Dünyaca ünlü tasarım portalı Architizer'ın düzenlediği yarışmanın 'Mimari Betonarme' kategorisinde 'Ma Vie La' projesiyle birincilik ödülü kazanan İzmirli Mimar Selim Erdil, İzmir'in bu başarılardan daha fazlasına layık olduğunu söyledi. Ketsel dönüşümün yanlış algılandığını da belirten Erdil, 'Kentsel dönüşümle bazı şeylerin çözülmeliydi. Ancak dönüşüm, eski binaların yıkılması, yerine yenilerinin yapılmasıyla kaldı. Önemli fırsatı iyi değerlendiremedik. İmar ve şehir planları hâlâ birçok kriteri es geçerek, 'yapalım olsun' anlayışı ile yapılıyor. O nedenle de çarpık kentleşme hâlâ devam ediyor' dedi.

New York merkezli, dünyanın en büyük mimari, iç mimari projeler ve tasarım ürünleri paylaşım platform ve ödül organizasyonu, Architizer'ın düzenlediği Architizer A+Awards 2016 yarışmasında, İzmirli Mimar Selim Erdil'in Çeşme-Paşalimanı'nda hayata geçirdiği 'Ma Vie La' projesi, "Mimari Betonarme" kategorisinde jüri elemelerini geçerek halk oylamasında birincilik ödülünü kazanan ilk Türk yapımı proje oldu. Mimar Selim Erdil'le bu başarısını, Türkiye'de mimarinin sorunlarını ve kentsel dönüşüm sonucunda hâlâ yaşanılan kentleşme sorunlarını konuştuk.

*Dünyaca ünlü tasarım portalı Architizer'ın düzenlediği yarışmanın 'Mimari Betonarme kategorisinde jüri elemelerini geçerek birincilik ödülünü 'Ma Vie La' projesiyle almaya hak kazandınız. Architizer hakkında bilgi verebilir misiniz?

Tasarım ve mimari ürün portalı. Farklı tasarımcıları, ürünleri ve tasarımları bir araya getiren hem bir paylaşım hem de endüstrileri bir araya getiren bir portal alında. Yaklaşık 5 yıldır farklı kategorilerde bu yarışmayı düzenliyor. İşyeri binaları, konut, endüstriyel vb. gibi farklı mimariler dışında ürünlerle ilgili de yarışmaları var. Bir de bu yarışma şu ana kadar gördüğümüz uluslararası en büyük yarışmadır. Bu jüride farklı endüstrilerden adı çok iyi bilinen fikir önderleri ve piyasa liderlerinden oluşan 300 kadar jüri üyesi vardır. 

*Uzun yılardır sektörde önemli çalışmalara imza atmış bir firmasınız. Çeşme'de villa yapıp, piyasaya villa fikriyle girme nasıl ortaya çıktı. Bu süreç hakkında neler söyleyeceksiniz? 

Çeşme'de bizim tarzımızda, tasarım çizgimizde evlerin olmadığını ve bu tarz evler konusunda güzel şeyler yapabileceğimizi düşünerek, ortağım Edip Sincar ile bu işe girmek istedik. Sonra birkaç tane taslak ortaya koyduk. Arsa araştırmalarımızda Paşalimanı'nın en yüksek noktasında en güzel manzaralı arsasını bulduk (Çünkü manzarası çok güzeldi ve insanı kendine âşık ediyordu). Bu fikir oradan doğdu ve işi yapmaya karar verdik.




Hep farklı alternatifleri denedik

*Tasarladığınız bina ile dünyaca önemli bir ödülü kazandınız. Bu binanın tasarımı öncesi başka projeleriniz de oldu mu? Binanın bu sürecini ve ortaya çıkışını anlatabilir misiniz?

Çeşme'de birçok arsa ilginç biçimde bölünmüş durumda olduğu için bu arsada biz de aynı sorunu yaşadık. Arsanın dar tarafı manzara tarafındaydı. Arazi de çok dik olunca problem oluşturmaya başladı. Çevredeki evlerin de aynı karakterde olduğunu görünce arsanın şeklinden kaynaklandığını anlamış olduk. Böyle 3 katlı yarı apartmanımsı evler yapıldığını gördük. Bu da arsanın dik olmasının sonucuydu. Sonrasında da binanın yapımına başladık.  Bu anlattığım şey, aslında bir binanın en önemli ve en karakteristik özelliği olan konsolun ortaya çıkışını da anlatıyor. Bu dik araziyi çözümleyebilmek için kondurduğumuz her kütlenin apartman şeklini almaya çalıştığını gördük. Biz de havuz ve bahçe gibi alanları maksimuma çıkarabilmek için hep farklı alternatifleri denedik. İnce uzun bir arsanın üzerinde evi konumlandırdığınızda, yan komşuları görmemek için mümkün olduğu kadar evi deniz tarafına çekmeye çalışıyorsunuz. Fakat öne çıkardıkça da manzara tarafında olmayan bahçe büyümeye başlıyordu. Evin en çok kullanılacağı deniz tarafında bahçe küçülüyor ve havuza yer kalmıyordu. Biz de evin kütlesini manzaraya doğru konumlandırarak çıkardık ama evin izini de mümkün olduğu kadar geriye çekip, evin önünde bahçe kalsın. Bu şekilde bu konsol fikri oluştu. Aslında konsol yapmak istemiyorduk. Bahçeye kolon koymak istedik ama o da evi daraltıyordu.  Kolon koymayınca da ev konsol oldu. Bu da ciddi bir maliyet getirdi ama konsol da evin en önemli özelliklerinden biri haline geldi. Evi tasarlarken, evin şeklinin işlev ve kullanım üzerine yapıldı. Konsolun 8 metresinin havada asılı durması, pencerelerin konumu, pencerelerin büyüklüğü ve şekli gibi her şey evin kullanım ve işleve göre verildi. Yatak odasından bornozla çıkıldığında perdeler kapanmadan içeride yürüyebilecek. Pencerenin yüksekliği tam omuz hizasında olduğu için ev sahibi dışarıyı görebiliyor ama dışarıdan kimse onu göremiyor. Aynı odada yatakta yatarken, yan komşunuzun evini görmüyor ve baş hizanızdan gökyüzünü görüyorsunuz. Bir pencerenin konumlandırılmasından bahsettiğimi düşündüğünüzde evde ne kadar çok detaya önem verdiğimizin sizde canlandığına inanıyorum.


*Evi yaparken her şeyi başından sonuna kadar düşündüğünüzü ve minimalist bir yaklaşımla inşa ettiğinizi söylediniz. Evin inşasında bu yaptıklarınızdan bahsedebilir misiniz?

Evi minimal yapıda tasarladık ve ihtiyaç olmayan her şeyi hariç tuttuk. Kullanılan malzemelerin hepsinin mutlaka başka bir işlevinin de olması gerektiğini düşündük ve ona göre tasarladık. Buradan yola çıkarak evde beton, cam, demir, ahşap ve doğal taş olarak 5 malzeme kullandık. Bunların dışına da çıkmamaya çalıştık. Hatta o kadar ki evde seramik lavabo ya da duş teknesi bile kullanmadık. Bunları da doğal malzemeleri işleyerek yaptık. Örneğin, lavabo için 8 santimetre mermeri, eğimli bir şekilde oyduk ve lavabo görevi yapmasını sağladık. Her nesnenin bir ya da birden fazla ihtiyacı karşılaması prensibiyle hareket ettik. Evin her yerinde bunları görebilirsiniz. Evin cephesi ve dış duvarları aynı zamanda binanın taşıyıcısı olarak görev yapıyor. Duvarın görsel olarak da güzel olmasını sağlayarak, binanın dışında sıva, boya ya da kaplama kullanmadık. Betonu kalıbın içine döktük ve söktüğümüzde karşımıza çıkan neyse cephe de o şekilde kaldı. Tabi bu kaba inşaatın estetik olabilmesi için de aslında en baştan ince işlerini de yaptık. Binanın en baştan estetiğini oluşturmaya başladık. O nedenle bina, çok dikkatli bir işçilikle ve en az hatayla yapıldı. Evin bütün işçilikleri en baştaki kaba inşaattan başladı ve titizlikle sürdürüldü. Bunu en baştan sıkı tuttuğumuz için binada böyle bir görüntü elde edebildik.


Binanın tasarımı 6 ay sürdü

*Ev için başsından sonuna kadar ciddi bir zaman harcadınız. Özellikle çizimleri ne kadar zamanınızı aldı? Kaç farklı çizim sonrası bu noktaya ulaştınız?

Sadece binanın tasarımı 6 ay sürdü. Bir villa için uzun bir süre oldu. Aslında uzama nedeni de çok farklı alternatifler denememizdi. Geriye dönüp baktığımızda, bu bina için 6-7 taslak çıkardığımızı görüyoruz. Bu taslakların 3 tanesinin de inşaatı yapılabilir. Çok beğendiğimiz taslaklarımız var. Onlar da başka bir projede rahatlıkla kullanılabilir.


Süsten tamamen kaçınıyoruz

*Binada minimalist yaklaştığını söylediniz. Minimalist yaklaşımı biraz daha açabilir misiniz?

Her şeyi mümkün olduğu kadar ham halde kullandık. Mesela binada sıva hiç kullanılmadı. Bu da binaya doğallık ve sadelik veriyor. Bizce malzemeden çok işçilik önemli. Çok kaliteli bir malzemeyi kötü bir işçilikle uyguladığınızda sonuçlar çok çirkin olabiliyor. Kaba bir malzemede de mükemmel bir işçilik uyguladığınızda harika bir sonuç elde edebiliyorsunuz. Minimalizm, çok benimsediğimiz bir tarz. Doğru uygulanabildiğinde göze çok iyi hitap ediyor. Süsten tamamen kaçınıyor ve ihtiyacımız olmayan her şeyi tamamen atıyoruz. Örneğin, evin içindeki kapılara baktığınızda sadece kapı kanadı görürsünüz. Kapının kasası ya da pervazı yok ve kapı direk duvara kapanıyor. Aynı şekilde süpürgelik dediği olgu var. Süpürgeliğin bir görevi de birleşim detaylarındaki çirkinliği yok etmektir. Çünkü o birleşim detayını temiz tutabilmek çok zordur. O detayları başta çok düzgün yaptığımız için, süpürgelikte kullanmadık. Duvarlar ile zemin arasında ince bir boşluk bırakıyor ve duvarlar adeta zeminin üzerinde havada uçuyor gibi duruyor.  Bu evin genel konseptine uygundur.

Minimalist yaklaşımı daha önceki tasarımlarınızda da kullandınız mı? Bu yaklaşıma gösterilen tepkiyi nasıl yorumluyorsunuz. Bundan sonraki projelerinizde de kullanır mısınız?

Hepsinde kullanmadım. Minimalizm ihtiyaca bağlıdır ve maliyeti getirir. Bazı konularda özellikle malzeme anlamında çok ciddi tasarruflar yapabiliyorsunuz. Ancak işçiliği gerçekten çok daha maliyetli ve çok mesai istiyor. Özellikle benim mesaimi çok alıyor. Çünkü her şeyi milimetrik olarak kontrol etmek durumundayım. Minimalizm, en ufak hatayı kaldırmayan bir tarzdır. Çünkü çok fazla detay yok. Her şey çok sade, duru olduğu ve süs olmadığı için o yalınlık binayı çok belirgin hale getiriyor. O nedenle gözümüzün sürekli olarak binanın üzerinde ve yapılan işçilikte olması gerekiyor.


Çizgimizi koruyacağız

1954 yılından itibaren İzmir'de faaliyet gösteren bir firmasınız. Siz firmanın 3'üncü kuşak yöneticisisiniz. Bundan sonraki inşaat projelerinizde, özellikle belli bir çizgiyi mi sürdüreceksiniz?

Yine eski çizgimiz olan iş hanları ve merkezleri, konut ve spor kompleksleri gibi farklı bina türlerinde eser ortaya koyduk. Bundan sonra da aynı çizgimizi koruyacağız ama seçici olmaya çalışıyoruz. Ciddi bir konut arzı var ve projeler farklılaşabildiği zaman öne çıkıyor ve satış potansiyelleri artıyor. Şu an için önümüzde 2 projemiz var. Seyrek'te öğrenciler için yaptığımız yaşam alanı ve Karşıyaka'da 90 dairelik projelerimizi sürdürüyoruz. Bu binalarda da ufak tefek minimalist etkiler göreceğiz. Tabi bunların satış maliyetleri fazla olduğu için daha ekonomik olması için de çalışacağız. Ancak binanın tasarımına bakıldığında bizim elimizden çıktığı rahat bir şekilde fark edilebilecek. Minimalizm, duruluğun içerisindeki yaşam tarzının sadeliğini de vurguluyor. Yaptığınız tasarımda insanların bunu nasıl kullanacağı ve içinde nasıl yaşayacağını biraz hayal ederek ve yine fonksiyona ve işleve önem vererek yapacağımız için kesinlikle çizgimiz de devam edecek. Zaten esnek bir tasarım çizgimiz var. Doktor muayenesinden, apartmana, büyük konut binalarından da özel tasarım villaya kadar her şeyi yapıyoruz. Buradaki ana prensibimiz ise, kalite, işlev ve ekonomik olmasıdır.

Çarpık kentleşme devam ediyor

İnşaat sektörü son 10 yılda ciddi bir yükselişe geçti. Bu da özellikle dikey kentleşmeyi arttırdı. Bu şehirlerin o kültürlerine ve karakteristik özelliklerine zarar vermiyor mu? Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Çarpık kentleşmeyi, Türkiye'nin ciddi bir sorunu olarak görüyorum. Kentsel dönüşümle bazı şeylerin çözülebileceğini düşünüyorduk ama dönüşümde sadece eski binaların yıkılıp, yerine yenilerinin yapıldığını gördük. Dolayısıyla bu da kentleşme adına bir değişiklik sunmuyor. Bu önemli bir fırsattı ve iyi değerlendiremediğimizi düşünüyorum. Şehirleşme konusunda çok fazla yol alabildiğimiz söylenemez. İmar ve şehir planları hala birçok kriteri es geçerek, fazla üzerinde durulmadan, 'yapalım olsun' anlayışıyla yapılıyor. O nedenle de çarpık kentleşme hala devam ediyor. Sadece gecekondu mahalleleri yıkılması, yeni binalar yapılması ve orada eskiden yaşayanların yüksek katlı binalara yerleşmesinin kentleşme adına yeterli bir çözüm olduğuna inanmıyorum. Bir de şöyle bir durum var; şehirdeki yoğunluk hesaplanırken bazı önemli noktalar da çalışmalar olmuyor. Örneğin, Bayraklı'da çok sayıda yüksek binalar yapıldı. Ancak yol yapılmadı ya da çok az yapılıyor. Yoğunlaşmanın yol açacağı trafik sorunlarına, kimse gündeminde yer vermiyor. O nedenle kentleşmeye baktığımızda kötü olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde önce inşaat sonra yol yapılıyor. Biz de her şey ters ilerliyor. Biz de yeni yaptığımız yerlerde bu mantıkla ilerliyoruz. Önce inşaatı yapıyoruz ve sonrasında da belediyeden yol yapmasını istiyoruz. Bu sorununun da yerleşmiş bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum.

*Selim Erdil kimdir?

Houston Üniversitesi'nde İnşaat Mühendisliği okudum. Sonrasında 6 yıl New York'ta yaşadım ve 5 yıl çalıştım. Daha sonra 3 yıl da Amsterdam'da çalıştım. Farklı işlerde çalıştığım için iş deneyimim farklı endüstrilerden oldu. İnşaat mühendisliği, peyzaj mimarlığı, bilişim teknolojilerinde iş geliştirme uzmanlığı ve Türkiye'ye döndükten sonra da mimariyi öğrendim. Kariyerime de mimar olarak devam etme kararı aldım. Şu anda zamanımın yüzde 90'ını inşaat ve mimariyle geçiriyorum.


İzmir'in içi boşalıyor

Türkiye'de bu ödül bir ilkti ve İzmir'den gerçekleşti. Bu da son derece önemliydi. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?


İzmir'in sesi pek çıkmıyor. İzmir'in bir şekilde sesinin duyulmasından çok hoşlanıyor ve önemsiyorum. Bundan çok keyif aldım. Doğma, büyüme İzmirliyim. Çok uzun yıllar yurt dışında okudum ve çalıştım. İzmir'in çok daha fazlasına layık olduğunu düşünüyorum. Ancak şehirden çok sayıda beyin göçü var. İstanbul'da herkesin İzmirli olduğunu görüyorsunuz. İzmir'in içi boşalıyor. İzmir'in en azından Türkiye'nin 2'nci büyük metropolü olmasını istediğim için ayrılamıyorum. Yurtdışından ve babamdan edindiğim tecrübeyi İzmir'de denemek istiyorum. Çünkü İzmir gerçekten her şeyin en güzeline layık. 12 Mayıs'ta New York'ta ki galada ödülümü aldım. Sonrasında da 10 gün kadar orada kaldım. Çok güzeldi. Umarım bundan sonra da projelerimizle bu ödülleri şehrimize daha çok kazandırabiliriz.

Çeşme, İzmir'den daha hızlı gelişiyor

Bundan sonraki projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?

Villa işlerimize devam edeceğim. Bu tasarladığım 2'nci villa. Bunun devamı da olacak. Çeşme bu tarz projeler için çok doğru bir yer. Daha çok arsanın ve bölgenin ihtiyacı olan tip projelerle ilerlemeye çalışıyoruz. İstanbulluların yoğun talebinden dolayı Çeşme'de önemli bir piyasa oluştu. Hatta İzmir'den daha hızlı geliştiğini söyleyebiliriz. İstanbulluların İzmir'e olan ilgisi arttı ve ciddi bir göç başladı. Doğru yerde ve doğru zamanda olduğumuzu düşünüyorum. O yüzden İzmir'deki projelerimizi sürdüreceğiz. Seyrek, Karşıyaka ya da Çeşme'ye yaptığımız projeler yapıldıkları bölgeye özgüdür. Çeşme'de çok sayıda orta kalitede villa var ve çok yüksek fiyatlarda satılıyor. Biz ise bu korkunç diyebileceğimiz yüksek fiyatlarda daha fazla kalite olmasını gerektiğini düşünüyoruz. Bu rakamları veren insanların çok daha fazlasına sahip olmasına gerektiğine inanıyoruz. Çeşme'de mutlaka devam edeceğiz. O yüzden farklı arsa arayışlarımız sürüyor. Biz projelerimizde arsaya çok önem veriyoruz. Evin manzarası çok önemli olduğu için onu bulmaya çalışıyoruz. Farklı segmentlerde inşaat yapmayı sürdüreceğiz.