İzmir Terziler ve Konfeksiyoncular Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Turun, 'Eskiden bayram öncesi terzi dükkanları hiç boş durmazdı. Terziye gidip takım elbise veya entari diktirmek bir gelenekti. Zaten giysi edinmenin başka yolu da yoktu o zamanlar; ya kendin dikeceksin ya terziye diktireceksin. Raflar birbirinden güzel kumaşlarla doluydu. Şimdi her şey hazır ve terziler bayram öncesi olmasına rağmen bomboş' diyor
Birkaç nesil öncesinden insanlar anlatırlar; "Bizim zamanımızda öyle dükkânlar, mağazalar yoktu. Evde dikiş bilen varsa kıyafetleri o dikerdi, yoksa terzilere gidip kumaş seçip ölçü aldırıp diktirirdik" diye... Şimdilerde terzilere sadece gelinlik veya mezuniyet elbisesi diktirmek için veya paça kısaltmak için düşüyor yolumuz. Terzilik de diğer birçok el emeğine dayalı sanat ve zanaat gibi gün geçtikçe kayboluyor.
Şimdilerde tekstilin üç ana kolu olduğunu söyleyebiliriz. İlki bildiğimiz seri üretim. Ulusal veya uluslararası markaların ürettiği ucuz fiyatlar, bol seçenek, yüzlerce şube ve tabi ki hepsi birbirinin hemen hemen aynısı yüzlerce, binlerce tekstil ürünü. En fazla birkaç yıllık ömürleriyle, eskidikçe yenisi alınan, internet sitelerinden takip edilen, mağazalardan ve internetten satış yapan, ne şartlar altında nasıl üretildiğini pek de sorgulamadığımız, "müşteri memnuniyeti odaklı" bu tekstil sektörü günümüzde sistemin ana çarklarından biri.
Tekstilin ikinci ve giderek popülerleşen diğer kolu ise tasarım ürünleri. Tekstille ilgili bir altyapısı olsun olmasın, şarkıcısından mankenine, tasarımcı olmanın ve tasarım ürünler giymek sınıf atlama olarak lanse ediliyor. Peş peşe açılan ünlü özel dizayn store ürünlere biçilen astronomik fiyatlar da cabası. Tabi ki hakkını vererek tasarım yapan isimler ve tasarım tabirini sadece ticari amaçları için kullanmayan kişiler var ama bu kişiler azınlıkta.
Üniversitelerin ve yüksekokulların moda tasarım veya tekstil bölümleri bu sektörün ilk iki koluna eleman yetiştirirken, giyim sektörünün aslında temel taşı olan üçüncü kol, yani terzilik usta çırak ilişkisi zamanında çok önemliydi. Her zanaat gibi terzilikte gün geçtikçe önemini kaybediyor. Gündelik hayatımızda önemli bir yer işgal eden, giyinme ihtiyacımızı karşılayan bu sektörün atası olan terziliği, mesleğin geleceğini ve bu gününü İzmir Terziler ve Konfeksiyoncular Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Turun ile konuştuk.
 
*Başlangıç olarak İzmir Terziler Odası'ndan biraz bahseder misiniz? 
Terziler odamız 1965 da kuruldu. 1991 de de isim değişikliğine gitti. Terziler ve konfeksiyoncular odası oldu adı. O tarihten bu yana da faaliyetini yürütüyor. Ben 1985'te oda başkanlığına geldim. O tarihten beri başkanım.
 
*Göreve başladığınızda ilk icratınız ne olmuştu. Hedeflerinize ulaştınız mı?
Hedeflerime aşağı yukarı ulaştım. Odanın kurumsal kimliğe kavuşmasını istiyordum. Kiralık yerdeydi şu anki oda merkezimiz kendimize ait. Odaların eğitimine önem veren bir kurumuz. AB projeleri, İş Kur projeleri. Şu ana kadar 2 bin arkadaşımıza KOSGEB ile birlikte eğitim veriyoruz. Şu anda odamıza kayıtlı 1900 üyemiz var.
Merdiven altı terzilerden şikâyetçiyez
*Terziler Odası olarak en büyük probleminiz nedir?
Terziler odası olarak kayıt dışı ve merdiven altından çok şikayetçiyiz. Bunlar pazarlara el altından mal üretiyorlar. Belgesiz ürün satıyorlar. Bu durum vergisini veren, yanında insan çalıştıran ve sigorta ödeyen kesimi zor durumda bırakıyor. Onlarla yarışabilmek için zorlanıyor. Borçlanıyor. Haksız rekabet var. Merdiven altına karşı tedbir alınması zorunlu. Biz elimizden geldiğince mücadele ediyoruz. Ama bizim mücadelemiz tek başına yeterli gelmiyor. Devletin el atması ve kayıt dışını kayıt altına alması ya da yaptırım uygulaması gerekiyor. Odamızın arka tarafındaki varoşlara ne polis ne maliye memuru ne zabıta girebiliyor.
*Bütün esnaflarda ortak bir problem olarak eleman sıkıntısı var. Siz de aynı durumdan müzdarip misiniz?
Şu anda bir tane çırağı eğitime gönderemiyoruz. 4 artı 4 sistemi önümüzü kesiyor. İlkokuldan sonra mesleki eğitim olmalı okullarda. Yeterli değil. çocukların puanları düşükse bizim meslekleri seçiyor. O da kaliteyi düşürüyor.
*Sanatınızda yeterince destek görüyor musunuz?
Biz eşit şartlarda yarışa girmek istiyoruz. Devletten merdiven altı üretimi önlemesini istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Çünkü biz namusuyla, emeğiyle çalışan, yanında insan çalıştıran, sigorta ödeyen insanlarız.
*Bugün ne giysem türü programları nasıl buluyorsunuz? Bu tür programlar mesleğe faydalı mıdır? Faydalıysa burada ne tür bir faydadan söz edebiliriz?
Bugün ne giysem vs yarışmaları heyecan getiriyor. Farklı giyinmesi gerekiyor ki insanların biz de ayakta duralım. Bizim de kendimizi yenilememiz gerekiyor. Oda olarak bunu çok önemsiyoruz. Müşteri kendi tasarımını hayal ediyor. Müşterinin düşüncesini bana aksettirmesi gerekiyor. Kumaş desenini farklı ister vs. herkesin müşterisi vardır.


MEB'e bağlı eğitimler veriyoruz
*Birçok fuar yapıyor veya destek oluyorsunuz. Bunlardan söz eder misiniz?
 İzmir'in moda tasarım yarışmaları, gelin-damat fuarları bizim için çok önemli. Büyük katkısı var bize. Biz de elimizden geldiğince İZFAŞ ile işbirliği içindeyiz. Sağolsun belediye başkanımız destek olmaya devam ediyor.
Tercihimiz gelin-damat ayrı bir fuar ve moda ile ilgili ayrı fuarlar olması. İzmir'deki fuarlar her gün dolu. İstanbul kadar dolu.
*Oda olarak verdiğiniz kurslar ve avantajları nedir?
Oda olarak kurslarımız avantajlı. 1993 yılından bu yana MEB'e bağlı eğitimler veriyoruz. Doğrudan doğruya modelist yetiştiriyoruz. Modelistler bir yıllık eğitimi geçince bilgisayar üzerinden eğitime geçiyor. Cüzi ücretler alıyoruz kursiyerlerden. Gençlere imkan tanıyoruz. Özel bir kurumun 5 bin liraya verdiği bir kursu biz burada bin liraya veriyoruz.
Terziliğe ne zaman ve nasıl başladınız?
Ben de 1967 yılına kadar bu meslekte çıraktım. Alsancak'ta ilk dükkanımı açtım. İyi bir yerim vardı. Ama odaya çok önem verdiğim için kendi işimi ikinci plana attım biraz. Sabah 9'dan akşam 6'ya kadar ayrılmam. 32'inci yılıma girdim neredeyse. Bir işi profesyonelce yaparsanız başarılı olursunuz. Zaman ayırmanız gerekiyor. Ekibinizi kurmanız gerekiyor.
*Bir terzinin günü nasıl geçer?
Sabah 8.30'da açtığını düşünsek akşam sekize kadar işyerinde işini görür yani pek vakti yoktur. Biz de o yüzden terzilerimizin ayağına kadar gidiyoruz. Evrakını her ay ayaklarına kadar gönderiyorum üyelerimizin.
*Terzilik mesleği eskiden nasıldı?
Terzilik mesleği altın bilezikti bir zamanlar. Usta terziler aynı anda birçok çırak yetiştirmesine rağmen çırak seçerken mutlaka seçici davranırdı. Elinin yatkınlığı, gözlerinin sağlamlığı, dikkatli, sabırlı ve titiz olması bir çırak adayını tezgah başına geçiren önemli etkenlerdendi. Bugünün terzilerinin bundan yıllar önce, ilkokulu bitirir bitirmez meşhur terzilerin kendilerini yanında çalışan çırakları arasına alıp işi öğretmeleri için yapmadıkları şey kalmazdı. Anne babalar ilkokulu bitiren çocuklarının meslek edinmesi için "Eti senin kemiği benim"der, ustalara emanet ederlerdi. Halen biraz var ama dediği gibi eskiden daha farklıydı.
Terzi çırakları dükkana ustalarından önce gelir, temizliği yaparlardı. Ardından kömür ütüsünün külünü döker, temizler, yeni közleri hazırlarlardı. En büyük umutları ise ustalarından bir "aferin" veya müşteriden bahşiş koparmaktı. Çıraklıktan ustalığa giden yol 10-15 yılda kat edilirdi. Ustalarının yanında yetişen çıraklar, bunun zamanın güzide mesleklerinden olduğunun bilincinde olarak, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa yükselerek işlerine devam ederlerdi.
Üretim yerine tadilat işleriyle uğraşıyoruz
*Peki ya bayramlar nasıl geçerdi?
Geçmişte, bayram öncesi günlerde terzi dükkanları hiç boş durmazdı. Terziye gidip takım elbise veya entari diktirmek bir gelenekti. Zaten giysi edinmenin başka yolu da yok o zamanlar; ya kendin dikeceksin ya terziye diktireceksin. Raflar birbirinden güzel kumaşlarla doluydu. Sipariş üstüne sipariş alır, çift vardiya usülüyle sabahlara kadar çalışırdık biz terziler. İyi de para kazanıyorduk bu işten, memur maaşının 3-4 katı kadar. 
Evet, eskiden elbiseler dikilir, terzilere gidilirdi. Şimdi ise daha çok tadilat işleri yapılmaya başlandı. Bunu nasıl buluyorsunuz?
Son yıllarda terziler sipariş üzerine üretim yerine tadilat işleriyle uğraşıyorlar. Hatta artık tadilat işleri de giderek azalıyor. Tüketiciler bir giysiyi onarmak yerine yenisini almayı tercih ediyorlar. Bu da esnafı daha da zor durumda bırakıyor. Ancak yine de, mağazalardan alınan giysilerin giyenlerin üzerine tam oturması için gereken tadilatlar, tüketicilerin yolunun terzi dükkanlarına düşmesine neden oluyor. Şu anda aslına bakarsanız gençler terzileri tanımıyor. Markayı tanıyor. Markalaşmak önemli. Çoğu arkadaşımız yeni dikmek istemiyor. Yaşım geçmiş diyor. Tadilatla ilgileniyor. Paça kıvırmak daraltmak kısaltmakla uğraşıyor. Arz talep meselesi bu. Markalaşmış büyük kurumlar var. Özel siparişler de maliyetli. Herkes isteyemiyor. Özel dikim pahalı olduğu için insanları zorlayamazsınız. Özel dikim zor bir zanaat.
Terziliğe merak salanlar ne yapmalı?
Gelecekte sektörler nasıl evrilir bilinmez ama biçki, dikiş bilmenin de kimseye bir zararı dokunmaz.  Kendi giysinizi dikmek "Üzerindekini nereden aldın?" sorusuna "Ben diktim!" cevabını vermek nasıl güzel bir şey olur hayal edebilir misiniz?
Eğer dikişe meraklıysanız, Halk Eğitim Merkezleri ve Terzi Esnaf Odaları'nca düzenlenen Biçki, Dikiş ve Terzilik eğitimleri belki bir meslek hem de ya da bir hobi edinmenize neden olabilir. Sonra da dilerseniz bir terzinin yanında çırak olarak yetişebilir, işi ustasından öğrenirsiniz.
Terziye sipariş vermek
Eğer hala varsa, mahallenizdeki terzi dükkanına uğrayıp bir giysi sipariş vermeyi deneyin. Kalitesini ve ömrünü seri üretim ürünlerinizle bence bir kıyaslayın. Terzi dükkanını sadece tadilat için değil bizzat üretim amacıyla bir ziyaret edin. Aslında ihtiyacınız olan giysiyi tam da istediğiniz şekilde sipariş usulüyle elde edebilirsiniz. İstediğiniz renk, kumaş, ek bir cep, aklınıza ne gelirse... El emeğinin kıymetini, güzelliğini ve size özel üretilmiş bir giysiyi kullanmanın tadını çıkarın.
Diyelim ki terziye bir giysi siparişi verdiğiniz de öncelikle kumaşa karar verilecek. Terzinizin elindeki kumaşlardan seçebilir veya dışarıdan kumaş temin edip terzinize götürebilirsiniz. Sonrasında mezura ile boy, basen, bel, göğüs, kol ve bacak boyu ölçünüz alınır. Terziniz istediğiniz modele ve ölçülerinize göre bir kalıp çıkarır ve kumaşı biçer, yani keser. Kumaş biçilip kalıba göre birleştirildikten sonra terziniz sizi ilk provaya çağıracaktır. Bu provaya terzi jargonunda "çıplak prova" denir. İkinci prova "telalı prova"dır. Üçüncü ve genelde son olan provada artık giysi meydana çıkmıştır, son rötuşlar yapılır. Giysiniz hazır olduğunda teslim alır, güle güle giyersiniz.