Terör ülkenin ana gündem maddesi olmayı sürdürüyor. Bir taraftan FETÖ tartışması yaşanıyor, diğer tarafta PKK eylemleri.
Başbakan Binali Yıldırım, FETÖ için ölçütünün 17-25 Aralık sonrası olduğunu söyledi. 17-25 Aralık sonrasında, bilerek FETÖ'nün ekonomik, sosyal ve siyasal faaliyetlerine katılanların yargılanması gerektiğini ifade etti. Bu açıklama, tersten bakılırsa, 17-25 Aralık öncesini önemsizleştirme biçiminde yorumlanmaya müsait. Oysa, 17-25 Aralık öncesinde de örgüt, aynı yöntemleri uygulamıyor muydu? İftira, sahte belge düzenleme, kara propaganda yapma gibi araçlarla yargısal kumpasları düzenleyen bu örgüte o zamanlarda sımsıkı sarılanlar Zanzibarlılar mıydı?
TSK'nın içine göz göre bu subayları yerleştirenler, yükselmelerde, atamalarda FETÖ referansını bir kriter noktasına taşıyanlar, sınav sorularının çalınması karşısında önlem almayıp sessiz kalanlar, Papua Yeni Gineliler miydi?
Bu süreçlerden yararlanarak iş, makam, zenginlik sahibi olanlar Trinidadlılar mıydı?
Örgütün demokrasiyi yok edici eylemleri 17-25 Aralık sonrasında ortaya çıkmadı. Sadece, o tarih ile birlikte örgüt, hedef tahtasına muhalif kesimlere ek olarak iktidarı da almaya başladı. Dolayısıyla, Yıldırım'ın ölçütünün nesnel olmadığını düşünmek mümkün. Böyle bir ölçüt ile FETÖ mücadelesinin etkin bir biçimde yürütülme ihtimalinin düşük olduğu görülüyor. Yıldırım, bu noktada toplum vicdanını dikkate alan bir güncelleme yapmalı. Örgütün büyük bir tehlike olduğu, 17-25 Aralık'tan çok önce, yargıdan adaleti silme harekatları olan Ergenekon ve Balyoz ile ortaya çıkmıştı. Yargıdan adaleti silme süreci gözden uzak tutulursa, örgüt ile mücadelenin başarıya ulaşma ihtimali zayıflar.
Terörle mücadele büyük bir dirayet ister. PKK ile mücadelede de benzer sıkıntıları görüyoruz. Türkiye'de, uzun bir süre terörle mücadele yerine teröristle müzakere edenler Koreliler miydi?
Seyyar mahkemelerde terörist karşılama şovlarını Capo Verdeliler mi yaptı?
Açılım adı altında PKK'yı meşru bir politik aktör haline getirmeye çalışanlar uzaylılar mıydı?
Sayın Öcalan ifadesini bizler mi kullandık?
Terörist yapılanmaların palazlanmasına bilerek ya da bilmeyerek, iyi niyetli ya da kötü niyetli olarak yol açmanın bedelini toplumca ödüyoruz. Canlarımız yitmeye, şehitlerimiz gelmeye devam ediyor. Artık bu noktada da daha kararlı bir tavır beklemek hakkımız.
Değerli okurlarım, bu koşullarda, Atatürk ilke ve devrimleri, bağımsızlık, barış, özgürlük ve demokrasi için rehber olmayı sürdürüyor. Herkesi, bir kez daha tüm kurgulanmış önyargılarından arınıp, Atatürk'ü anlamaya çağırıyorum.