Demokratik Sol Parti (DSP) İzmir milletvekili adayı Hüseyin Kireç, Türkiye'de demokrasinin önündeki en büyük engelin yüzde 10 seçim barajı olduğunu söyledi. Kireç, 'Partiler barajın arkasına saklanarak demokrasiyi rayından çıkartarak halkın iradesini saptırarak ve toplum mühendisliği uygulayarak insanları öğrenilmiş çaresizliğe itiyorlar' dedi.

81 ilde, 85 seçim bölgesinde, 550 milletvekili adayı ile seçimlere hazır olduklarını söyleyen Demokratik Sol Parti (DSP) İzmir milletvekili adayı Hüseyin Kireç, 'Biz Ecevit ruhuna inananlarla yola çıktık. Biz yapılmayanların en iyisini yapmak için varız. Ben DSP'liyim ve siyasete girerken hiçbir zaman kendim için siyaset yapmayı düşünmedim' diyor.

Neden milletvekili adayı oldunuz?

Biz bölen değiliz. Uzun süreli yaptığımız araştırma sonunda Ecevit sevdası ile yaşayan seçmenin istek ve arzusu üzerine aday oldum. Ben asla kimseden maddi destek almadım, almıyorum. Ülkemizde siyasi partilerin ve onları temsil edenlerin demokrasiye tahammülleri yok. Bir milletvekili seçildiği günden itibaren halkın vekilidir. Tekrar tekrar seçilebilmek için baskı yapmak kadar çirkin bir şey yoktur. AKP ve CHP halka gücüne göre baskı yapıyor. Bu baskı İzmir'de çok yoğun. Biz Ecevit ruhuna inananlarla yola çıktık. Biz yapılmayanların en iyisini yapmak için varız. Ben DSP'liyim ve siyasete girerken hiçbir zaman kendim için siyaset yapmayı düşünmedim. Benim siyasetten bir beklentim yoktu. Verilen her görevi gücümün yettiğince yerine getirmeye çalıştım. Bugün de partim için İzmir milletvekili adayıyım. Siyaset vasıtası ile devletin gelirlerinin eşitçe ve hakça dağıtılması için yola çıktım. Ben partimin bir neferiyim ve nerede olursa olsun partim için çalışmaya hazırım.



Türkiye'de bir kesim, "DSP neden seçime giriyor, Vatan Partisi neden seçime giriyor?" diyor. Bir kesim, AKP'ye karşı birlik ve bütünlük talep ediyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Biz 81 ilde, 85 seçim bölgesinde, 550 milletvekili adayımız ile seçimlere hazırız. Bunun yanı sıra diğer partiler de elbette ki seçime hazırdır. Böyle bir noktada hiçbir siyasi partiye, "Neden seçime giriyorsunuz" dememek gerek. Bir de Türkiye'de hiçbir demokratik ülkede olmayan bir baraj var. Avrupa'da baraj yüzde 1'lerde, 3'lerde. Bazı yerlerde hiç yok. Çağdaş ülkelerde halkın her kesimi, parlamentoda temsil edilebiliyor. Bizim hedefimiz bu seçimde barajı geçmek. Çünkü bu şekilde devletten para alacağız ve bundan sonraki seçimlere daha iyi hazırlanacağız. Dolayısıyla seçmenlere şöyle seslenmek istiyorum: Herkes kendi ideolojisi doğrultusunda sandığa gidip oyunu kullanmalı. Bunun bölücülükle bir alakası yok.

Demokratik Sol Parti'nin halk tarafından yeterince ilgi görmemesini neye bağlıyorsunuz?

Türkiye'de şöyle bir toplum mühendisliği ve algı operasyonu yapılıyor. Şu anda Türkiye'de demokrasinin önünde en büyük engel %10 seçim barajıdır.
Ve bu yüzde 10 seçim barajı nedeniyle dikkat ederseniz, seçimler öncesinde partiler özellikle mecliste bulunanlar özgün düşünceler üretmiyorlar. Sağdaysa meclis dışındaki sağ partilere, solda olduğunu iddia ediyorsa meclis dışındaki sol partilere bunlar barajı aşamayacak, oyunuz boşa gidecek algısı ile vatandaşın özgür iradesini saptırıyorlar. Yıllardır yapılan bu. Dolayısıyla şimdi birbirlerine seçim bildirgelerini kaynak nerde, bunların tabanı yok şeklinde eleştiriyorlar. Oysa Türkiye'de yapılacak olan o kadar çok iş var ki halk devamlı bunalıyor. Türkiye'de milli gelir adaletsiz bir şekilde dağıtılıyor. Gelir adaletsizliği hat safhada. Bir tarafta 900 lira civarındaki bir asgari ücret, bir tarafta haddi hesabı olmayan kazançlar. Bir tarafta 11 milyon emekli çok az bir para ile geçinmeye çalışıyor. 5 milyonu aşan işsizler ordusu var, gençler umutsuz. Bunun nedenine baktığımız zaman %10 seçim barajını görüyoruz. Partiler barajın arkasına saklanarak demokrasiyi rayından çıkartarak halkın iradesini saptırarak ve toplum mühendisliği uygulayarak toplumu öğrenilmiş çaresizliğe itiyorlar.

Öğrenilmiş çaresizlik nedir?


Şudur; yüzde 10 seçim barajını aşamazsınız, aman memleket kötüye gidiyor. Bu son seçimdi diyerek halk var olan parlamento partilerine doğru yönlendiriliyor. O nedenle DSP'nin özgün bir geçmişi var. Bu ülkeye güzel hizmetleri var, bizim iktidarımız döneminde hiçbir zaman Türkiye dışarıda onurundan, içerde de huzurundan taviz vermedi. İktidar olduğumuz dönemde Türkiye'nin her yerine özgürce gidilebiliyordu. Diyarbakır sokakları da özgürdü, Hakkâri sokakları da özgürdü; ama bugün bu ülkenin başbakanı dâhil Hakkâri, Şırnak, Diyarbakır'a giderken olağanüstü güvenlik önlemleri alınıyor. Ve bugün artık geceler terör örgütüne teslim edilmiştir. Ve oralarda halk mahkemeleri kurularak paralel bir devlet yapısı oluşturulmuştur. Bu da hükümetin gözünün içine baka baka yapılmıştır.
Ama seçim geldiği zaman %10 seçim barajının arkasına saklanarak çare değil, çözümsüzlük üretiyorlar. 'Gönlümüz el vermiyor ama başka da çare yok' deyip bu partilere hâlâ oy veriyorlar. Şu anda Türkiye'de gerçek demokrasi yok. Bu yüzden geldiğimiz durumu hepimiz görüyoruz. Gergin bir toplum, umutsuz bir gençlik, üretemeyen bir ekonomi ve yarını belli olmayan bir dış politika, her an savaşa girecek miyiz girmeyecek miyiz gerginliği içinde bir ülke var. Bu ülke bunu hak etmiyor. Bunun için eğer halkımız 7 Haziran'da bize güven duyar, görev verirse ilk yapacağımız şey çağdışı seçim kanunlarıyla siyasi partiler kanunu değiştirmektir.



Hedefimiz demokratik solu hayata geçirmek

Seçim barajı kaç olmalı?

Sıfır. Çünkü her oy bir iradedir. Bu iradenin meclise yansıması lazımdır. Yani bugün ortalama bir milletvekili için diyelim ki 50 bin, 60 bin oya ihtiyaç var. 50 bin oy alan Türkiye hukukunda herhangi bir parti temsilcisini meclise sokabilmelidir. Ve milli bakiye sistemi olduğu sürece bu ülkede yine tek başına iktidar çıkmıştır. Yani bu iktidar çevrelerinin baraj kalkarsa istikrar ortadan kalkar şeklindeki beyanatları masaldan öte bir şey değildir. Onun için bu masala son vermek lazımdır. Unutmayalım ki masallar çocuklar uyuyuncaya kadar, büyükler de uyanınca geçerlidir. Türk halkı, 7 Haziran'da uyanacak ve hür iradesi ile kararını verecektir.

CHP ile DSP arasında ne fark var?

Çok harika bir soru sordunuz. Halkın bunu bilmesi bizim için çok önemli. CHP'nin sosyal demokrasi programı ile DSP'nin demokratik sol programı arasında büyük farklar vardır. Demokratik sol felsefe, her ülkenin kendi şartlarına uygun sosyal bir felsefedir. Bizim ülkemizde bu felsefede en önemli kitleler işçi ve köylülerdir. Çünkü biz tarım ve hayvancılık ülkesiyiz. Dolayısıyla her ülkenin kendisine ait sosyal politikalarını içerdiği en iyi politika, demokratik sol politikadır. Sosyal demokrasi Türkiye'ye ait bir ideoloji değildir. İçerisinde Marksist-Leninist kuram ön plandadır. Örnek olarak, Portekiz'de demokratik sol bir model ile başarı sağlanmıştır. Bizim hedefimiz de demokratik solu hayata geçirmektir.

Halkın ilgisi nasıl?


Son süreçte DSP'ye halkın ilgi ve alakası çok yüksek. Kendimizi iyi anlattıkça teveccüh de artıyor. Fakat diğerleri ile eşit şartlarda yarışmadığımızı biliyoruz. Çünkü parlamentodaki partiler medya aracılığı ile kendilerini anlatabiliyorlar. Biz ise ambargoluyuz. Halkımıza şunu söylüyoruz: Bu ideolojiye sahipseniz partinize sahip çıkın.

Ecevit, DSP'ye aittir

CHP son zamanlarda fazlasıyla Ecevit'i sahipleniyor. Bunu nasıl görüyorsunuz?


Ecevit sahiplenilebilecek bir lider. Bu anlamda onlara hak veriyorum. Ama Ecevit'in şöyle bir lafı var: Benim yerim DSP'dir, beni burada arayınız. Bundan dolayı Ecevit DSP'ye aittir. Tabii ki CHP'ye birçok katkısı olmuştur. Ama orada kalmadığına göre, DSP'yi kurduğuna göre, Ecevit'in asıl yerinin neresi olduğu ortaya çıkar.

Sizce İzmir'in en önemli sorunu nedir?

Bana göre İzmir'in en önemli sorunu çekememezlik sorunu. Esnaf esnafı, işadamı işadamını, memur amiri, amir memuru çekiştiriyor. Ben sokağa çıkınca kahkaha atan birisini görünce mutlu oluyorum. Şimdilerde sokaklarda tebessüm eden insanlara rastlamak bile zorlaştı. İzmir, eskiden çok gelişmiş ekonomiye sahip bir şehirdi. Tabiri caizse, pasta büyüktü. Şimdi pasta küçüldü ve o pastadan pay alanların sayısı da arttı. İnsanlar pastadan aldıkları pay ile karınlarını doyuramayınca, başkalarının paylarına göz dikmeye başladılar. Bu sadece ekonomik bir sorun olarak algılanmamalı. Bu ekonomik sorunlar, sosyal sorunları da beraberinde getirdi. Bence İzmir'in en önemli sorunu da budur, pastanın küçülmesidir. Pastanın tekrar büyütülmesi veya yeni bir pasta yapılması gerekiyor. AKP iktidarı döneminde bu yapılamadı. Özelleştirmeler yaptılar, daha beter hale getirdiler, pastayı küçülttüler.

7 Haziran genel seçimlerinde, halk DSP'yi tek başına iktidar yapsa yapacağınız ilk icraatlar neler olur?


Toplumsal barışı sağlamak lazım. Halkımız DSP'yi iktidarda görünce bunu kendiliğinden yapar ve derin nefes alır. Çünkü DSP halkımız için bir güvencedir. Öncelikle Türkiye'de örgütlenme, sendikalaşma ve bunun yanında işsizlere iş bulma, önceliklerimiz bunlar olacak. Zaten seçim bildirgemizin arkasında da yazdık. Asgari ücret 2 bin lira olacak bundan vergi alınmayacak. En düşük emekli maaşı 2600 lira olacak %30 fazlasıyla dolayısıyla her gelirin 2000 bin lirasından vergi alınmayacak. İlk etapta amacımız bütün işsizliği ortadan kaldırmak ve ekonominin tam istihdam modeli ile çalışmasıdır. Her aileden bir kişiye devlet güvencesinden bir iş vereceğiz. Karma ekonomi modelini hayata geçireceğiz. Gençlerin gireceği sınavlar yerine yeteneğe dayalı kaliteli bir eğitim olmalı. İnsanlar bu kadar yoksul olmamıştı. Dilencisi olmayan durak yok. Anadolu'da durum daha kötü, bunun sonucunda gasplar ve hırsızlıklar artıyor. Ecevit, 'Biz iktidardan gidersek ya dinciler gelir ya teröristler gelir' demişti. İşte öngörü budur.

İnsanlar gelir düzeyi artarsa mutlu olur


Türkiye'de çarpık vergi düzeni var!

Genel başkanımız diyor ki 'Türkiye'de çarpık bir vergi düzeni var.' Yani şimdi şu suyu sokakta iş arayan delikanlı da içse, Türkiye'nin en büyük holding patronu da içse aynı KDV'yi ödüyor.
DSP vergileri tekrar düzenleyecek. Kaynağı kendisi yaratıyor zaten. Vergilerle geri dönüyor. Türkiye de iki sorun vardır. Siyasetin finansmanı ve kayıtdışı ekonomi. Siyasetin finansmanını sağlayanlar kayıtdışı ekonomi yapanlardır. İnsanların gelir düzeyi artarsa mutlu olur. Devletin vergi düzeyi düzelirse mutlu olur. İdeolojimiz ekonomik özgürlüktür. En büyük özgürlük, ekonomik özgürlüktür. Paran ne kadar özgürlüğün o kadar; paran ne kadar insanlığın o kadar. Sola döndüğünüz zaman önce insan vardır. İnsanın gereksinimleri nedir, sağlıktır. Paran yoksa adalet de yok, sağlık da yok. Türkiye'de gerçek sol parti demokratik sol partidir.


CHP'ye giden oylar geri dönecek


Diğer partilerin aday listeleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

"Bu seçimde CHP'ye gitmiş olan oylarımız dönecektir. Sayın Kılıçdaroğlu'nun partisine ve tabanına büyük zarar verdiğini düşünüyorum. Bizler asla, 'CHP erisin, yok olsun' diye düşünmeyiz. Sosyal demokrat partilerin her zaman güçlü olmasını isteriz. Ama özü de öyle olmalı. Başkalarının yanlışları doğrulara bir şey katar. Ama siz hakikaten doğru olduğunuz için kazanmalısınız. Aradaki boşluktan faydalanmak değil mesele. Halen DSP'nin seçmen sayısı yüzde 10 barajının üstündedir.

Hüseyin Kireç kimdir?

22.05.1968 Selçuk doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini Selçuk'ta tamamladıktan sonra 1985 yılında İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi'ni kazandı. 1990 yılında mezun oldu. Askerliğini yedek subay olarak yaptıktan sonra klinisyen veteriner hekim olarak serbest çalışmaya başladı. Evli ve iki oğul babası.