Evren o kadar büyük ki, içinde bulunduğumuz Güneş Sistemi'ni bile tam olarak inceleyebilmiş değiliz. Her geçen yıl yeni yeni cisimler bulunuyor ve farklı gökcisimleriyle ilgili yeni bilgiler ortaya çıkarılıyor.

Güneş Sistemi'mizde olabilecek dokuzuncu gezegeni keşfetmek için yaptıkları çalışmalarda, Carnegie'den Scott Sheppard ve Kuzey Arizona Üniversitesi'nden Chadwick Trujillo Güneş Sistemi'nde Güneş'ten epeyce uzakta bulunan daha önce hiç gözlenmemiş bir kaç cisim gözlediler. Bu iki gökbilimci bu cisimlere resmi adlar verilmesi için Uluslararası Astronomi Birliği'nin Küçük Gezegen Merkezi'ne başvuru yaptılar. Ayrıca bu keşiflerle ilgili saygın gökbilim dergisi Astronomical Journal'a gönderdikleri makale de kabul edildi.

Bu uzak mesafelerde daha çok cisim bulundukça dokuzuncu gezegenin bulunma olasılığı da artmıştır. Bu gökbilimciler 2014 yılında bu cisimlerin, artık gezegen olarak kabul edilmeyen Plüton'dan daha uzakta olduğunu tahmin etmişlerdir. Bu Neptün gezegeninden daha uzakta bulunan küçük cisimlerin yerleri ve yörüngeleri dokuzuncu gezegen tarafından etkilenmektedirler. Bu etkilere bakılarak yapılacak hesaplarla dokuzuncu gezegenin yeri belirlenebilir.



2014 yılında Sheppard ve Trujillo Güneş Sistemi'nde en uzak bilinen yörüngeye sahip "Biden" takma adlı 2012 VP113 gökcismini keşfettiklerini açıkladılar. Sheppard ve Trujillo aynı zamanda küme oluşturan bilinen bir dizi Neptün gezegeninden uzak cismin benzer yörünge açılarında bulunduğunu belirledi. Bu bulgular, Güneş'ten Dünya'nın Güneş'e uzaklığından 200 kattan fazla uzaklıkta bulunan bir gezegen olduğunu tahmin etmelerini sağladı. Bu küçük cisimleri benzer yörüngelerde tutarak etkilemekte olan bu gezegenin kütlesinin, bir kaç Dünya kütlesi ile Neptün kütlesi arasında olduğu sanılmaktadır.
Bazı araştırmacılar bu gezegene Gezegen X ya da Gezegen 9 adının verilmesini önerdiler. 2014 yılından bu yana bu gezegenle ilgili yapılan çalışmalar, onun kütlesinin olması gereken sınırlarını ortaya çıkardı. Yakınlarında bulunan küçük cisimlerin incelenmesiyle, kütlesinin Dünya'nınkinden bir kaç kez daha büyük olması gerektiği, hatta 15 katı kadar olabileceği, basık yörüngesinde en uzak konumuna ulaştığında Güneş'e Dünya'nın uzaklığından 200 kez daha uzakta bulunduğunu ortaya çıktı. Bu uzaklık Plüton'un Güneş'e uzaklığının 5 katından daha fazladır.

Sheppard "Neptün gezegeninin ötesindeki cisimlerin Güneş Sistemi'nin kökenlerini ve evrimini çözmenin anahtarını elinde bulundurduğunu, bu küçük cisimlerden daha binlerce olduğuna inandığını, ancak bunların çok uzak olmaları nedeniyle pek çoğunun henüz bulunamadığını" açıklamıştır. Bu küçük cisimlerin, oralarda var olabilecek daha büyük bir gezegenin bulunmasına yardım edebileceğini, daha fazla keşif yapıldıkça, Güneş Sistemi'nin dış kısımlarında  nelerin olup bittiğini daha iyi anlamanın mümkün olacağını söylemektedir.

Hawaii Üniversitesi'nden David Tholen ile birlikte Sheppard ve Trujillo, Neptün Gezegeni'nin ve Kuiper Kuşağı'nın ötesinde bulunan cisimlerle ilgili daha büyük, derin bir tarama projesi yürütmektedirler. Bu çalışmada bugüne kadar gökyüzünün yaklaşık yüzde 10'unu taramışlardır. Bu iş için Dünya'nın en büyük ve en gelişmiş teleskoplarını ve kameralarını kullanmaktadırlar. Bunlar Şili'de bulunan 4 metrelik Blanco Teleskobuna bağlı Karanlık Enerji Kamerası ve Hawaii'deki 8 metrelik Subaru Teleskobu üzerindeki Japon Hyper Suprime Kamerası'dır. Uzak cisimleri bulup onayladıkça, Güneş Sistemi'nin dış kısımlarını biçimlendiren büyük kütleli uzak bir gezegenle bu buldukları cisimlerin nasıl etkileştiklerine ilişkin kuramlarla test etmektedirler.
Sheppard şu anda çok düşük sayısal istatistikler bulunduğunu, bu nedenle Güneş Sistemi'nin dış kısımlarında  gerçekten neler olup bittiğini anlayamadıklarını, dış Güneş Sistemi'nin yapısını tam olarak belirlemek için Neptün gezegeninden daha uzakta bulunan çok fazla sayıda cismin keşfedilmesi gerektiğini söylemektedir.



Sheppard göre, şu anda 19. yüzyılın ortalarında Neptün'ün keşfine yol açan, Uranüs'ün yörünge hareketlerinin tuhaf olduğunu belirleyen Alexis Bouvard'ın durumuna benzer bir durumdayız.
2014 SR349 dahil Küçük Gezegen Merkezi'ne ad belirlenmesi için gönderdikleri yeni cisimler, Neptün'den aşırı uzaktaki cisimler adıyla yeni bir sınıf tanımlaması yapılmasına neden olmuştur. 2014 SR349, daha önceden yerleri ve konumları bilinen aşırı uzak cisimlerin yörünge özelliklerini göstermektedir ve Sheppard ve Trujillo bu bilgiye dayanarak yeni gezegeni önermişlerdir.
Buldukları diğer bir yeni aşırı uzak cisim olan 2013 FT-28 de benzer biçimde diğer aşırı uzak cisimlerin özelliklerine sahip olduğu kadar aynı zamanda bazı farklılıklar göstermektedir. Bir cismin yörünge özellikleri altı parametre ile tanımlanmaktadır. Bu parametrelerin oluşturduğu kümelenme, dış Güneş Sistemi'nde dokuzuncu gezegenin varlığı için temel dayanaktır. 2013 FT-28 bu parametrelerden bazıları için kümelenme göstermektedir (bu parametreler,  yörünge yarı-büyük eksen uzunluğu, yörünge basıklığı, yörünge eğim açısı ve günberi boylam açısı) ancak bu parametrelerden biri olan günberi boylam açısı diğer aşırı uzak cisimlere göre farklıdır ve bu da bu cismi diğerlerinden ayırmaktadır.

Diğer bir keşif 2014 FE72, tümüyle Neptün'ün ötesinde bir yörüngeye sahip olan ilk uzak Oort Bulutu nesnesidir. Bu cisim Güneş'e Dünya'dan 3.000 kat uzaklığa kadar gidebilmektedir. Bu uzaklıkta büyük olasılıkla Güneş Sistemi dışındaki bazı yıldızlar ve gökada çekiminden etkilenebilecektir. Güneş Sistemi'nde bu kadar büyük bir uzaklıkta gözlenen ilk cisimdir.
Yeni gözlemlerle bu yeni gezegenin özellikleri daha da iyi anlaşılabilecektir. Ayrıca pek çok sayıda yeni küçük cismin de bulunabileceği düşünülmektedir.

Kaynaklar: http://carnegiescience.edu