Söz uçar yazı kalır!
Bu ünlü söze kimisi Japon, bazısı Latin atasözü diyor.
Herhalde 'Türk' ya da 'Alman' atasözü diyenler de vardır.
Yani herkes aklına geldiği gibi bir milletin sözü olduğunu belirtiyor.
Bugün Bayram olduğu için ben de kafama göre takılacağım.
Bu bayrama bile bazısı ayı itibariyle Ramazan, kimisi de tatlı ikram edildiği için 'Şeker Bayramı' diyor.

Ortamın iyisi!

Çoğu zaman yazı yazma sürecine girdiğinizde aklınıza birileri geliyor.
Aziz Nesin geliyor.
Tamer Uysal ise hep Aziz Nesin'i anımsarmış.
Okan Yüksel, Nazım Hikmet diyor...
Daha fazla çeşitleme yapmadan alıntılarıma devam edeyim:
Aziz Nesin, 'Hangi ortamda yazarsınız' sorusuna, 'Bu ortam, yazacağım yazı türüne göre değişir' diyor ve ekliyor:
'Çok ciddi bir yazı yazacaksam odamın kapısını ve pencerelerini sıkı sıkı kapatırım!'
Acaba kuşları vardı da onlar kaçmasın diye mi?
Şaka şaka...

En güzeli okuyucu mektubu!

En iyi ve doğru yazılar halkın arasında olduğunuzda ortaya çıkıyor.
Bir de 'okuyucu mektupları' vardır.
Bize de, bir yazı konusu ortaya çıktıktan sonra biraz yürüyüş iyi geliyor.
Çünkü gözlem ve sokaklar insana iyi fikir veriyor.
Feridun Andaç'ın bu Latin ya da Japon darbımeseli ile aynı başlıkta bir kitabı vardı.
Yazar ve şairlerle söyleşiler içeriyor.
Yazarların yazım süreçleri farklı mutlaka.
Sessiz bir ortamda üretime odaklanmak gerekir.
Aziz Nesin gibi müzikle de odaklanabilir, farklı ortamlarda da yaratılabilir ama yalnızlık mutlaka şart:
Yazar yalnızlığı denilen...
Gezerken yazı yazamazsınız ama size iyi fikir veriyor.
Tek eksiğimiz şu:
Aşırı unutkanlık.
Ama bu eksikliğinizi de not alarak ya da günün modası cep telefonu ile görüntüleyerek kapatabiliyorsunuz.

Çocuk bile çekiyor!

Artık fotoğraf makinesi yanımızda.
Cep telefonunu alırken 'Nasıl olsun?' diyen satıcıya, çoğunluk, 'Basit olsun; fotoğraf çekeyim, müzik dinleyebileyim yeter!' diyormuş.
Şimdilerde bu harika cep telefonlarıyla her şey mümkün...
CD'ler, teypler, walkmanlar, cd çalarlar, transistörlü radyolar, pikaplar hepsi eskidi ve ortadan kalktı.
Yani yürürçalar, gezerçalar, ne derseniz deyin işte onların yerini akıllı telefonlar aldı.
Pabuçları dama atıldı.
Herkesin elinin altında vizör var...
İstediği görüntüyü cebinde taşıdığı bu aletle ölümsüzleştirebiliyor.

Yazı ile okur!

Roland Barthes, 'Şehirler bir yazıdır, gezenler ise bir okur!' demiş.
İzmir sokaklarında zaman zaman geziyorum, dönüp dolaşıp aynı yerlerde... İnsan alıştığı yerlerden kolay kopmuyor, kopamıyor.
Ne kadar uzaklaşabilirsiniz neyi bırakabilirsiniz...
Can Yücel ne diyordu?
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Aristo ise bir şehir orada yaşayana güven ve mutluluk sunsun yeter, diyor.

Senin olsun!

Hasan Hüseyin ise şöyle diyordu şiirinde:
Bu kenti sevdim dedim,
Benim olsun demedim ki!
Sevdim dedimse akşam kızıllığını,
Gönlüm gibi akıp giden şu çayı,
Şu ormanı şu denizi şu dağı,
Benim olsun demedim ki!

Neyle yaşarız?

Vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine,
Yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları,
İşte buna sevmek derler, dedimse
Aynı şeyler mi?
İnsan gerçek var olan güzellikleri aramaz onların yansıtmış olduğu soyut ama öznel olan güzellikleri arar o yüzden bir kentte olan ne varsa insanda şiirle yazıyla sanatla yaşar...

Kültür ve sanatsız olmaz!

Ünlü yontucu Rodin, bir insanın ruhunu okumak için yüzüne bakmak yeterli demiş.
Yeter mi gerçekten?
M. Şerif Onaran da; 'Bir kentin ruhu varsa, o kenti şiirinde, yazısında yeniden kuran edebiyatçılar olduğu için vardır.' diyordu.
His meselesi; sanatçı öyle kolay hissedebiliyorsa öyledir demek ki...

Unutulmazlar!

Ya bir kentin yüzü yok mu peki!
İlk bakışta okunacak bir yüzü...
Nazım Usta dememiş mi, 'İki şey vardır ancak ölümle unutulur; anamızın yüzüyle, şehrimizin yüzü!'

Ayrılmak ister misiniz?

Bazen Attila İlhan'ın, Can Yücel'in belki birçok insanın onlar gibi kendine yönelttiği soruya karşılık arıyorum:
Bu kentten kaçıp gitmek istiyor muyum, burayı seviyor muyum?
Bazen arkadaşlar araya girer:
'Daha iyi yer mi bulacaksın?' diye...
Ben de herkes gibi İzmir'e alıştım...
İzmir'i seviyorum...
İzmir'den ayrılmak, kopmak istemiyorum...

Kimden korkmalıyız?

Unutmamalıyız:
Bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir.
Bulunduğun kenti seversen, burası dünyanın en güzel yeridir.
Ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen, orası dünyanın en güzel yeri değildir, Diderot'un belirttiği gibi; 'Bedeni öldürenden değil ruhu öldürenden korkunuz!'
Aristo, 'Ruhun güzelliği bedenin güzelliği kadar çabuk görünmez.' demiş...
Demiryolu grevcilerine hitaben 'Bir uygarlığın imha edilmesine karşı mücadele ediyorsunuz' diyordu Pierre Bourdieu.
Çünkü toplum hakkında kanaatlar eylemlerle dile gelebilir.
Herkes bu kültürel yozlaşmaya karşı eleştirel bir tavır gösterebilmelidir...

8 bin 500 yıl

Basit değil. Binlerce yıllık bir geçmişinden, kültürel birikiminden söz etmek lazım İzmir'in ya da tarihi kentlerimizin...
İlk yerleşimlerin kurulmasından ve yazının bulunuşundan bu yana yazılan binlerce yıllık bir tarihten Türkiye'mizden söz etmeliyiz sitayişle her zaman...

***

MENEKŞE

Ne kadar tatlı o kadar su


Waternet sağlıklı beslenme uzmanı Diyetisyen Canan Aksoy, Ramazan bayramında su tüketimi ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Diyetisyen Aksoy, 'Son yılların en uzun aç kalınan oruç döneminin ardından bayramda yenilen tatlılar vücudu yoruyor. Bayram boyunca, oruç süresince yeterince tüketilmeyen suyu tüketmek sağlığımız için büyük önem taşıyor.' dedi.
Günlük su ihtiyacının genelde alınan kaloriye göre belirlendiğine dikkat çekerek, su tüketiminin bol bol tatlı tüketilen Ramazan Bayramı'nda daha da artırılması gerektiğini vurguladı.
Aksoy, su içmenin yanı sıra suyun saklama koşullarının da iyi olması gerektiğini söyledi.
En sağlıklı ve en taze suyu elde etme yolarından birinin de arıtılmış su olduğunu belirterek içme suyunun cam şişede saklanması gerektiğini ifade etti. Ayrıca bayram boyunca dikkat edilmesi gerekenler konusunda tavsiyelerde bulundu.
Bayram boyunca dikkat edilmesi gerekenler:
Bayram sabahına peynir, zeytin, domates, salatalık, tam veya tane kepekli ekmek ve meyvelerden oluşan bir kahvaltı sofrası ile başlayın. Bayram ziyareti sırasında ikram edilen her şeker ve çikolatanın ardından bir bardak su tüketin.
Bayram ziyaretlerinde mümkün olduğunca asansör yerine merdiven kullanmaya dikkat edin ve gideceğiniz yere yürüyerek ulaşmaya özen gösterin.
Öğün atlamamaya özen gösterin. Öğün atladığınız zaman tatlıya hayır demek zorlaşacaktır.
Tatlılar yüzünden artan kalori alımını dengelemek için ana öğünlerde ağır yemeklerden kaçının.
Aksoy, ayrıca bir kaloriye bir mililitre su düştüğünü ve aldığımız her kalori için bir mililitre suyu mutlaka tüketmemiz gerektiğini söyledi.

***

KILÇIK

*Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözlerine! Dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime.
*Gülüşünü seversin, sesini seversin, sohbetini seversin. Sevmek için illaki yüzünü görmek şart değil; yüreğinde duruşunu seversin.
*- Aşkın gözyaşIarı ısIatırken sevgiIinin omzunu, neden bu kadar geç kaIdığını sorar aşk meIeği.