2 yıl önce 13 Mayıs Salı günü akşam saatleride ajanslara 'Soma Kömürleri A.Ş.'ye bağlı Eynez Maden Ocağı'nda işçiler mahsur kaldı. Ulaşılan işçiler kurtarılmayı bekliyor' haberi düştü. Sonrasında madenden 301 işçinin cansız bedeni çıkarıldı ve 3 günlük ulusal yas ilan edildi. Madenden sağ olarak çıkartılan maden işçisi Murat Yalçın'ın, 'Sedye kirlenmesin çizmemi çıkarayım mı' sözleri ise bu katliamda akıllara kazınanlardan oldu. Ölümden dönen ve o halde bile kendini yeryüzüne ait hissetmeyen Yalçın'ın sözlerinden sonra yaşamın akışı içinde ve sosyal medyada yaşananlardan dolayı herkes acılarını dile getirip, vicdanlarını soğutunca katliamın gerçeği de ortaya çıkmaya başladı. Madenciler, 8 ay öncesinden beri madenin tehlike alarmları verdiğini ancak kimsenin umursamadığını belirtiyordu. Tabi katliam, Yusuf Yerkel'in madenci Erdal Kocabıyık'ı tekmelemesi ve Bakan'ın '3 gündür aynı gömleği giyiyorum' açıklaması, dönemin başbakanının madenciyi 'İsrail dölü' diyerek tokatlaması gibi gereksiz anıları(!) da içeriyordu. Neyse ki bu anılar çeşitli şekillerde kapatılarak, Somalı madencilerin Başbakan'dan özür dilemesiyle tatlıya bağlandı.

Herkes vicdan rahatlattı

Haber öncesinde kısa bir hatırlatıcı giriş yapmak istedim. Soma'da yaşanan katliamın üzerinden geçen 2 yılda değişenlerin neler olduğunu gözlemlemek için Soma'ya idim. 2 yıl sonrasında 13 Mayıs 2016 tarihinde katledilen 301 madencinin cenazelerinin defnedildiği yere 'SOMA Maden Şehitliği' adı verildi. O gün bir annenin 'ölen öldüğüyle kaldı' sözü aslında Türkiye'nin gerçeğini de ifade ediyordu!  Madende hayatını kaybeden madencilerin 301 sayısından ibaret olmadığının çeşitli şekillerde gösterilmesi, madencilerin arkasında yaş ortalaması 10 olan 442 yetim bırakması ve bunların hikâyeleriyle olayın ağır ajit-pro içermesi görmezden gelindi ve olay gündem dışı bırakıldı, davalarda ise sonuç için beklenmeye başlandı. Aslında Soma'da yaşananın devletin sermayeyi kollaması diye yazılanlar, anlatılanlar, unutuldu. O süreçte Türkiye'nin her yerinde yaşayan yurttaşlar, büyük bir duyarlılıkla maddi ve manevi destek seferberliği başlattı. Başta 301 madencinin geride kalan aileleri için başlatılan bu seferberliğe sonradan diğer madenciler de dâhil edildi. Bu bağışları ise AFAD yönetti. AFAD toplanan bağıştan 301 işçinin ailelerine önce 156 bin daha sonra 20 bin lira olmak üzere toplam 176'şar bin lira dağıttı. Cenaze masrafları Kaymakamlıkça ödenen ailelere, bin 200 lirayı bulan ölüm aylıkları bağlandı. Bu süreçte katledilen 301 madenci için Doğuş Vakfı ve Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi tarafından TOKİ'ye yaptırılan 602 evin bitmek üzere olduğu ve önümüzdeki aylarda teslim edileceği bilgisine ulaştım. Beşiktaş Belediyesi Berkent Konutları'nda satın aldığı 30 daireyi, 301 ailenin içinden kurayla belirleyerek verdi. Bunun yanı sıra Fenerbahçe-Galatasaray maç gelirlerinin bağışlanması ve TFF'nin desteğiyle yapılan 1 çim saha, 1 antrenman sahası ve 3 tane halı sahanın olduğu spor kompleksi de önümüzdeki süreçte açılacak. Ölenlerin 1 yakınına kamu kurumlarında iş garantisi verildi. Sağ kurtulan madencilere 6 ay boyunca çalışmadan çift maaş verildi. Tazminatları devlet garantisine alındı ama hala tazminatlar verilmedi. Bu süreçte herkes bu destekle vicdan rahatlattı ve sonraki süreci kimse takip etmedi.



Acı öfkeye dönüşüyor

301 kişinin katledildiği madene, 28 gün önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın denetleyicileri tarafından 'Türkiye'nin en güvenli madeni belgesi' verilmesinin ardından artık Türkiye'nin Soma'dan bir ders alıp almadığını, madenlerin daha güvenli olup olmadığını, Soma'daki değişimi ve madencilerin çalışma şartlarını öğrenmek için Soma'ya doğru yola çıktık. İzmir'den Manisa ve Akhisar'ı geçtikten sonra Soma'ya ulaşıyorsunuz. İlçenin girişinde Soma Belediyesi Mezarlığı var. Mezarlıkta katledilen işçiler için 'Soma Maden Şehitliği' yapıldı.



13 Mayıs'ta katliam 2'inci yıldönümünde de işçiler için Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından Soma Maden Şehitliği Anıtı (7.965 m² lik inşaat alanında: Madenci anıtı, içsel havuz, 301 madenci için anma taşı, 39 madencinin mezar yeri düzenlemesi ve ziyaretçiler için oturma alanları bulunmaktadır) yapıldı. Anmaların üzerinden 3 gün sonra gittiğim için her tarafı Türk bayraklarıyla donatılmış olan mezarlıkta yaklaşık 1 saat kaldım. O 1 saat aslında çok daha uzundu. O sürede yaşamak için emeğiyle yerin dibinde ekmek kavgasında olanların acısının üzerine çocuklarının çok özledikleri babaları için yazdıkları ve mezarlarının başına koydukları mektupları (rüzgardan kaybolmasın diye taşla sıkıştırılan ve poşet dosyayla da olası bir yağmurdan korumak istenilen) görmek acının yanında öfkeyi de beraberinde getirdi.  Mezarlıktan çıktıktan sonra ilçe merkezine doğru harekete geçtim. İlçeye girişten merkezine ve çıkışına kadar çok sayıda kömür alım-satım yerleri gördüm. İlçe, tek geçim kaynağının madencilik olduğunu adeta gözünüzün içine sokuyor. Yaklaşık 15 yıl önce buralarda tütün, tarım ve hayvancılıkla da uğraşılıyordu. Süreç içerisinde bunlardan para kazanamayan yöre halkı madencilik yapmaya başladığını söylüyor. 
Editör: Haber Merkezi