yapılacak seçimler hem avukatlar için hem de İzmirliler için, tüm yurttaşlar için çok önemli.

İzmir Barosu genel kurulunda yapılacak seçimler için beş ayrı liste yarışıyor; Av. Ahmet Dokucu'nun başkan adaylığında Bağımsız Savunma, Av. Cemal Erdem'in başkan adaylığında Çağdaş Avukatlar Grubu, şu anki baro başkanı Av. Aydın Özcan'ın başkan adaylığında Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu, Av. Mehmet Kozan'ın başkan adaylığında adaylarını ön seçimle belirleyen bir başka Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu  ile Av. Ergun Sakızlı'nın başkan adaylığında Milliyetçi Avukatlar Grubu.
Gruplar yayınladıkları broşürlerle, toplantılarla medyaya verdikleri demeçlerle ve avukat bürolarını dolaşarak kendilerini tanıtmaya çalışıyorlar. Aday olan meslektaşlarımın bir kısmı ile geçmişte aynı yönetimlerde, aynı baro komisyonlarda çalıştım, aynı davalarda görev aldım, yani pek çoğunu tanıyorum. Bu yazıyı tanışıklıklarımdan değil, grupların yayınladıkları broşürlerde yazanlardan yola çıkarak yazmak istiyorum. Elime ulaşan broşürleri tek tek okudum, her biri için ayrı değerlendirme yapabilmem için birden çok yazı yazmam gerek, ancak onun için ne zamanımız var ne de yerimiz. Onun için broşürlerden çıkartabildiğim anlayışlar üzerinden grupları kısaca tanıtmak istiyorum.

Şu anki Baro Başkanı Av. Aydın Özcan'ın başkanlığındaki Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu'nun broşürü, kapağındaki İzmir Barosu logosu ve yazısının yer aldığı rezidans resmi ile daha çok inşaat şirketi reklam broşürünü andırıyor, içinde iki yıllık dönemde gerçekleştirilen 50, yeni dönem için de 26 proje anlatılıyor, kısacası yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır denmeye çalışılıyor.
Önseçimle adaylarını belirleyen diğer Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu broşüründe şu anki baro başkanı Av. Aydın Özcan'ı önseçimi engellemeye çalışmak, önseçime girmeden başkan adayı olmak, 'bir dönem başkanlık yapacağı sözünü vermesine karşın bu sözünü tutmamakla eleştiriliyor. Av. Özcan'ın listesinin Cumhuriyetçi Avukatlar Grubunu temsil etmediği vurgusu yapılıyor. Bunun yanı sıra  görev başındaki baro yönetimine sahip çıkılıyor.

Milliyetçi Avukatlar Grubu broşürü henüz elime geçmediği için fazla bir şey yazamıyorum. Facebook sayfasındaki "...Aydın Özcan grubu yıllardır kılını kıpırdatmadığı meslek sorunları (...) yıllardır asli sorunlarımız hakkında eylemsiz, yetersiz, umursamaz kaldığı..." sözlerden Milliyetçi Avukatlar Grubunun da mevcut baro başkanının eleştirisi üzerinden kendini tanımladığını görüyoruz.

Bağımsız Savunma Grubunun broşüründe çok sert sözlerle eleştiriler var, eleştirilerin muhatabı olarak  mevcut yönetimden çok Çağdaş Avukatlar Grubu seçilmiş. Baro Başkanlığından istifa edip seçime katılan Konak Belediye Başkanı Av. Sema Pekdaş'ın tüm 'günahları' Çağdaş Avukatlar Grubuna yüklenmiş. Ayrıca 2010 Anayasa Referandumu, vesayet tartışmaları gibi son 10 yılın sol içindeki tartışmalara yer verilmiş, Çağdaş Avukatlar Grubundan gelen ittifak önerisi 'altı boş bir ittifak çağrısı' olarak nitelendirilerek neden geri çevrildiği sert sözlerle anlatılmış. Özetle broşürde, bugünkü Çağdaş Avukatlar Grubu ile hiç bir ortaklıklarının olmadığı anlatılmaya çalışılmış. Ortak yönetimlerde çalıştığım, kişisel olarak sevdiğim ve saygı duyduğum meslektaşlarımın aday olduğu Bağımsız Savunma Grubunun broşüründeki seçilen sert ve ötekileştirici dilin ve üslubun beni hayal kırıklığına uğrattığını ve üzdüğünü söylemeden geçemeyeceğim..

Çağdaş Avukatlar Grubu (ÇAG) broşüründe diğer grupları ve hatta mevcut yönetimi doğrudan hedef alan eleştiriler, polemikler yer almıyor. Bunun yerine özet olarak yargı ve hukuk sistemi ile barolara ilişkin durum tespitleri, ayrıntılı olarak da  "katılımcı ve etkin bir baro için; birlikte üreteceğiz, birlikte yöneteceğiz" üst başlığı altında 'ÇAG Hakkında Sorular ve Yanıtlar", "Hedeflerimiz" bölümleriyle "daha etkin ve katılımcı, her avukatın kendisine ait hissettiği baro" için neler yapılması ve nasıl yapılması gerektiği anlatılmış. Broşürde avukatların yanı sıra tüm toplumu ilgilendiren konulara da yer verilmiş, örneğin; Anayasa ve Uluslararası Antlaşmalarla güvence altına alınmış ifade ve örgütlenme özgürlüğünden yana, nefret dilinin karşısında olmak, etnik ve dinsel farklılıkların bir zenginlik olduğu, toplumsal sorunların şiddetten uzak, demokratik bir tartışma ortamı ve barış içerisinde çözülebileceği, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, cinsel kimlik ve yönelimleri nedeniyle LGBTİ bireylerin uğradıkları ayrımcılık ve şiddet, çocuklara yönelik ihlaller, toplumda dezavantajlı bir grup olan engelliler... Son olarak diğer broşürlerde yer almayan çevre ve ekolojiyi korumaya yönelik paragrafı aynen aktarmak istiyorum; "Dünyanın yalnızca bize ait olmadığının bilincindeyiz. Dünyanın, onu paylaştığımız her tür canlı için yaşanabilir bir yer olması gereği, İzmir ölçeğinde bizlere önemli misyonlar yüklemektedir. Bu kapsamda doğayı talan eden her türlü merkezi ve yerel politikanın karşısında olacağız"
Genel Kurula giden İzmir Barosu'nda yönetime aday olan grupları broşürlerinde yazanlarla size tanıtmaya çalıştım. Tercih ve karar İzmirli avukatların. Ülkenin içinde bulunduğu hukuksuz OHAL rejiminden bir an önce kurtulmak, hukuk güvenliğinin sağlandığı demokratik bir toplum düzeninin inşasında avukatların da rol üstlenmesi gerekiyor, bunun için de etkin ve etkili barolara ihtiyacımız var. Umut ediyorum ki  hafta sonu yapılacak İzmir Barosu Genel Kurulu'nda bu konular tartışılır, savunma mesleğinin etkinliği ve hukukun üstünlüğü için eylem planları kararlaştırılır, iki yılda bir gerçekleşen büyük buluşma ucuz polemiklere kurban edilmez.
Aday olan bütün gruplara ve meslektaşlarıma başarılar diliyor, hafta sonu yapılacak seçimlerin İzmir Barosu içim İzmir için yeni bit başlangıç olmasını diliyorum.