Ali Budak- Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) 'Basın Mensupları İçin Göç Terminolojisi ve Mülteci Konularında Bilgi ve Farkındalık Arttırma' projesi kapsamında, 5 hafta süreyle yaklaşık 700 basın mensubuna yönelik bilgilendirme ve eğitim seminerlerini başlattı. Medyada mülteci algısının doğru biçimlendirilmesi ve göç yönetimi konusunda doğru terminoloji kullanımının yanı sıra, doğru haber yapımının önemine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen seminerlerin ilki Antalya'da gerçekleşti. Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD-ASAM) organizasyonuyla düzenlenen etkinlikte, UNICEF, BM, İçişleri Bakanlığı ve T.C. Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü yetkilileri göç ve mültecilik konularında önemli bilgiler ve istatistikleri basın mensuplarıyla paylaştı. Türkiye'de vatandaşların mülteci algısı üzerindeki en büyük etkiyi yazılı ve görsel basının oluşturduğu düşüncesinden hareketle SGDD-ASAM'ın başlattığı proje, göç ve göçmen haklarına ilişkin yasal çerçeve hakkında organize edilecek seminerler yoluyla yerel ve ulusal basını bilgilendirecek.


'Dakikada 20 kişi ülkesinden ayrılıyor'


Seminerin açılış konuşmasını yapan SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, mülteci ve göç konusunda oldukça önemli istatistikler paylaşarak, 'Ülkemizde 3,2 milyondan fazla Suriyeli geçici koruma altında bulunmakta. 400 binden fazla Suriye dışında farklı ülkelerden mülteci var. Dünya, 2'nci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük krizi yaşıyor. Dakikada 20 kişi ülkesinden ayrılmak zorunda kalıyor. Toplam mülteci nüfusunun yüzde 50'sini Türkiye, Afganistan ve Güney Sudan barındırıyor. Göç konusunu her boyutuyla işlemek gerekiyor. Bunda basın mensuplarının rolü önemli. Türk toplumu ile mülteciler arasında sıklıkla çatışmalar olabiliyor. Göç konusunun her boyutuyla algılanması için basın mensuplarının rolü önemli. Birçok çalışma yapıldı ama konunun toplum nezdinde konunun anlaşılması için yeterli çalışma yapılmadı. Bu buluşma hem basın mensuplarının uzmanlarla bir araya gelip kafalarındaki soruları sormayı, konunun farklı boyutlarla işlenmesi ve tartışılması anlamında oldukça önemli bir buluşma olduğunu düşünüyoruz. Mülteci konusunun toplumda ne biçimde algılandığı ile ilgili basın mensuplarının önemli bir sorumluluğu var.
 

'Yüzde 85'i gelişmekte olan ülkeler misafir ediyor'


'Bugün dünyadaki mülteci nüfusunun yüzde 85'ini gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeler misafir ediyor' diyen Kavlak, şöyle devam etti: Bu durum ise ortadaki yükün çoğunlukla zengin olarak tabir edilen ülkeler tarafından sahiplenilmediğini ortaya koyuyor. Tarihi bir dönemde geçtiğimiz bugünlerde basın mensuplarının konuyu işleyiş biçimleri, tarihi süreçlere damga vuracak. İstanbul'da duayen gazetecilerle bir araya gelip konunun Türkiye'de ve dünyada ele alınış biçimleriyle ilgili detaylı çalışmalar yapmak istiyoruz. Mültecilerin yaşadığı dramın kamuoyuna aktarılması anlamında yazılı ve görsel basına büyük görevler düşüyor.
 

'Mültecilere en büyük desteği Türkiye verdi'


Konuşmasında dünyanın önümüzdeki yıllarda en önemli sorunlarından birinin mülteciler olacağını vurgulayan Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Mehmet Akarca, 'Batılı ülkeler enerji kaynaklarını kontrol etme gayreti içine giriyorlar. Bu da savaşlara, yıkımlara ve insanların göç etmek zorunda kalmasına neden oluyor. Onların hakları, hukukları, ne olacakları ve sınırların nasıl belirleneceği konuları son derece önem taşımaya başladı. Ülkeler farklı özellikleri ile anılır. İspanya deyince aklımıza boğa güreşleri, İtalya deyince sıcakkanlı insanları, İngilizler deyince asalete düşkün insanlar akla gelir. Türkiye'ye gelince ise markamız dünyada ön plana çıkmaya başladı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu dünyada bir marka oldu. Bizim başka bir özelliğimiz ise misafirperverliğimiz. Biz sadece son zamanlarda değil Osmanlı Devleti'nden bu yana misafirperverliğimizi ön plana çıkarmışız. Anadolu'ya sığınmak isteyenlere ya da mazlumlara kucağımızı sonuna kadar açmışız. Hatta yüreğimizi de açmışız. Hitler zulmünden kaçanlar Türkiye'ye sığınmışlar. Doğu Türkistan'dan Türkiye'ye gelip sığınanlar, Bulgaristan'da asimilasyon politikası uygulanırken kaçıp gelen Türkler ülkemize iltica etti. Saddam Hüseyin Halepçe'de katliam uygularken yaklaşık 500 bin Kürt, Türkmen, Arap bizlere sığındı. Bugüne dek 3 milyon 250 bin Suriyeli, 250 bin civarında da Irak'tan ve İran'dan gelip Türkiye'ye gelip sığınmış' diye konuştu.


'Türkiye, çabalarının hakkını görmedi'


Türkiye'nin mülteciler için 30 milyar doların üzerinde bir harcama yaptığını söyleyen Akarca, konuşmasını şöyle sürdürdü: Bir insanın evini, yurdunu terk etmesi çok zor. Gözyaşları, bir yandan da ölüm korkusu var. Türkiye onlar için ne yapıyor? Eğitim veriyoruz, sağlık sorunlarını gideriyoruz, barınma, yiyecek, içecek ve ibadet ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Biz bununla ve bu özelliklerimizle övünmeliyiz. Çok mutlu olmalıyız. Dünyada hiçbir ülke bunu yapamıyor. Dünyanın en önemli sorununa Türkiye, dünyada emsali az görünür şekilde gönlünü açmış vaziyette. İnşallah durumları iyiye gider ve ülkelerine yeniden kavuşurlar. Kanada'nın genç ve yakışıklı başbakanı 300 mülteciyi yanına alıp poz vererek dünyaya servis ediyor. Türkiye'nin çabaları ise dünyada hak ettiği yeri bulmuyor. Son zamanlarda Türkiye'nin rolü iyice anlaşılmaya başlandı. Türkiye sınırlarını tel örgü ile kapatsaydı bugün Avrupa ekonomisi yerle bir olurdu. ABD gibi ülke dahi böyle bir sorunla baş başa kalsaydı bocalardı... Bunun üzerine PKK, IŞİD, FETÖ gibi örgütler de ABD'nin başına gelseydi yerle bir olurdu. Biz olmadık. Çünkü toplum olarak büyük bir dayanışma içindeyiz. Liderlerimize daha çok güveniyoruz. 15 Temmuz darbe kalkışmasını başka bir ülkenin bu şekilde atlatmasını hiç mümkün görmüyorum. Dünyanın her yerinde Türkiye'ye karşı olumsuz algı operasyonu yapılmaya çalışılsa da olumlu olarak da çok fazla makale yayınlanıyor.
Konuşmaların ardından Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği'nin mülteciler için yaptığı ve halen devam eden programlar hakkında hazırlanan sunumla bilgi verildi.