Burcu Özkan- 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında dünyanın birçok bölgesinde farkındalık çalışmaları ve eylemler yapıldı. Türkiye'nin farklı illerinde gerçekleşen eylemlerde binlerce engelli birey 'Engeller kaldırılsın' sloganıyla sokaklarda seslerini duyurdu.
Engelli bireylerin toplumda yaşadığı ötekileştirmeye ve erişim haklarına olan kısıtlamaların önüne geçilmeye çalışıldığı bu zorlu mücadele dönemini, Engel-Siz Yaşam Derneği Başkanı Gülgün Yorgancılar, kendi tecrübelerinden yola çıkarak anlattı.
Engelli bireylerin yardıma muhtaç olduğu algısının yıkılarak, bir bireye yönelik paylaşımcı yaklaşımlarla toplumsal ve sosyal hayatta yer almalarının sağlanması gerektiğine dikkat çeken Yorgancılar, 'Engelim bana engel değil, üreten birey olma yolunda teşvik unsuru oluyor' dedi. Yorgancılar, 13 yıldır aktif olan derneğin amacını ise şu sözlerle ifade etti: Engellilerin sorunlarını ve engelliliğe neden olan sorunları çözmek ve kamusal alanların engellilere uygun düzenlenmesi yönünde hak temelli çalışmalar yapmaktır.
Yerel seçimlerin yaklaştığı günlerde engelli haklarının gözetilmesinde gerçek bir politika yürütülebilmesi için TBMM'de mutlaka bir engelli temsilcisi olması gerektiğinin altını çizen Yorgancılar, 'Kadını ve genci olduğu gibi engelliyi de temsil edecek birileri lazım Meclisimizde. İlçelerimizde engellilerin de sesi olabilecek sivil toplum temsilcileri olsun istedik. Engellilerin sorunlarını bilip, bu konuya vakıf olabilecek, aday adayları konusunda Meclis üyeliklerine adaylıklarımızı verdik. Yaklaşık 30 ilçeden 60 tane kadar adayımız var. Engelli Meclis Adayları diye bir güçbirliği gerçekleştirdik ve tek tek ilçe başkanlarını ziyaret ediyoruz' diye konuştu.

Okuyucularımız için sizi tanıyabilir miyiz?
Tabii ki. İsmim Gülgün Yorgancılar. 56 yaşındayım, bir anne ve aynı zamanda anneanneyim. Henüz 12 aylık bir bebekken geçirdiğim çocuk felcinden sonra ortopedik bir engelli bireyim. Yıllarca ameliyat geçirdim. Yaklaşık 6 kez sanırım damar açma ve kemik düzeltme gibi cerrahi operasyonlardan sonra şu an, kısmen yürüyebiliyorum. Yaşım ilerledikçe elbet zorluk çekiyorum fakat bu durum benim için savunduğum hak mücadelemde bir engel değil teşvik unsuru oluyor. Rahmetli ailemin desteği sayesinde bugün özgüvenimi tamamen kazanmış ve zorluklarla mücadele edebilme yetisini kazanmış vaziyette Engel-Siz Yaşam Derneği'nde engelli bireylerin topluma kazandırılması yönünde çalışmalar yapıyorum. Bu mücadeleci ruha ve sivil toplum hayatıma 1986 yılında İzmir'deki tek dernek olan Türkiye Ortopedik Engelliler Federasyonu Spor Kulübü Derneği'nde yönetim kurulu üyesi olarak ile başlamıştım. Şuanda hem Türkiye Sakatlar Konfederasyonu temsilcisiyim hem de Engel-Siz Yaşam Derneği'nde başkanlık yapıyorum. Bu dernekte meslek sahibi oldum ve 1992 yılında evlenip, evlat sahibi oldum. Çocuğumun bakımı süresince bir dönem ara verdiğim sivil toplum hayatıma 2003 yılında Engel Siz Yaşam Derneği'ni kurarak geri döndüm.

Engel-Siz Yaşam Derneği neler yapar? Bizleri dernek hakkında bilgilendirir misiniz?
Amacımı anlatmak için biraz farklı bir pencereyi göstermek istiyorum sizlere. Başta yakın çevreme bakarak Gaziemir çevresinde birçok engelli bireyin ev hapsinde olduğunu araştırarak gördüm. Bu durumun törpülenmesi ve engellilerin üreterek her insanın sahip olduğu en temel haklara sahip olması yolundan hareketle derneği bir üretim faaliyeti içeren yer halinde açtık ilk olarak. Başlangıç amacımız engelli bireylerin üretime katkı sağlayabilmesi ve sosyo ekonomik düzeylerini düzenleyebilmeleri içindi. Böylelikle sosyal hayatta da entegrasyon çalışmaları yaparak, eşitlik yolunda önemli çalışmalar yaptık.
Boneler, galoşlar, tek kullanımlık yatak örtüsü ve yastık kılıfı gibi malzemelerin dikişlerini ve üretimlerini yapıyorduk atolyemizde. Tüm ihale şartlarına uygun tüm prosedürleri yerine getirmiş olmamıza rağmen hiçbir ihaleye giremedik. Çünkü burada bile maalesef ihale koşullarının farklılığı ortaya çıktı. Bir medikal şirket ile anlaşıp onların ihalelerine katkı sağlamaya çalıştık. Bizi bu anlamda yerel yönetim ve sağlık yönetimi ne yazık ki desteklemedi. 5 yıl sonra kapatmak zorunda kaldık. Çin mallarının sektörde yer alması, aşırı petrol zamları ve rekabet şartlarımızın yeterli olmayışından dolayı 2014 yılında atolyemizi kapatmak zorunda kaldık.
Kendini yenileyen projelerimiz sayesinde 4 yıldır yaptığımız çalışmalarla bir şekilde her zaman aktif olacağımızı gösteriyoruz. Kaymakamlık ve halk eğitim desteğiyle kurduğumuz üretim atolyemizde, önce kurslar açarak eğitim sağladık, ardından düz makinacı, ayakçı, photoshop, ileri office programları eğitimi gibi çalışmalar yaptık. Aktepe'deki şimdiki binamız ise A'dan Z'ye hayırseverler tarafından şimdiki halini aldı. Burası bir engelli merkezi, bizler de gönllülük esasında faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
13 yıldır aktif olan derneğimizin öncelikli amacı, engellilerin sorunlarını ve engelliliğe neden olan sorunları çözmek ve kamusal alanların engellilere uygun düzenlenmesi yönünde hak temelli çalışmalar yapmaktır.
Yaşadığımız çevremizde engelli tespiti yapmak için yürüttüğümüz çalışmamızda ciddi problemlerle karşılaştık. 'Benim engellim yok, ne işe yarayacakmış bunu bilmeniz' gibi engelliyi eve kapatıcı ve yok sayıcı tutumlarda maalesef gördük. Bugün bunları yavaş yavaş aştık. Pek çok engelliye hizmetimiz oldu. Sosyal yönden ya da iş istihdamının sağlanmasında önemli çalışmalar götürdük. Bugün 30-40 kişilik bir ekibimiz var. Kurslarımız devam ediyor.

'Sosyal devlet anlayışının gereği'

Engellilere Türkiye'de sağlanan haklar nelerdir? Bunların kaçı gerçekten sağlanıyor? Devletin uygulaması gereken yasal bir uygulama var mı? Bu konuda ne öneriyorsunuz?
Bizler de bir bireyiz ve toplumun her kesiminin yararlandığı haklara sahip olmamız gerekiyor. Bu bir alternatif değil gerekliliktir. Sosyal devlet anlayışı zaten bunu gerekli kılar. Toplu ulaşım ve kamu binalarını eşit haklarla kullanabilmemiz gerekiyor mesela. Bu bağlamda 15 Aralık'ta da bir çalıştayımız olacak. Bu çalıştay, tüm engelli bireyleri yakından ilgilendiren konu üzerine olacak. İstihdam edilmemiş, çalışmayan engelli bireyler, üzerinde yıllardır mücadele ettiğimiz bir konu.
Geçmiş dönemde kaymakamlıkların mal müdürlükleri tarafından 2022 sayılı yasaya müracaat ediliyordu ve gelir kriterine bakılmıyordu, engelli çalışmıyorsa maaş her şekilde bağlanıyordu. Fakat 2013 yılındaki Sosyal Yardımlaşma ve Vakıflar Kanunu'nda bu tür maaş alanlar Sosyal Yardımlaşma Kurumu'na bağlandı. Ve bu kurumun da şimdiki evrildiği durum maalesef kötü. Ailenin muhtaçlık ve gelir kriterlerine bakılıyor. Engelli bieyin kendisine değil, ailenin gelirine yönelik bir ödeme söz konusu. Bu engelliyi birey olarak görmemek anlamına gelir. Bununla ilgili 15 Aralık'ta çalıştay gerçekleştireceğiz. Çalıştay sonundaki raporları TBMM'deki ilgili milletvekillerine önerge olarak sunacağız.

Türkiye'de engelli bir bireyin yaşadığı zorluğu -kendinizden de yola çıkarak- bizlere aktarır mısınız?
Öncelikler en büyük sorunumuz, erişim. Sağlıkta, eğitimde, siyasette, ulaşımda ve daha aklınıza gelebilecek her türlü temel haklara olan erişim sorunumuz bir türlü çözülebilmiş değil. Erişim sorunu giderilmediği sürece, kökten bir çözüme gidilmenin yolu kapanmış olacaktır. Bir engelli bireyin yaşadığı binadan dışarı çıktığı anda yaşadığı her türlü erişim zorluğu onu sosyal yaşamdan koparıyor. Engelliye uygun halk otobüsünün olmaması en başta herhangi bir yere ulaşmasını engelliyor bireyin. Hadi otobüse binip istediği yere gitse, örneğin okuluna gitse, okulda hâlâ engelliye uygun ortamın yaratılmadığı milyon tane okul var. İşe gitmek isteyen kişiler için yine önemli bir dezavantaj ortaya çıkıyor. Hâlâ birçok kamu binasında engellinin erişebileceği bir yol bulunmuyor. Kurumların binalarına erişim sorunu artık bir kanayan yara halini aldı. Ben aynı zamanda İzmir Valiliği Erişim, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Sivil Toplum ve Türkiye Engelliler Konfederasyonu temsilcisiyim ve bu binaları denetlemeye gidiyorum belirli aralıklarla. Eski binaların, pek çok ceza kesilmesine rağmen düzenlenmediğini görüyorum.
13 yıldır süren 2005 yılında çıkan yasa hâlâ yürürlüğe giremedi ve erişim de hız kazanamadı. Bunun yanında kentsel dönüşüm ağı içerisindeyiz. İzmir'de olduğu gibi ülkemizin pekçok yerinde kentsel dönüşüm çalışmaları gerçekleştiriliyor ama ne yazık ki denetim ve takip söz konusu olmadığı için hâlâ engelli binalar inşa ediliyor. Ülkemizde engelli şehirler inşa ediliyor. Bu tam biz yol kat ettik derken bir kısır döngünün içinde kaybolmamıza neden oluyor. İzmir dışında farklı illere de gidiyorum ben ve İzmir'in bir nebze de olsa diğer illere oranla erişimde iyi olduğunu görüyorum. Yani diğer illerde engelliler için burdakinden daha vahim bir durum var.

Ötekileştirme her adımda

Engellilerin toplumda ötekileştirilmesi ve dışlanmasının önüne geçilmesi için neler yapılabilir?
Basit bir örnekle kendi başımdan geçen gündelik hayatımın kesitiyle açıklayayım. Evden çıkıyorum ve pekçok insanla aynı durakta otobüsün gelmesini bekliyorum. Tüm durakta bekleyen yolcular gibi ben de bekliyorum. Fakat gelen otobüs öyle bir otobüs ki bir engellinin asla binebileceği şekilde değil. Yağmurda, karda, yaz sıcağında da olsa o durakta öylece saatlerce size uygun bir otobüsün gelmesini bekleyebiliyorsunuz. Orada yaşanan 'öteki' algısını o duraktaki kimse fark edemiyor. Çünkü herkes çoktan otobüse binmiş ve yola koyulmuş oluyor. Otobüse binen diğer vatandaşların dışında kalarak bir 'öteki' oluyoruz.
O an ne kadar pozitif bir güne uyanmış olursanız olun tüm enerjiniz düşebiliyor. Gideceğiniz yere ulaşamamanın verdiği moral bozukluğunu en iyi insanın kendisi bilir. Öyle değil mi? Gideceğin yere zamanında yetişemiyorsun, böylelikle yapacağın işlerini yetiştiremiyorsun ve bütün motivasyonunuz yerle bir oluyor. Yani ötekileştirmeyi maalesef sosyal hayattaki sağlanamayan olanaksızlıklarda, insanların utangaç, çekingen bakışlarında, bazen söz ve eylemlerinde görebiliyoruz.
Bu konuda toplum olarak bir ileri seviyeye taşındığımızı da vurgulamak gerekir. Bir duyarlılık ya da duyarı olmaya güdülenme söz konusu toplumumuzda. Bu çağın da getirdiği evrimsel bir döngü sanırım. Bu durum umut vaat edici ve güzel şeylerin yaşanmasının önünü açmakta öncü olabilir.
3 Aralık günü İzmir'de yüzlerce engelli birey ile var olduğumuzu göstererek toplumdaki silik algıyı yok etmeye başladığımızı düşünüyorum.

Sosyal medyada engellilere yönelik duyarlılığın çok fazla olduğunu görüyoruz. Sanal dünyadaki bu duyarlılık, sosyal hayatta yaşam bulabiliyor mu?
Evet sosyal medyada ciddi bir toplumsal dayanışma olduğunu görüyoruz. Zaman zaman derneğimize yapılan gönüllü katılımlarla sanal dünyanın realite ile birleştiğine de şahit oluyoruz. Ama bazen de aslında sosyal medyadaki mesajların ve içeriklerin bir reklam politikası halini aldığına da şahit oluyorum. Siyasetçi ya da politikacıların ya da ün salmak için engel durumunun kullanılmasını etik ve doğru bulmuyorum. Zaten gerçek, samimi, paylaşımcı yaklaşımlar her zaman hissedilir oluyor.
Bu konuda her zaman şunu söylüyoruz, asla 'yardım' istemiyoruz. Niyetiniz iyi dahi olsa amacımız yardım edilmesi ya da muhtaçlık algısı ile koşturulması değil. Yere düşen bir vatandaşı nasıl elinden tutup, 'İyi misin?' diye sorup düştüğü yerden kaldırıyorsak, bir otobüse binerken ya da inerken bu paylaşımın ve desteğin engelli bireye de sağlanması kadar insanca ve doğal bir şey olamaz.
Bu yardım meselesini hazır açmışken, mavi kapak projesine de değinmeden geçmek istemiyorum. Bir dönem sıkça tüm ülke olarak seferber olunan bu durumu hiçbir zaman doğru bulmadım. Ama insanlara karşı kırıcı da olmadık. Çünkü mavi kapak projesi, zenginleri daha zengin etmeye yarayan bir proje idi. Engelli aracının sağlanması ile engellerin ortadan kalkabileceği düşüncesi ve algısı maalesef bir dönem fazlaca yaygınlaştırılmıştı. Elbette kötü niyet düşünülerek yapıldı demiyorum fakat iyi bir şeymiş gibi gösterilmesi de doğru değildi.
Özetle değinecek olursak, engellilere bakış açısı şöyle bir anlayışta olmamalı: 'O engelli ben sağlamım, ben de onun durumuna düşmemek için yardımcı olayım.' Bu düşünce yapısı ile sürekli bir tekrara düşüyoruz toplum olarak. Niyet iyi bile olsa, ajite edici düşünce sistemi ile bu niyetin bir önemi kalmıyor ne yazık ki... Aslında olmasını beklediğimiz şudur: 'O kişinin yardıma ihtiyacı varsa ben ona istediği noktada yardım edebilmeliyim.' Bu mantık geliştirilmeli.
'Biz de bunun durumuna düşebiliriz' söylemi dahi bir ötekileştirmedir. Her şey önce biraz söylemlerle başlıyor.

Engelli bireylerin de tüm vatandaşlar gibi eşit haklara sahip olmasını istiyorsunuz. Fakat bu konuda sürekli bir hak ihlali söz konusu. Bu konuda neler yapılabilir? Bizlere yaşadığınız eşitsizliklerden yola çıkarak açıklayabilir misiniz?
Elbette. O kadar çok ki... En basit örneği ile hastanelerin muayene masalarını söyleyebilirim. Son yaşadığım bir olay olduğu için aklıma geliyor, yoksa bunun gibi birçok erişim problemi yaşıyoruz.
Rahatsızlandım ve hastaneye gittim. Muayene koltuğuna bana uygunsuzluğu nedeniyle oturamadım ve kendi tekerlekli sandalyemden muayene oldum. Ne derece muayene edilebildiysem o derece muayene edildim. Çünkü EMAR (MR) çekilmesi gerekiyordu ve tekerlekli sandalyemin metalinden dolayı, MR çekilecek odaya giremedim. Beni karga tulumba bir şekilde muayene etmeye çalıştıkları ve yeterli hizmeti alamadığım için sağlıkta dahi bir ötekileştirilmeye maruz kalarak eşitsizliği tekrar yaşadım. Belki erken teşhis edilmesi gereken önemli bir şey vardı ama maalesef bu durum koşulların sağlanamamasından dolayı saptanamadı.

Eşit temsiliyet sağlanmalı

Sizce yerel yönetimler engelli vatandaşların haklarını gözetiyorlar mı? Günlük yaşamda kolaylıklar sağlıyorlar mı?
İşte bu noktada benim eklemek istediğim bazı şeyler olacak. Yerel ya da idari yönetimlerden 'Engelsiz hayat' sloganına yaraşır çalışmalar bekliyoruz. Şimdilerde 'Engelsiz yaşam, engelsiz toplum, engelsiz hayat' gibi söylemlerle dolduk taştık madem, bu söylemlerin sıcak ve samimi olması için bazı sorular oluşuyor zihnimde. Mesela, hiç düşündünüz mü, 550 tane milletvekilimiz var, kaç tanesi engelli? Kaç tanesi engelli sorunlarına değiniyor? Kaç tane sorunumuz giderilmiş? 13 yıl önceki yasalar çerçevesinde hâlâ aynı söylemlerle ne uzayıp ne kısalıyoruz. Söylemin eyleme geçmesi bu kadar yıl sürmemeliydi. Siyaset ve politikada niçin bir engelli olmasın? Her parti, her ilçeden ya da her ilden 1 tane engelli milletvekili gönderse, hem eşit temsiliyet hem de sorunun gerçek muhataplarından oluşan destekle problemlere yakından çözüm sağlanacak. Bu bir dayanışma örneğidir. Şimdi yerel seçimler yaklaşıyor. Biz bir birliktelik oluşturduk. Yaklaşık 40 ayrı dernekle birleşerek, kendi sorunlarımızı kendimiz çözelim anlayışıyla yola çıktık ve seçim zamanı engelliler için de Mecliste eşit temsiliyet hakkı doğsun istedik. Kadını ve genci olduğu gibi engelliyi de temsil edecek birileri lazım Meclisimizde. İlçelerimizde engellilerin de sesi olabilecek sivil toplum temsilcileri olsun istedik.
Engellilerin sorunlarını bilip, bu konuya vakıf olabilecek, aday adayları konusunda meclis üyeliklerine adaylıklarımızı verdik. Yaklaşık 30 ilçeden 60 tane kadar adayımız var. Engelli meclis adayları diye bir güç birliği gerçekleştirdik ve tek tek ilçe başkanlarını ziyaret ediyoruz.
Engellilerin haklarının aranması, engelsiz kentler yapılması için, her ilçeden 1 tane adayın meclise girmesi taraftarıyız. Bu düşünceden hareketle parti gözetmeksizin yaptığımız görüşmelerde bize başvuranlardan Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) meclis adaylığı başvurusu yapanları tespit edebildik.

Engel-Siz Yaşam Derneği hakkında

Engel-Siz Yaşam Derneği 2003 yılında doğuştan engelli ya da daha sonra birtakım nedenlerden dolayı engelli olan kardeşlerimize yardım edebilmek adına İzmir'de kurulmuştur.
Derneğimiz, tüm engellilerin eğitim, sağlık, ulaşım ihtiyaçlarına katkıda bulunarak sosyal dayanışmalarını sağlamak amacıyla kurulmuştur. Bünyesinde toplanan engelli vatandaşlar için din, dil, ırk, bölge ve cinsiyet ayırımı yapmaksızın gerekli tüm çalışmaları yapmaktadır.
Engel-Siz Yaşam Derneği, engelli bireylerin bağımsız yaşam becerilerini kazanmasını ve bu yolla toplumsallaşmasını sağlamayı hedeflemektedir.