Lütfü Dağdaş-Bu soruyu sorduğumuzda; Pasaport ve Konak iskelelerinin adları hemen öne çıkar. Pasaport İskelesi, Cumhuriyet öncesi Osmanlı döneminde son derece hareketli, işleyen bir iskeledir. Çok olaya tanıklık etmiştir. Çok insanın ayak bastığı bir iskeledir. Pasaport ayrıca liman olarak da yakın zamana değin büyük önem taşımıştır.

Konak İskelesi'ne gelince, İzmir'de gazino yaşantısının şatafatlı olduğu yıllarda, İzmir'in ünlü gurubuna manzaralı iskelenin üstündeki Deniz Gazinosu,
o yılların ışıltısıyla anımsanır.

1940'larla 950'lerden söz ediyorum. Nice değerli müzisyen bu Deniz Gazinosu'nda sahneye çıkmış, Körfez'in enginine doğru Türk Sanat Müziği'nin ezgileriyle unutulmaz anılar bırakmışlardır.

Bu gazinonun anımsanması gereken önemli bir özelliği de çok partili yaşama geçiş yıllarında, daha sonra hükümet olarak iktidara gelecek Demokrat Parti'nin kuruluşuna zemin oluşturan yer olmasıdır. Yaşamdayken bana o 1940'lı, 1950'li yıllardan söz eden İzmir Lokantacılar Odası'nın kırk yıllık başkanı Adil Müftüoğlu, ‘Ben Deniz Gazinosu'nda Adnan Menderes'ten Celal Bayar'a pek çok önemli siyasiye garson olarak hizmette bulundum. DP'nin kurulmasına ilişkin ilk konuşmalar da bu Deniz Gazinosu'nda oldu. DP yöneticileri, 27 Mayıs İhtilali sonrası Yassıada'da yargılanırlarken ben de mahkemeye ifadeye çağrılmıştım' diye anlatmıştır. Adil Müftüoğlu, hayranı olduğu Adnan Menderes ile ilgili bir ayrıntıya daha dikkati çekmiş, Menderes'in, biz İzmirlilerin
pek sevdiğimiz yeşillik türü rokaya bayıldığını, sofrasından hiç eksik etmediğini aktarmıştır. 1929 Mardin doğumlu, delikanlılığında İzmir'e yerleşerek
garsonluk yapan, ardından da tam 40 yıl Lokantacılar Odası Başkanlığını üstlenen Adil Müftüoğlu, Çankaya'daki eski bitpazarının olduğu yerde çalıştırdığı
Uğur Lokantası'nda, Deniz Gazinosu anılarını aktarırken yine Adnan Beyle ilgili bu ayrıntıyı pek tatlı biçimde şöyle anlatmıştı:
Evet, Adnan Menderes rokayı çok severdi, çok roka yerdi. Hadi evladım, neredesin? derdi. Ben de Demokrat Partili geçinirdim ya, beni çok severdi,
bana aşıktı. Bol limonlu roka koyardım önüne. Eşi, rahmetli Berin Hanım, 'Adnancım!' diye itiraz edecek olduğunda da, 'Hanım, benim zevkime karışma!
Bak, arkadaş gelir gelmez servis yapıyor..."' diyerek karşı koyardı.



Berin Hanımın rokaya itiraz nedeni baharatlı olmasından, dolayısıyla karaciğere dokunmasından kaynaklanırdı. Adil Müftüoğlu, yine görüşmemizin
bu bölümünde, Adnan Beyin bahşişinin de bol olduğunu sözlerine eklemişti. Peki, yine Demokrat Parti'nin diğer önde gelen adlarından olan ve Saat Kulesi'ne daha yakın eski yerindeki Konak İskelesi'nin üstündeki Deniz Gazinosu'nun müdavimlerinden olan Celal Bayar ile ilgili ne söyleyeceği vardı?
-Celal Bayar, bardacığı çok severdi. Ankara'ya gidişlerinde, mevsimiyse, yanında hep bardacık götürürdü. Bu arada bir ayrıntıyı daha bilgime sunmadan da yapamamıştı Adil Müftüoğlu. O da şuydu: Çok partili dönemin ilk yıllarında DP'liyken daha sonra DP'ye karşı sert muhalefetiyle tanınan, İzmir'de çıkan Demokrat İzmir Gazetesi'nin köşe yazarı Naci Sadullah'ın Deniz Gazinosu'na sıklıkla gelip yemeklerini burada yemesi, içki içmesi, hatta gazete yazılarını burada yazması. Sonraları İzmirli gazeteci ağabeyim Mehmet Ali Keskin de bu konuda, 'Evet' diyerek Müftüoğlu'nu doğrulayacak, 'Ben, Naci Sadullah'ın Deniz Gazinosu günlerinin tanığıyım' biçiminde anlatacaktır.

Değil mi ki söz, DP'nin iktidar yıllarında başbakanlık yapmış olan Egeli Adnan Menderes'ten açıldı, onunla ilgili bir başka tanıklığı daha buraya aktaralım:
Efendim, bu tanıklık da yine bir İzmirli olan Nail Moralı'ya ait. Mütareke Dönemi İzmir'ini anılarında aktaran Nail Moralı, kitabının bir yerinde, Demokrat
Parti'nin kuruluşu öncesi tanıdığı ve kardeşi Rıfat Moralı'nın Amerikan Koleji'nden arkadaşı olan Adnan Menderes'i şöyle anlatır:
"Adnan Beyi, harp sonlarına doğru, çoğunlukla, Klonaridi Gazinosu'nun bilardo salonuna giren kapının kenarındaki masada görürdüm. Bu masada gedikliler, Torbalılı Emin, Sandık Emini -eski Pekin Büyükelçisi Nuri Eren'in babası- Mahmut Bey, İttihatçıların Bodrum sürgününden af edilip İzmir'de
ikamete memur edilen Kör Emin ve arkadaşlarının masasında Adnan Beyi bir kenara büzülmüş görürdüm. O masaya ben de uğrardım.

Aydın eşrafından Adnan Bey (Menderes) çok sakin, terbiyeli bir gençti. O halini hatırladığımda Demokrat Parti'nin ceberut lideri olarak siyaset alemindeki
halini hayretle karşılardım. Adnan Bey, başvekaletinde çok eserler bırakmıştır. Ben tarihimizde onun gibi çalışkan bir başbakan, sadrazam hatırlamıyorum. Son zamanlarına kadar ona arkadaşlık yapmış bir hanım söyledi bana: Adnan Bey, evime saat 23'ten evvel gelmezdi. Sabah 7'den sonra evimde kaldığını bilmiyorum. Adnan Bey, iktidarda başıboş kalmasa, daha doğrusu, eteğinden çekilip de, bilhassa gençliğin örgütlenmesine meydan verilmese idi ne kendine, ne memlekete yazık olmazdı."