Bugün sizi sahile ya da tatil beldelerine götürmeyeceğim.
Sizi 50-60 yıl öncesine götürmeye karar verdim.
Belki daha düne kadar Demir Özgen'in Bodrum Gümüşlük'ten yazdıklarına 'Evet, biliyorum. Bizde de öyleydi!' diyeceksiniz.
Çünkü yalnız İzmir değil, Türkiye böyleydi...
Sadece isimler değişiyordu...
Bir de beldenin, köyün ya da mahallenin adı...
Kendinizi, annenizi, büyüklerinizi düşünün...
Bir ara yenilenir gibi olmuş, orası burası yeniden çakılmış düzeltilmiş, dahası maviye bile boyanmış kapının ipini çektim.
İki üç kez dıngırdadı küçük, eski çan.
'Kim o?'
Yorgundu, yaşlıydı, yürüme güçlüğü de çekiyordu üstelik.
'Sen'min oğlum?' dedi gülerek!
'Hayırdır?'
'Şey' dedim.
'Annem selam söyledi, üç dört baş sarmısak istedi.'
'Tabii oğlum, içeri gel de vereyim.'
Sokak kapısı küçük bir bahçeye açılıyordu.
Hatçanım teyze, aksayarak mutfağın kapısında kaybolurken ben de bahçenin çiçeklerine, ötede ürün vermiş, dalından sarkan yeşil biberlere, sonra da yeşilden kırmızıya çalan domatesleriyle gözümü alan bahçeye bakıyordum.
Saysanız hepsi etse etse 10 kökü geçmezdi ya.
Ne de olsa sebze bahçesiydi işte.
Ara not: Şimdi yine eskiye dönüş başladı. Herkes bir iki karık domates biber ekiyor, özellikle yazlığında.
Ve büyük şehirlerde, apartmanların balkonunda da saksı tarımı başladı.
Çünkü organik ürüne hasret kaldık da bundan.
Çoluk çocuğumuz ve geleceğimiz için böyle yapıyor, eskiye dönüyoruz.

Boş dönmek yok!

Hatçanım teyzenin ayak sesleriyle başımı ona doğru çevirdim.
'Al çocum. Ama gitme dur. Ben sana üç beş biber de koparayım taze taze. Annen akşam salataya doğrar.'
Kopardı da.
Sarmısaklarla birlikte onları bir parça gazete kağıdına sardı, bana verdi.
'Annene selam söyle.
Bugün hiç uğramadı, görmedim. Bir şeyciğiniz yok ya?'
'Yok!.. Hatçanım teyze.
Ablam geldi de, uğrayamamıştır.
Kusura bakma.
Selamını da söylerim. Hadi hoşça kal.'

Ayfer bize geldi!

Ertesi gün, ben daha kendimi sokağa atmadan Nermin teyzenin 11 yaşındaki kızı Ayfer geldi bize.
Annesi bir iki dilim bayat ekmek istiyormuş, kıymaya koyup köfte yapacaklarmış.
O yıllarda 'harcı' denilen ekmeklerin bayatı kıymayla karıştırılıp köfte yapılıyordu.
Bizdeki de bunlardandı.
O ekmekler tam 900 gramdı ve 30 kuruşa satılıyordu.
Komşumuz fırıncı Yusuf usta ayrıca 'beyaz' ekmek de yapıyordu; ancak onların hem gramı az hem de pahalıydı.
'Francala ekmek' dedikleri 50 kuruştu.
Annem hemen mutfağa seyirtti, biz de Ayfer ile göz göze geldik.
Sonra Ayfer gözlerini yere indirdi.
Kıs kıs gülüyor muydu ne?
Terslenmek yok!
Annem geldi birden:
'Al kızım' dedi, Ayfer'in saçlarını okşayarak.
Beyaz beze sarılı büyük bir ekmek parçasını kızın eline verdi.
Sonra da, 'Annene selam söyle; 11 kahvesine bekliyorum. Unutmasın!'
Ayfer bana bir daha bakmadan:
'Söylerim Melek teyze' dedi ve bir saniyede çıktı bizden.

Benzerini yaşamışızdır!

Bunlar bir iki örnek sadece.
1953-1954'lü yıllarda, günde en az 10-15 kez yaşanırdı, bizim mahallede böyle kapı ipi çekmeler.
Yaz aylarında, evde yediğimiz kavun karpuz kabuklarını filelere doldurup, buzağılı ineği yesin diye komşumuz Emeti nineye verirdik.
Elektrikçi İhsan abi, sıva üstü derme çatma yapılan ve sık sık sigorta attıran elektriklerimizi tamir eder, yeni kablolar bağlardı, annelerimiz de ona okkalı bir kahve yapardı.
Bazen de demli bir iki bardak çay ile bir büyük parça ev böreği İhsan ustayı mutlu ederdi.
Evlerimizin bazılarında en çok 1950 model, çoğu Philips ya da 'Aga' marka bir radyo olurdu, o kadar.

Bize ne oldu?

Mahallelerimizdeki bu komşuluk dayanışması, sevgisi, hatırı, saygısı hangi yıllarda silinip süpürüldü?
Hangi yıllarda ve kimler böylesi kin ve garez tohumları ekerek, bizleri birbirimize düşman etti, tam hatırlamıyorum.

Günümüzdeki durum?

Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki 4 parti milletvekilleri bile birbirine düşman sanki.
O Meclis'teki varlığınız, Türkiye bütünlüğünün korunması içindir.
Oradaki varlığınız, vatandaşın rahatı, huzuru ve güvenliğini sağlamak içindir. Oradaki varlığınız, vatandaşın ekonomik durumunu yükseltmek, gençlerimizin ve çocuklarımızın çağdaş eğitimini sağlamak, yarınlar için güvenceler vermek içindir.
Oradaki varlığınız 2015 yılında, çevremizdeki komşularla savaşmak, Türk insanının yüreğine bin bir kara bulutları düşürmek değildir.

Afiyet olsun ama...

Örneğin, Meclis lokantasında sadece 3 liraya yediğiniz 'kuzu eti güveç'i hak etmeniz için halkın, vatandaşın, en azından seçmeninizin yararına iş görmeniz gerekmektedir.
Cenaze namazından sonra sorulan 'Hakkınızı helal ediyor musunuz?' sorusuna 'Helal olsun' derken, iç dünyanızla çelişkiye düşmemeniz gerekir.
O dakikalarda kimseyi aldatmak gibi bir yanlış yapamazsınız.
Bir zahmet ediniz internetin bir tuşuna basarak, Hollanda ile Belçika ülkelerini ayıran sınırın, bazen bir kentin kafesinin kaldırımından, bazen bir alışveriş merkezinden, bazen de bir otoparkın içinden geçtiğini görün lütfen.

Yürekten söyleyin!

2015 yılında savaşarak 'bir şey' olduğunuzu kanıtlamak yerine, 'barış'ı deneyin bakalım, becerebilecek misiniz?
Türkiye 60 yıldır barış içindeydi çünkü...

***

MENEKŞE

2. Bademli Halk Festivali!


İzmir'in Dikili ilçesine bağlı Bademli köyünde bu sene ikincisi düzenlenen Bademli Halk Festivali 7 Ağustos Cuma günü başladı. Üç gün boyunca tüm gün süren etkinliklere köy halkı haricinde çevre il ve ilçelerden de yoğun katılımla festival devam ediyor.
Bademli Kültür Sanat ve Gelişim Derneği ile birlikte Sanat Meclisi'nin organize ettiği festivalin ilk günü sanatçıların davul-zurna eşliğinde yürüyüşüyle başladı, yürüyüşe her sokaktan halkın katılımıyla kalabalıklaşırken köy meydanında görkemli bir kalabalık ve şarkılar eşliğinde sona erdi.

Sanatçılar ve halk bir festivali ortak örgütlüyor...

İzmir'in Dikili ilçesine bağlı Bademli Köyü, doğal güzelliği, koyları, zeytin ağaçları ile gerçek bir cennet köşesi. Bu doğal güzellik, sermaye sahiplerinin iştahını kabartıyor kuşkusuz. Çeşitli yöntemlerle ele geçirmeye çalışıyorlar. Bir çevre katliamı tehlikesi ile karşı karşıya Bademli. Bütün bu güzelliklerine rağmen köyün halkı yoksul. Ne zeytincilikten ne de balıkçılıktan geçimlerini sağlayabiliyorlar.
Köy halkının kurduğu Bademli Kültür Sanat ve Gelişim Derneği, köyde bir bilinç yaratmayı, tehlikelere karşı dikkat çekmeyi ve sorunlarına ilişkin çözümler üretmeyi hedefliyor. Festivalin amaçlarından biri de bu bilinci oluşturmak ve köyü betonarme yığınından oluşmaması için mücadeleye çağırmak.
Festival süresi boyunca çadır kamp da kurulacak. İsteyen çadırını alıp gelecek ve festival boyunca Bademli'de kalabilecek...
9 Ağustos 2015 Pazar günü yani festivalin son günü, köy meydanında saat 11:00'de "Müzik ve Tiyatro" sokak etkinlikleriyle başlayacak.
Saat 16:00'da başlayacak olan 'İzmir Müzisyenler Kadın Korosu'nun köy meydanında dinletisi saat 17:00'da 'Uyuşturucuya karşı mücadele' temalı Dr. Ülkümen Rodoplu ve Hasan Ferit Gedik Uyuşturucuya Karşı Savaş ve Kurtuluş Merkezi'nin katılımıyla söyleşi düzenlenecek.
Saat 18:00'da Tiyatro Bedrettin ve Aykaryay Aydın Tiyatrosu (Maestro)'nun sahnelediği oyunla festivalin gündüz programı sonra erecek.
Festivalin gece programı konser alanında saat 21:00'da başlayacak olan halk ezgilerini kendi yorumuyla icra eden sanatçı Barış Güney'in konseriyle başlayacak. Ardından rock müzik sevenlerin ilgiyle takip ettikleri Ogün Sanlısoy'un konseriyle festival sona erecek.

***

KILÇIK

*- Bütün şairler sana mı aşıktı ki her okuduğum şiirde, dinlediğim ezgide sen vardın?
*- Bana kimse sen gibi baktı mı bilmem, ama ben kimseye sana baktığım gibi bakmadım.
*- Mutlu olmak kimin umurunda, sen yanımda ol yeter.