Lütfü Dağtaş ve İzmirli yazar, sinemacı Tarık Dursun K., günümüz İzmir'inde anıların eşlik ettiği bir yolculuğa çıktılar. Dağtaş, bir yazarın anılarıyla, hikaye ve romanlarında sözünü ettiği yerlere kendisiyle birlikte gitmenin hazzına bizi de ortak ediyor.

Karşıyaka Bostanlıköy doğumlu, çocukluk ve ilk gençliğini Namazgah semtinde geçiren, bugün Karşıyaka'da adına bir park ile sokak bulunan ünlü edebiyatçımız, sinema insanımız Tarık Dursun K.'nın kitaplarını okudukça aklıma son yıllarda moda olan rehber eşliğinde kent gezileri geliyor. 'Benim' diyorum, 'gezi rehberim Tarık Dursun K.'dır.'  Bunu Tarık Dursun K.'nın kendisine söylüyorum.

'Hadi o zaman,' diyor, 'tabana kuvvet, yollara düşelim!'

Bir yazarın anılarıyla, hikaye ve romanlarında ya da şiirlerinde sözünü ettiği  yerlere kendisiyle birlikte gitmenin hazzı daha bir başka oluyor. Hele o yazar Tarık Dursun K. ise Basmane Garı'nın önünden kıvrılıp, Çorakkapı Camii'ni geçip Tilkilik'ten içeri adım atmanın; manavların, sakatatçıların önünde durmanın tadı daha bir farklı ballanıyor (Keşke dostu, Havra Çarşısı'nın ünlü Meyhanecisi Yasef de yaşıyor olsaydı ve bugün tavukçu olan meyhanesini açık bulsaydık) . Ya bugün kapısında kocaman asma kilidin bulunduğu, Mumyakmaz Camii'nin karşısındaki tarihi Emniyet Oteli'nin (eski Cihan Palas) altındaki Emniyet Kıraathanesi'nde Hasan'ın çayını karşılıklı içmenin...

-Tarık Ağabey, Yılmaz Güney'e 'Çirkin Kral' adını nasıl vermiştiniz, bir daha şu çayın eşliğinde anlatsanıza.

Hiç yüksünmeden bir daha anlatıyor Tarık Dursun K. ve ekliyor:
Biliyor musun ki Yılmaz Güney, benim 23 günde Buca'da çektiğim 'Yaralı Kartal' filmimde oynamıştı!

-Tarık Ağabey, bir soru daha: Edebiyatçı yanınızı iyi biliriz de sinemacı yanınız hakkındaki bilgilerimiz sınırlıdır. Nasıl başlamıştınız sinemaya?

Onu da anlattıklarından özetleyerek aktaralım:

Tarık Dursun K., 'Çarşambayı Sel Aldı' adıyla yazdığı senaryoyu döneminin ünlü oyuncularından Cahide Sonku'ya götürür. Sonku ile görüşmek için yazıhaneye vardığında,  karşısına Arap bir muhasebeci çıkar. 'İri yarı, zeballah bir adam'dır. Ama nedense Tarık Dursun K.'ya kanı kaynar. K. sonrasını şöyle anlatıyor:

-Onlar toplantıda. Onu bana ver, sen bir çay iç, ben kendisine göstereyim, dedi. Bir çay içtim, onu ikincisi, üçüncüsü, beşincisi izledi. Neredeyse çay ağacı olmuştum, dokuzuncu çayda Arap muhasebeci odadan çıktı. Ardından da Cahide Sonku. Allah muhafaza böyle güzel kadın olmaz. Kalça, meme her şey yerinde!

Neyse, muhasebeci, gel, dedi, 300 lira kopardım senin için. Kasayı açtı parayı elime saydı. Birtakım makbuzlar filan imzalattı. Yıl 1951. Böylelikle sinemaya ilk adımımı atmış oldum. Ama 'Çarşambayı Sel Aldı'nın senaryosunu kaybetmişler, filmi çekilemedi.

Sinemaya ilgi duymama gelince; anılarıma yer verdiğim kitaplarımda da aktardığım gibi, çocuklukta çok sinemaya gittim. Sonrasında da yüzlerle, yüzlerle film izledim. Her biri sinema eleştirmeni olan arkadaşlarım Tuncan Okan, Giovanni Scognamillo (d. 25 Nisan 1929), Ali Gevgilili (d. 1938), Çetin Özkırım (d. 1930- ö. 1996) ile birlikte çok film izledik. Başka bir bok yaptığımız yok. Hepimiz sinema eleştirileri yazıyoruz ama doğaçlama. Bir objektifi bile bilmiyoruz. Cahil, bilgisiz kimseleriz. Batı da aynı durumda. Film eleştirisi, yazılan hikayesi üzerinden oluyor. Kaşını şöyle kaldırdı, gözünü şöyle kırptı filan bilmiyoruz. Sonra ben bu konuda bir kitap bulup okudum.

Tarık Dursun K.'nın çocukluk ve ilkgençlik anılarını okuduğumuzda, İzmir'in İkiçeşmelik semtindeki döneminin ünlü Yeni, Tan, Lale, Asri gibi Mezarlıkbaşı sinemalarının müdavimi olduğunu görüyoruz. Yine o yıllar Konak'taki ünlü Elhamra ile Alsancak'taki Birinci Kordon'da yer alan Tayyare Sineması'nın ise hiç adlarının geçmemesi karşısında K.'ya, "Bu sinemalarda bilet fiyatları pahalıydı da ondan mı gitmiyordunuz?' diye soruyorum. Yanıtı şöyle oluyor:

-Para meselesi değil, Tayyare ve Elhamra, bizim deyimimizle, aşki filmler gösterirdi. Biz vurdulu kırdılı filmlerden yana olduğumuzdan o sinemalara hiç gitmezdik.

Bugün altmışın üzerinde kitabı yayımlanmış olan, bunun dışında senaryoları filme çekilen, 12 filmde yönetmen olarak imzası bulunan Tarık Dursun K.'yı biz İzmirliler, İzmir'i bize daha farklı sevdiren değerli yazarımızı hep bağrımıza bastık, basıyoruz. Tarık Dursun K. ile hemşehriyiz, aynı kentin havasını soluyoruz, demenin kıvancını da bir biçimde duyumsuyoruz.