Halime Özçelik-Yol boyu zeytin ağaçları uzanıyordu. Güneşin altında, yeşil dalgalarla titreşen bir deniz. Şaşırdım. Oysa tam iki ay önce bu yoldan  geçmiştim ve bu ölmez ağaçları hiç fark etmemiştim. O zaman her yerde kara ölüm vardı.

Soma'nın yer altı zenginlikleri, felaketinin de sebepleri olmuş. Yer gök maden. Gelmiş geçmiş hükümetlerce her şey kömüre feda edilmiş. İnsan hayatı, doğa hiçe sayılarak; en vahşi, en karlı yöntemlerle bu kömürü çıkarmak, işlemek ve paraya çevirmek esas gayeyi oluşturmuş.

Gündemimizde yine Soma var. Bu kez Soma'da, yüzlerce dönümlük zeytinlikleri yok ederek kurulacak Kolin Termik Santrali'nin insana ve doğaya vereceği zararı görmek üzere Yırca köyüne gidiyoruz.

Yırca, zeytinlikler içinde, bir yanı çam ağaçlarıyla, bir yanı Soma B termik santali ve onun kül havuzu ile çevrili güzel ama talihsiz bir köy. Yıllardır Soma B'nin neden olduğu, hayatlarını alt üst eden sorunlarla boğuşurken, şimdi ikinci bir termik santral burunlarının dibinde kurulmak üzere.
Hem de Bakanlar Kurulu'nun yasalara aykırı olarak, zeytinlik alanda termik santral yapımı için aldığı acele kamulaştırma kararı ile bu musibet başlarına sarılmış.

Alel acele kamulaştırma

Yırca Muhtarı Mustafa Akın, acele kamulaştırma kapsamında olan köylerinde 110 parsel olduğunu, bunun da yaklaşık 490 dönüm ettiğini, 400 dönümün de zeytinlik olduğunu söylüyor. Bu alanda aşağı yukarı 10 000 zeytin ağacı var. 150-200'ü çoğu asırlık, yaşlı ağaç.

Soma Kolin Termik Santrali'nin istimlak alanı içinde Yırca, Deniş, Kozluören, Türkpiyale, Evciler olmak üzere beş köy var. Deniş, maden sahasında kaldığı için 400 yıllık köyün tamamı başka bir alana taşınacak, köy yok olacak. Geçimi asıl olarak zeytinciliğe dayanan Yırca ve biraz da Evciler var.

Kolin TKİ'den rödovans usulüyle maden çıkarmak ve santralde kullanmak üzere 30 yıllığına ihaleyi kazanmış. 2012'de sözleşmeyi imzalamış. 19 Mart'ta da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın ve bilumum bürokratın katılımıyla temel atma törenini gerçekleştirmiş.

Bakanlar Kurulu'nun acil kamulaştırma kararı, 10 Mayıs'ta Resmi Gazete'de yayınlanmış. Oysa Manisa İl Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, 4 Mart'ta, ilgili birime belirtilen alanların zeytinlik alanlar olduğunu ve tarım dışı amaçlarla kullanılmasının uygun olmadığını bildirmiş.


Milletin de, doğanın da anasını bellemeye devam

Naci Koloğlu ve oğullarının holdingi Kolin, AKP hükümetinin yürü ya kulum dediği enerji ve inşaat şirketlerinden. Türkiye'nin anasını belleyen CLK (Cengiz, Limak, Kolin)'ın K'sı. 17 Aralık sürecinde ortaya saçılan telefon görüşmelerinin unutulmaz diyaloglarında Mehmet Cengiz, 'Bu milletin anasını belleyeceğiz, merak etme sen' diyor, Celal Koloğlu da 'İnşallah inşallah' diyerek dua ediyordu!

Havuz sermayesi içinde yer alan Kolin, icraatlarına devam ediyor. AKP hükümeti de yandaş sermayenin yollarını düzlemek için olmazı olduruyor.

Şimdi yeni bir olmazı oldurma yasası, gündemimize girdi. İki hafta önce, var olan Zeytin Yasası'nı değiştirmek amacıyla, zeytinlik alanların enerji yatırımlarına açılması için bir tasarı Meclis Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonu'na geldi. Bu tasarı yasalaşırsa, 25 dekarın altında kalan yerler zeytinlikten sayılmayacak ve enerji-maden arama işletme yatırımlarına açılacak. Bu tasarı şimdiye kadar 6 kez Meclis'e gelmiş, geri dönmüş. Hükümet bir kez daha kolları sıvamış, birilerini kalkındırmada önlerini kesen Zeytin Yasası'nı kaldırmada kararlı görünüyorlar.

Kolin gerekli yasaların çıkmasın beklemeden, şantiyesini hemen kurmuş. Şantiye için gerekli alanı, dönümüne 8 bin lira vererek almış. Komşusu köylülerden izin almadan tarlalarına girerek su ve elektrik hattı döşemiş. Tarlalarından elektrik direkleri yükseldiğini, beton kanallar geçmeye başladığını gören köylüler ayaklanınca, zarar karşılığı üç kuruş para teklif edilmiş.

Mustafa Bey, 'Kamulaştırmada da verseler verseler arazinin en fazla 5-6 yıllık gelirine denk düşen bir para verirler. Sonra ne olacak? Dönüme göre bir kez alınan o 20-30 bin, deki 50 binler biter gider. Sonra ne olacak? Zeytin, yaşadığı sürece kazandırır; güvencemizdir. Zeytin ağacı başına 200 lira ödeme yapacaklarmış. Pazarda bir kasa zeytin 100 lira. O ağacın değeri olabilir mi?' diye soruyor.

Kolin için şöyle kaymaklı bir gelişmeyi de kaydedelim geçerken. Manisa'nın bu yıl aldığı yaklaşık 2 milyar liralık teşviğin 1 milyar 737 milyon lirası da bu santral için Kolin'e verildi.

Kül altında bekleyiş


Pastadan düşen pay herkes için aynı olmuyor! Kahvede konuştuğumuz köylüler; köylerine, başlarına geleceklerden kaygılılar.

Köyün geçimi zeytincilikten. Var olan Soma B'nin atıklarıyla zeytinlikler zaten harap olmuş. Bu yetmezmiş gibi ikinci bir termik santral ve kül havuzu da kapıda. Zeytinler çiçekteyken küllenirse çiçekler kuruyor, diyor kahvede konuştuğumuz bir köylü. 'Zeytinliğe giriyorsun, hiçbir şey belli olmuyor; içinde biraz yürüyünce dizlerine kadar simsiyah oluyorsun. Bu külün toprağa ve ağaca verdiği zararı bir düşünsene. Zeytin meyveye dursa da meyveler büyümüyor, küçücük kalıyor. Üretim kül yüzünden % 50 düşüyor. İkinci santral, biyolojik olacak diyorlar ama olsa ne olur? Kül havuzu açık. Kamyonlar cızır cızır işliyor. Onların trafiği bile yeter, burda yaşanmaz' diyor.

Soma B'den önce Yırca'da sulu tarım, pamukçuluk yapılırmış. Soma B bütün yer altı sularını çekince köy kurumuş, pamuk ve sulu tarım bitmiş. Bu kez tütün ekimine geçilmiş. Temel geçim kaynağı tütün olmuş. 90'larda Türk tütüncülüğünün köküne kibrit suyu ekilip, yabancı tekellerin önünün açılmasıyla zeytinciliğe yönelmişler. Tütün tarlaları, zeytin tarlalarına dönüştürülmüş. Şimdi de Kolin Termik Santrali'yle zeytinlikleri kamulaştırma tehdidi altında. Bu geçim kapısı da onlar için kapanacak. Köylülere kalan tek alternatif, madene gidip, girebilirlerse elbette, çalışmak olacak.

Köylüler kaygılı olsa da harekete geçme konusunda kafaları karışık. Kamulaştrmadan etkilenecek 100 kadar aile var. Arazileri gitse de çocuklarının santralde işe gireceğini düşünüyorlar. Kolin önlerine böyle bir yem atmış, taahhütname göndermiş, eğer istimlak yapılırsa, vasıfları yeterli görülürse, aileden bir kişinin işe alınabileceğini söylüyor. Vasıflarının yeterli gelmeyeceğini, uygun bulunmayacaklarını bilseler de ümitleri onları tutuyor.

Kahvede konuştuğumuz Emin Bey, köylülere kızgın. Santrali istemediğini, geçim kaynaklarını, köylerini yok edeceğini ama insanların bir araya gelip bunu engellemediğini söylüyor. Kendisinin istimlaktan etkilenmese de karşı çıkmak için imza attığını ama diğerlerinin iş ümidiyle bir şey yapmadığını söylüyor.

Olup bitenden habersiz olmak, yapılabilecekleri bilmemek, bir öncü aramak da köylüleri atıl bırakmış. Kül altında bekliyorlar.

Soma'daki Pompei


1976'da Soma A ve B için Yırca'nın arazileri yine istimlak edilmiş, köyün hemen dibine bir kül havuzu yapılmış. Termik santralden gelen kül ve atıklar bu açık havuza dökülmüş. 2500 dönümlük, 70 metre derinliğe giden açık bir alan. Rüzgarla savrulan küller, köylülerin ve zeytinlerin üzerini kaplıyor.

Köy Muhtarı Mustafa Akın, 'Haziranda başlayan, güzde devam eden kuzeyli rüzgarlarla küller savruluyor, ağzımıza burnumuza giriyor, nefes alamıyoruz' diyor. Sadece rüzgarlarla savrulan küller değil, gece gündüz binlerce kamyonun açık kasasında taşınan küller, toza toza evlerinin içine giriyor.

Köylüler 1983 yılında bir dilekçe vererek soruna çare bulunmasını istemişler. Gelen yanıtta 1985'te bitirilmek üzere bir baraj yapılacağı, yapılan barajın 5 yılda dolacağı, dolan barajda biriken sulu külün üzerine 1,5 metre toprak dökülerek 2,5 kilometrekarelik düz bir alan meydana getirileceği ve köylünün istifadesine sunulacağı söylenmesine rağmen her şey aynen duruyor. Kül havuzu ve tepeleri, köyün 1,5 km ötesinde yükseliyor. İçin için yanan kömürlerin zehirli sülfür kokusu köyden duyuluyor.

Bu kül havuzu sadece köyü değil, Soma'yı da etkiliyor. Rüzgarlar, külleri 7 km ötedeki Soma'ya da savuruyor. Manisa'da kanser vakalarının en çok görüldüğü ilçe Soma. En çok akciğer ve gırtlak kanseri başa geliyor. Kül ve duman, Soma'yı tedrici olarak öldürüyor. Ölüm yavaş yavaş, sinsice gelince kimsenin ilgisini çekmiyor. Ne yapsınlar, kuzeyli rüzgarların gücü Soma'yı taş kesmeye yetmiyor!

Mülksüzleştirilenlerin seçimi


Köyün ikinci geçim kaynağı da kül havuzundan kömür seçmek. Atıklar arasında kalmış kömür parçalarını, ellerinde keserlerle eşe eşe çıkarıyorlar. İçin için yanan zehirli kömür kokusu içinde durmak, çalışmak olası değil. Ama kadınlar, çocuklar, yaşlılar bu işi saatlerce yapıyorlar. Topladıkları kömürü, çuvalı 8 liradan satıyorlar. 5 yıl önce yaşanan kazada, iki kişi yanarak ölmüş. Mustafa Bey, 'Atıklar için için yanmaya devam ettiği için fark etmeden göçükler oluyor. İki genç, oluşan göçükte yanarak öldü. Anaları babaları da aynı yerde kömür seçmeye devam ediyorlar hala' diyor.

Hükümet, dilediği gibi, Zeytin Yasası'nı değiştirirse ve acele kamulaştırma kararı uygulanırsa mülksüzleştirilen Yırca köylüsü, madene mahkum olacak. Bugün kül havuzundan elinde keserle seçtiği kömürü, çok yakında yer altından kazmalarla üç kuruşa canı pahasına söküp çıkarmaya çalışacak. 301 maden 'şehidi' de mülksüz, vasıfsız köylü çocukları değil miydi?

Ya da bir ihtimal daha olmalı!



Yürü ya Kulum'un K'sı

Kolin Grubu, CLK (Cengiz-Limak-Kolin)'nın K'sı. Naci Koloğlu, 1977'de Elazığ'da kurmuş şirketi. Ama büyüme yılları 2000'ler. Otoyol ihaleleri, enerji yatırımları, liman inşaat ve işletmeleri, turizm ve inşaat, temel ilgi alanları. Özelleştirme sürecinde CLK olarak Boğaziçi, Akdeniz, Çamlıbel, Uludağ elektirik dağıtım şirketlerini aldıkları gibi 3. Havayolu ihalesini de kazandılar. Kolin Grup, ayrıca İzmirgaz'ın da işletmecisi.

Kolin İnşaat, Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş ile Binali Yıldırım'ın oğlunun ortaklıklarının bulunduğu, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ihalelerinin Kolinlere verilmesi karşılığında alınan rüşvet paralarının Binali Yıldırım'ın çocuklarının gemi şirketlerinde aklandığı, Kolin İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin Binali Yıldırım döneminde otoyol ihalelerinin birçoğunu aldığı ve Sabah ATV satışında oluşturulan havuza para aktaranlardan birinin Kolinler olduğu iddiası gündeme gelmiş, iddialara konu olan taraflardan bir açıklama yapılmamıştı.

Baronlara izin vermeyeceğiz (Özgür Özel)

Zeytinlik alanların imara açılmasını öngören kanun tasarısı, AKP hükümetleri tarafından tam 4 kez Meclis'ten geçirilmek istenmiş ama bir türlü yasalaşmamıştır.

Nitekim, tasarının görüşüldüğü tali komisyon Tarım Komisyonu'nda hükümet ağzındaki baklayı çıkarmış ve bizzat Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı tarafından mevcut yasanın Mersin Akkuyu'ya yapılması planlanan nükleer santral ve diğer termik santral projelerini engellediği itiraf edilmiştir. İşte bu termik santrallerden biri de Soma'ya yapılacaktır ve 19 Mart günü bu santralin temeli atılmıştır. Ancak buranın faaliyete başlaması için de bu yasanın geçmesi gerekmektedir.

Bundan tam 4 ay önce konuyla ilgili bir soru önergesi verdim ve konuyu gündeme getirdim. Nitekim Bakanlık apar topar çalışmaları yapmış ve yıllardır bir türlü geçiremedikleri yasayı yeniden Komisyon'un önüne sürmüştür. Ancak öyle sanıyorum ki bu yasanın görüşmeleri Ekim ayına kalacak gibidir. İster Ekim ayında, isterse Meclis açıkken önümüzdeki hafta görüşülsün, böyle bir yasanın geçmesine, geçse bile yürürlükte kalmasına müsaade etmeyeceğiz. Tüm hukuki yolları kullanarak üreticimizin ekmeği ile oynanmasına ve zeytinliklerin yandaşa, zengine, maden baronlarına satılmasına ve nükleere kurban edilmesine asla izin vermeyeceğiz. 

Acele kamulaştırma, mülksüzleştirmedir (Arif Cangı)

Acele kamulaştırma savaş halinde, yurt savunması için zamanında çıkarılmış ancak AKP hükümetine kadar pek kullanılmamış bir yasadır. AKP hükümeti öngördüğü kalkınma programı konusunda, desteklediği projelerin yaşama geçmesi için bu yasayı tepe tepe kullanmış, deyim yerindeyse gemiyi azıya almıştır.

Normal kamulaştırmada, kamu yararı gereği, herkesi ilgilendirdiği için mülkiyet hakkının ihlaline katlanılması kabulü vardır. Ancak acele kamulaştırma, geçimini o topraktan sağlayan yoksulun, ortasınıfın mülksüzleştirilmesidir; bir şirketin mülk edinmesi pahasına yerinden yurdundan edilmesidir. Mülkün yurttaştan alınıp bir şirkete tesis edilmesidir.

Söz konusu yer Soma olunca durum daha vahimdir. Soma faciasında ölenlerin % 80'i tarımdan işçiliğe geçen köylülerdi. Tarımın bitmesiyle aç kalan köylüler, zorunlu olarak madenlere girmeye başladılar. Zeytinlikleri kamulaştırılan köylüler de termik santrale kömür sağlayan madenlere girmek zorunda kalacaklar. Kömüre mahkum edilecekler.

Acele mülksüzleştirme aracılığı ile şirketlere devredilen tarım arazilerinin sanayi üretimine, madenciliğe açılması ekolojik kirliliğe neden olacak, canlıları yok edecektir. Termik santrallerin iklim değişikliklerinde de payı vardır. Kısaca mülkiyet sorunundan dünyanın tükenmesine kadar giden bir dizi çok ciddi sonuçları olan bir süreçtir.
Editör: Haber Merkezi