Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Dekan Yardımcısı Profesör Doktor Varol Keskin, kendisini varoluşundan bugüne kadar insanoğlunun en çok ilgisini çeken gizemlerle dolu gökyüzünü araştırmaya adamış bir isim

*Gökbilimle ilgilenmeye ilk ne zaman ve nasıl başladınız?

Birçok çocuk gibi ben de çevremdeki dünyayı tanımaya başladığımda gökyüzü ile ilgilenmeye başladım. Yaşamımın üniversiteye kadar olan bölümünde, her zaman gökyüzünü ve gökcisimlerini merak etmişimdir. Üniversitede, Astronomi Bölümü'ne girince merakım daha da arttı. Doğal olarak asıl ilgi gösterdiğim dönem üniversite yılları.

*Bugünlere gelene kadar karşılaştığınız engeller ve bu engelleri yenmek için gösterdiğiniz yaşam duruşunuzu anlatır mısınız?

Bugünlere gelinceye dek her şey kusursuz olmadı tabii. Özellikle üniversitelerde kişisel çatışmalar çok fazla önplana çıkmaktaydı. Ben de mezun olur olmaz yüksek lisans yapmak istedim; ancak Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü'nde o zamanlar birbiriyle anlaşamayan iki grup vardı. Ben de çalışmalar açısından bu gruplardan birinde bulunan kişilerle çalışmayı seçmek zorunda kaldım. Yüksek lisansa kimlerin kabul edileceğine karar veren diğer grup yüzünden, birçok kez denememe karşın yüksek lisans eğitimine kabul edilmedim. Bu nedenle Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü'nde yüksek lisans eğitimi almam gerekti. Özellikle doktoramı yaparken yine benzer bir nedenle 1 yıl gereksiz yere uzatma gibi bir sorun yaşadım. Neyse ki bir yıl sonra doktora eğitimimi tamamlayabildim. Ayrıca doçent unvanımı alıp profesör kadrosuna atanma hakkını elde ettiğim zaman, yine benzer çekişmelerin bir sonucu olarak, bu kez uzun yıllar birlikte çalıştığım kişilerin yetkilerini kötüye kullanarak engellemeleri nedeniyle, 5 yıl kadar geç olarak profesör kadrosuna atanabildim. Ne yazık ki bu sorunlar benim yaşadığım ortama özgü değil. Birçok akademik ortamda benzerleri yaşanıyor. Hatta bazı araştırmacılar bu nedenle üniversiteden bile ayrılmışlardır. Bu da yetişmiş insan gücü kaybıdır. Bu gerçekten üniversitelerin yarasıdır. Bunun temel nedeni de akademik unvanlara sahip, ancak akademisyen olmayı hak etmeyen, bir biçimde bu unvanları kayırmalar ve başka yollarla edinmiş kişilerin üniversitelerde görev almasıdır. Bu tür insanlar, ne yazık ki toplumda başka alanlarda da var.

*Bölümünüzde gerekli gözlem aletleri var mı? Değilse sebepleri ve temini için neler yapılabilir?


Elimizdeki gözlem aletleri çok fazla değil ve bugün ülkemizdeki diğer üniversite gözlemevlerinin çoğunda olduğu gibi, bizim kullandıklarımızın çoğu da, yurtdışında amatörlerin kullandığı düzeyde. Gözlemsel çalışmalarda teleskop olmazsa olmazdır. Bu teleskoplara algılayıcılar takılarak gök cisimlerinin görüntüleri alınmakta, bu gözlemlerden onların zamana karşı değişimleri kaydedilmekte, bu veri çözümlenerek gök cisimleri ve evren hakkında bilgi edinilmektedir.

Teleskopun çapı ne kadar büyükse, toplayabileceği ışık o kadar fazladır; ancak teleskoplar, örneğin otomobiller kadar yaygın kullanılmadığı için, dünyada üretimleri de çok fazla değil. Bunun doğal sonucu olarak maliyetleri yüksek. Bugün kullandıklarımızdan biraz daha iyi, profesyonel denilebilecek düzeyde bir teleskobun fiyatı ortalama 1 milyon TL. Bu kadar yatırım çoğu zaman ancak Kalkınma Bakanlığı ya da üniversitelerin kendi olanaklarıyla yapılıyor. TÜBİTAK proje bütçeleri de bu tür yatırımlar için yetersiz. Bu tür bir aleti kurumumuza kazandırmanın başka bir yolu da bağışlardır. Geçtiğimiz yıllarda, özellikle Dekanımız Prof. Dr. Nadide Kazancı'nın katkılarıyla profesyonel bir teleskop kurgusu alabildik. Ancak bulabildiğimiz destek, bunu tam bir teleskop yapmaya yeterli olmadığı için bu kurgu düzeneğini tam anlamıyla verimli bir biçimde kullanamıyoruz. Bunu teleskoba tamamlamak için gereken miktar en az 200 bin TL'dir ve ortalama 450 bin TL'ye kadar çıkılarak ülke standartlarında iyi denilebilecek bir teleskoba sahip olunabilir. Biz daha önce de, bu konuda bize bağış yapabilecek kişi ya da kuruluşların, firmaların adını bu teleskoba vermeyi taahhüt etmiştik. Bunun en iyi yanı, bu teleskopla yapılacak uluslararası çalışmalar, uluslararası dergilerde yayınlandığı için, teleskobun adının da bu yayınlarda yer alması nedeniyle, bağış yapacak kişi ya da kurumların adının bu yayınlarla ölümsüzleşmesi olacaktır. 

*Gözlemevi ve gözlemevinde bulunan teleskop kubbesi hakkında bilgi verebilir misiniz?

Gözlemevimizde çeşitli boyutlarda çalışır vaziyette 4 adet teleskop bulunuyor. Uzun yıllar Türkiye'nin en büyük teleskobu unvanını elinde tutan 48 cm'lik teleskobumuz, artık yeni teknolojiye uygun olmadığı için yalnızca öğrenci eğitim ve uygulamalarında kullanılmakta. Bir adet 40 cm'lik teleskobumuz, yukarıda sözünü ettiğim profesyonel kurguya takılmış ve onunla birlikte kullanılıyor. Şu anda en iyi teleskobumuz bu. Bunun dışında ikisi 35 cm'lik, biri de 30 cm'lik olmak üzere üç teleskobumuz daha var. Bunlardan 35 cm'lik olan biri etkin bir biçimde gözlemlerde kullanılıyor. Doğrudan bilgisayar kontrolü ile kullanılan 40, 35 ve 35 cm'lik teleskoplarımızın içinde yer aldıkları kubbeler de bilgisayarla kontrol edilmeye uygun; ancak maddi yetersizlikler nedeniyle bu kubbeler henüz otomatik hale getirilemedi. Çalışmalarımız sürdürülmekte ve bu yıl sonuna kadar en büyük kubbemiz, bilgisayarla otomatik olarak kullanılır hale gelmiş olacak. Bunların dışında özellikle halk etkinliklerinde kullandığımız, daha küçük çaplı birkaç teleskobumuz daha var.

*Astronomide en gelişmiş alet ve araştırmalara sahip ülkeler şu anda hangi gezegen ya da gök olaylarına odaklanmış durumdalar?

Bugün gökbilim konusunda çalışan en ileri düzey araştırmacılar, genellikle daha çok uzay teleskopları kullanıyorlar. Bunun dışında İspanya Kanarya Adaları'ında ve Şili'de olmak üzere üç ayrı büyük gözlemevinde birçok Avrupa ülkesinin birlikte kurup kullandıkları çok sayıda teleskop var. Son yıllarda en çok öne çıkan gözlemsel çalışmalar, ötegezegen olarak adlandırılan, Güneş Sistemi'nin dışındaki, içinde bulunduğumuz gökadada yer alan yıldızların etrafında gözlenen gezegenlerle ilgili çalışmalar. Aslında çok sayıda farklı konu, gökbilimciler tarafından araştırmalarda her zaman önplana çıkarılabiliyor. Örneğin son yıllarda henüz kaynağını çözümleyemediğimiz, muazzam enerjilerin uzaya salındığı Gama Işın Patlamaları'nın kaynağının bulunması ile ilgili araştırmalar da çok fazla. Bu tür çalışmalara ek olarak Alan Taraması denilen, gökyüzünde belirli alanların seçilmesi ile gözlem yapılabilen, her gece bu alanların otomatik teleskoplarla gözlenmesiyle, çok sayıda farklı tür değişen yıldızların keşfedilebildiği araştırmalar da dünyada çok sayıda yapılmaktadır. Bunların dışında, özellikle evreni çok daha iyi anlamamızı sağlayan, yıldız evrimini çözümlemeye yönelik çalışmalar da son yıllarda oldukça artmıştır.

*Türkiye'nin yoğunlaştığı araştırmalar neler?


Bir önceki sorunuzda söz edilen çalışmaların birçoğu kendi araştırmacılarımız tarafından da yapılmakta. Bunların bir bölümü yurtdışı araştırmacılarla ortak yapılan çalışmalar. Örneğin ötegezegenlerle ilgili bizim bölümümüzde ben dahil üç araştırmacı, Amerika, Avrupa, Japonya ve Rusya'dan araştırmacılarla ortak yapılan çalışmalarda, ötegezegenlerle ilgili çalışmaları sürdürmekteyiz.

Ayrıca benim yürüttüğüm proje çerçevesinde, Antalya'da bulunan TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi'nde 10 yıl kadar çalışan, Amerikalı meslekdaşlarımızla ortak kullandığımız, Robotik Teleskop adı verilen otomatik teleskopla elde edilen gözlemler sonucunda, çok sayıda literatürde olmayan, kimse tarafından bilinmeyen yüzlerce yeni değişen yıldız bulundu. Bu çalışma, çok daha fazla sayıda değişen yıldızın bulunacağını umduğumuz bir proje olarak halen sürmektedir. Çok yakında bu konudaki bulgularımızı yayınlamaya başlayacağız. Bireysel ya da küçük ekipler olarak çalışan araştırmacılarımızın çoğu gözlemsel olarak örten çift yıldız diye adlandırdığımız, birçok farklı özelliğe sahip, birçok türü olan, ortak kütle merkezi etrafında dönme hareketi yapan ve bu hareket sırasında birbirlerini örtmeleri sonucu tutulmalar gösteren çift yıldızlar üzerine çalışmaktadır. Bu konunun seçilmiş olmasının temel nedeni, üniversitelerde kullanılan teleskopların küçük olması ancak bu tür yıldızların gözlemi açısından da yeterli olabilmesidir. Teleskop çapları büyüdüğünde, bu tür gözlenebilecek yıldız sayıları da onlarca kat artmaktadır. Çünkü daha sönük yıldızlar da bu durumda gözlenebilmektedir.

*Sizce varoluşundan bu yana insanları gökbilime çeken şey nedir?

İçinde yaşadığımız evren irili ufaklı gökcisimleriyle doludur. Küçük gök taşlarından gökada kümelerine kadar birçok cismi içinde barındırıyor. Evrene bakıldığında, insanın içinde olan doğal merak nedeniyle bu gördükleri cisimlerin, yıldızların, gezegenlerin, Güneş'in Ay'ın ve zaman zaman parlayan cisimlerin ne oldukları her zaman merak edilmiştir. İlk çağlardan bu yana bu soruların yanıtlarının çoğunu bilim, özellikle de gökbilim sayesinde elde ettik. Buna, biz de evrenin bir parçası olduğumuza göre, 'Evren Kendisini Araştırıyor' biçiminde bir yorum yapabiliriz.

*Gökbilimle amatör olarak ilgilenmeye yeni başlamış olan gökyüzü tutkunlarına, kendilerini bu alanda geliştirmeleri için neler önerebilirsiniz?


Bu konuda önerim, özellikle gökbilimle ilgili bilgileri kaynağından öğrenmeye çalışmalarıdır. Ne yazık ki ülkemizde Türkçe kaynak çok fazla değil ancak yine de amatörler için yeterlidir. Bu konuda daha avantajlı olanlar, İngilizce bilenlerdir. Bu durumda dünyanın neredeyse tüm gökbilimle ilgili kurum ve kuruluşlarının internet sayfalarından en güncel ve doğru bilgileri elde etme şansları vardır. Her durumda amatör olarak ilgilenmeye başlayanların, bilimsel olduğundan emin oldukları kaynaklara yönelmeleri, konunun uzmanlarından bilgi almaları en doğrusudur. Her yıl yaz aylarında Antalya'da düzenlenen TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Gözlem Şenliği, amatör olarak bu konularla ilgilenenler için bence en iyi ilk adımdır. Çünkü bu etkinliğe katılmakla, bir amatör olarak merak ettiği tüm yanıtları hem profesyonel fakat gönüllü olarak bu etkinliğe katılanlardan, hem de kendileri gibi amatör olan ancak çok daha deneyimli kişilerden alabilirler. Örneğin 'Nasıl bir teleskop edinebilirim?' sorusunun en iyi yanıtı, bu tür etkinliklerde bulunabilir.

*Gözlemlerken sizi en çok heyecanlandıran 3 gök cismini veya gök olayını paylaşır mısınız?

Birincisi, 1997 yılında çıplak gözle de kolaylıkla görülebilen Hale-Bopp adlı kuyrukluyıldızın gözlemiydi. Biz gökbilimciler, evrendeki çeşitlilik nedeniyle çalışmalarımızı her bir tür üzerine değil, özellikle belli konularda yaparız. Bu yaklaşım nedeniyle ben de öncelikli olarak örten çift yıldızlar üzerine çalışıyor olmama karşın, kurukluyıldızları da amatör yanımla merak eder, gözlerim. 1997 yılında TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi'nin bir teleskobuna monte ettiğimiz teleobjektifli bir fotoğraf makinesi ile çektiğim görüntü bana çok heyecan verici gelmiştir. Bu pozu 25 dakika süreyle kuyrukluyıldızı teleskop yardımıyla izleyerek çektim. Daha sonra bu görüntüyü NASA'ya gönderdim ve internet sayfasında yayınlandı.

İkincisi ise 1999 yılında gerçekleşen Güneş tutulması olayı idi ve gerçekten çok ilginç, heyecan verici bir olaydı. Bu olay o tarihte İzmir'den tam olarak gözlenemediği için, ekip olarak Elazığ'a gitmiş ve orada gözlem yapmıştık. Gerçekten de gündüz, öğlen saatlerinde Güneş'in Ay tarafından tam olarak örtüldüğü 2.5 dakikalık süre muhteşem bir deneyimdi. Gündüz gözüyle, alacakaranlık bir gökyüzünde yıldızları görebiliyor olmak muhteşem heyecan vericiydi. Ne yazık ki böyle bir tutulma uzun yıllar bir daha ülkemizden bu biçimde görülemeyecek. Bunu yaşamak isteyenlerin, bu olayın gerçekleşeceği ülkelere gitmesi gerekiyor.

Üçüncüsü ise kutup ışıması adı verilen ve çoğunlukla epeyce kuzeyde yer alan ülkelerde görülebilen, Güneş'ten gelen yüklü ve hızlı parçacıkların yerin manyetik alanını izleyerek atmosfere girmesi ve atmosferdeki moleküllerle etkileşmesi sonucu ortaya çıkan, en çok yeşil renkte ve kimi zaman mavi ve kırmızı renklerde görülen bir doğa olayını gözlemekti. 2002 yılında Antalya TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi'nde çalışmalarda bulunurken, o günlerde Güneş'te gözlenen bir patlama nedeniyle, kutup ışıması Antalya'nın bulunduğu enlemlere kadar görülebilecek kadar arttı ve biz de o sırada bu ışımayı gece gökyüzünün kıpkırmızı olmasıyla gözledik. Bu da oldukça sıradışı, heyecan verici bir gözlemdi. Bu üç gözlemin dışında da başka heyecan verici gözlemler oluyor. Örneğin daha önce de söz ettiğim alan taraması sonucu yüzden fazla yeni yıldız keşfettiğimde çok heyecan duymuştum.