II. Dünya Savaşı esnasında Japonya'nın Okunoşima adasına 8 tavşan bırakılmış, adada şimdi binlerce tavşan yaşıyormuş. Günümüzde değişimi yönetenlerin farklı siyasal partilerin içine güncel siyasetin söylemlerini dillendirenleri yerleştirmelerini buradan okuyabilirsiniz. Bugün tek tek adaylar olarak karşımıza çıkarılanların edindikleri yerlerde yürütecekleri siyasetle bugün marjinal gördüğümüz fikirleri çoğaltacakları alt yapının hazırlanışını düşündürttü tavşanların çoğalışı...

Bilimsel çalışmalarda dile getirdiklerimiz giderek anlamsızlaştırılıyor; şimdinin bilimsel çalışmaları(!) geçmişte yazılanların reddi üzerine kurulu. Siyaset bilimi eserlerinde Türklük, ırkçılık olarak anlatılırken, alternatif kimlikleri öne çıkarmak ırkçılık olmuyor(!). Atatürk'ten söz etmek, resimlerini bayraklarda kullanmak, rozetini takmak sorunsalı oluverdi birilerinin. Bayrak da bir teferruata indirgendi.
Çok basit sorularla özetleyeceğim günümüzün değişimini. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu kimdir? Kuruluşun kurtuluş mucizesinin eseri olduğunu, vatan uğruna binlerce insanın seferber olduğunu, canlarını yitirdiğini ne çabuk unuttuk? Devlet paylaşılmak istenen topraklar üzerinde kurulurken, kimlere karşı mücadele verilmiştir? Mücadele bitmiş midir? Topraklarımız üzerinde emeli olanlar artık yok mudur?
Mücadelenin bitmediğini, yöntemin değiştiğini hepimiz biliyor olmamız gerekirken, akıl karıştırıcılarla devletin dönüşümüne seyircilik eder buluyoruz kendimizi. Birileri çıkıp, bayrak teferruat diyor, Atatürk rozeti takıp takmamak üzerinden, ülkenin kurucusunun adı üzerinden siyaset yapılıyor, birilerine mesajlar veriliyor. Ve günümüzde siyasette aday olmanın yolu, üstü örtülü ya da açık, kısmi ya da tam söylemle Atatürk karşıtı, bayrak karşıtı ve ayrılıkçı olmaktan geçiyor. Atatürkçü, laik, ulusalcı söylemleri ve duruşu olanlar bu yöntemle marjinalleştirilmeye çalışılıyor. İktidarın bıraktığını muhalefet kapıyor, muhalefetin bıraktığını iktidar kapıyor, iki parti söylemlerinde birbirilerine yakınlaştırılarak devletin temel nitelikleri zamana yayılıp dönüştürülüyor. Yeni anayasa yapıp yapmamak artık bir ayrıntı, anayasalı ama anayasal olmayan süreçte siyasetin içine serpiştirilen kişiler ile devlet biçim değiştiriyor.

Fransız için bayrak teferruat değil, İngiliz için değil, İspanyol için değil, İtalyan için değil, Alman için değil, Türk için teferruat öyle mi? Amerikalı bayrağını kıtalar ötesine taşırken, biz Türk'üm diyemez hale getiriliyoruz. Ne yaman çelişki değil mi?

Yazının başlığı 'sürükleniş' olacaktı. Çünkü siyasete serpiştirilen birileri ile sürükleniyoruz. Japon adasının 8 tavşanla başlayan öyküsü belki hepimizi daha derin düşündürür diye başlık Japonya'dan geldi. İçimizden olup, sayıları giderek artan yabancılar ile yabancılaşan Cumhuriyetimizi yabancı diyarlardan örneklerle anlatabiliriz belki...

Atatürk rozetinden rahatsızlık duyanlara iletiniz lütfen, siyaseti yansıtan diğer simgelerle rozet yan yana konulamaz. Devletlerin kurucuları bir kısım yurttaş değil, tüm yurttaşların Atasıdır. Hatta tüm yurttaşların varlık sebebidir. Şu an neresi olursa olsun, bir yer edinmiş olan herkes bunu devletine, kurucusuna ve teferruat dediği bayrağına borçludur. Şimdi İzmir, bu teferruatçılara İzmir'in Atatürkçü olduğunu gösterecektir. Bizim de sloganımız var: İzmir Atatürkçüdür, Atatürkçü kalacak.

Rozet, bayrak üzerinden propaganda yapanlara neden tahammül etmememiz gerektiği konusunda da "Okunaşima 8" deyiniz. İçimizdeki tuhaflıkları belki yabancı bir sözcük anlatabilir. Doğruları yazıyor, söylüyoruz, ancak sesimiz, nefesimiz yetmiyor...