Herkes aynı soruyor:  "Neden terör tırmandı?"...  Doğru soru; "tırmandırıldı" olmalı diyorum. Her gün yitirilen canlar ve katliamlarla, kaos arkasına gizlenen savaşın görünürlüğü, hâlâ seçimlerle umutlanan ve durumun farkında olmayanlarda şok etkisi yarattı. Susanlar konuşma gereksinimi duymaya başladılar. 
"Neden?" sorusunun yanıtı, Türkiye için biçilen giysinin artık, bize ne hasar verdiğine aldırmaksızın canımızı acıta acıta giydirilmeye çalışılmasıdır. Rejimi zamana yayarak ve seçimler marifeti ile değiştirme sürecinin artık tıkandığı, yeni yöntemlerle fiili olanın resmileştirilmesi aşamasına geçilmeye çalışıldığı gün gibi açıktır. 
Silah bırakma(!) kararı alınması için muhatap alınan İmralı'daki  baş teröristin 28 Şubat 2013'te "İmralı tutanakları" olarak Milliyet Gazetesi'nde yer bulan ifadesi bugünün ip uçlarını veriyordu: Eski yaşam alışkanlıklarını top yekun bırakmak gerekir. Neden, çünkü bu bir rejim değişikliği olacak. Şimdiye kadar olanlar ısınma hareketi idi. Bütün felsefi ve örgütsel birikimimi bu yönde PKK'yı hazırlamak ve dönüştürmek için kullanıyorum..... Özal'dan beri teşebbüs içerisindeyim, kesintiye uğradı. Şimdi akamete uğramaması lazım. Uğrarsa, tırnak kesilirse felaket olur. Türkler'de bunu bilmeli; başarısızlık orta ve üst düzey savaş, isyan, kaos; hepimizin hayatı söz konusu. Şimdiye kadar yaşadıklarımız devede kulak kalır. Kesin başarı hedefi ile sonuçlanması lazım.... Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye'de 50 bin, Kandil'de 10 bin, İran'da 40 bin var..... Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, 'Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız'. Kendime güveniyorum..... Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey'in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz..... Eski yaşam alışkanlıklarını top yekun bırakmak gerekir. Neden, çünkü bu bir rejim değişikliği olacak. Şimdiye kadar olanlar ısınma hareketi idi. Bütün felsefi ve örgütsel birikimimi bu yönde PKK'yi hazırlamak ve dönüştürmek için kullanıyorum. Bu en köklü adım.... "
Tüm bunları; "demokratik kurtuluş ve demokratik yaşam süreci" olarak açıklıyor, teröristlerin başı... İronik ama, 90'lı yıllarda üstü örtülen terörün bugün 90 sonrasında doğan gençlerimizi aramızdan alışının gerekçesi "demokrasi" ve "barış"(!). Bölmenin, ayrıştırmanın, ülke yurttaşlarını birbirine düşürmenin, katliam yapmanın, can almanın bizi nereye götürdüğü artık iyice netleşti. Ortada bir vebal var. Sorumluları belli. Sorumlulara hesap sormak yerine, şehitlerimizin acısını içimize gömüp, bu kez "barış" diye çığlık atma sırasını bizim elimize tutuşturmak istiyorlar. Çoğu kişi bu tuzağa düştü bile. 
Kaosu sürekli hale getirerek yıldırmayı amaçlayanların asıl amacı ne barış, ne de demokrasi... Ulus devletin yerini, bölünmüş devlete bırakacağı bir rejim değişikliğine gitmek. Bunun için her yöntemi kullanacakları açık. Burada temel sorun, ülkede rejimin korunması ve ulus devletin daha fazla güç yitirmeden toparlanması için çaba gösterecek  ne kadar kişi kaldığıdır. Ulus devlette ısrarlı olanlar zaten hep barıştan yanaydılar. Barış, ülkede birlik beraberliğin olmazsa olmazı. Barışı tehdit edenler, "barış"ı savaşlarının kılıfı olarak kullanıyorlar. Demokrasiyi tehdit ve tahrip edenler, ona tutunarak ilerlediler ve ilerlemelerini sürdürmek istiyorlar. Terörü tırmandırıyorlar, çünkü artık bu kavramlara tutunarak ilerleyebilecekleri sınıra dayandılar. Başından bu yana AKP iktidarına destek çıkan ve bu sayede hep bir yer edinen ve şimdi hayli dönüştürülen bir yayın organında yeri olan yazar, ibretlik bir yazı yazmış; "Biz kaybettik" demiş!... Bize her adımı demokrasi diye yutturmaya çalışanların bu "yanılgı" itirafının yalnızca kendi vicdanlarında yeri var. Yoksa, kaybeden onlar değil, kaybeden yanıltılmasında katkı koydukları toplum... Şu anda ödediğimiz tüm bedellerin vebalini taşıyan ne çok kişi var!... 
         
Rejim tahrip edildikçe, ulus devletin koruma duvarları bir bir yıkıldıkça, ülkemiz tam bir yangın yerine döndü. İmralı'daki  malum kişinin "ısınma hareketi" dediği süreç yerini, "dönüştürme" dediği sürecin hız kazandığı bir felaket senaryosuna bıraktı. Başkanlık sistemini kimler istiyorsa, vebalde birleştiler...
Akan kanların "barış" çağrısı ile durmayacağı belli. Tırmandıranların durdurulması gerekiyor. Yukarıda tehditkar ifadelerle söylenenlerin bugün yaşanıyor olması yeterince açıklayıcı değil mi? Teröristle işbirliğinin bizi getirdiği nokta bu!... Artık farklı bir yöntem için Türkiye'nin rejimini ayakta tutacak güç ve güçler gerekli. 
Üst üste katliamlarla yitirdiğimiz masum canlarımız için, ulusça başımız sağ olsun derken, acılı ailelerin acılarını dindirecek tek sözcük bulamıyorum; çünkü yok!...
Vebali olanların ödettikleri bedellere karşı ulusça tek bir ikazımız var: Artık YETER!...