'Unutuştan Sonsuza Toplu Şiirler' ve 'Yaşam Kesikleri Toplu Yazılar' kitaplarını çıkaran yazar ve şair Erdal Alova, Türkiye'nin destanını da yazmaya başladı. Alova 500 sayfalık tek bir şiirde Türkiye'nin tarihin tozlu raflarında kalmış hikayelerini dizelere dökmeyi planlıyor

Erdal Alova ile Mehmet Esen'in İzmir'deki programı sonrasında bir söyleşi gerçekleştirdik. 1995'te yayınladığı 'Bitik Kent' şiir kitabı ile Cemal Süreya Şiir Ödülü'nün sahibi olan Alova günümüzde, kendisini en çok rahatsız eden şeyin şiire 'olmayan' ilgi olduğunu söylüyor. Alova ile sadece şiiri değil şiirden yola çıkarak sanatı, şiir dışındaki sanatı da, toplumun sanata olan bakışı, toplumu ve projelerini konuştuk.


-Erdal Alova ilk, profesyonel anlamda, şiire 'Issız Bir Şiir' ile başladı. O zamandan bu yana şiire olan bakışınız değişti mi?

Tabii ki değişti. Özellikle ilk başlarda olmayan, daha yoğun bir şiire geçtim. Bu benim farkettiklerim, ama tam anlamıyla ne tür değişimleri yaşadığımı benim söylemem taktir edersiniz ki biraz zor. Bunu aslında eleştirmenlerin kendilerini söylemesini isterim. O zaman da şu konuya geliyoruz: Gerçek bir eleştirmen var mı ki ülkemizde? Bizim ülkemizde eleştirmen dedikleriniz pek şiirle haşır neşir değil. Daha düz anlamda pek ilgilenmiyorlar. Onların söyleyecekleri yok madem, ben devam edeyim. Daha sorumlu bir şiire geçtim. Yani artık yazdıklarıma daha dikkat ediyorum, çala kalem dediğimiz durum pek kalmadı. Aslında bir yerde, ilkin, acemiliyimde, daha iyiydi şiirlerim. Çünkü daha içtendiler. Bir işte, benim için bu şiir, ustalaştıkça bu içtenlikte biraz azalıyor. Azaldıkça da acemilik de yok oluyor.

-Yeni kitabınız, Unutuştan Sonsuza Toplu Şiirler, sizinle tanışanlar için iyi olduğunu düşünüyorum. Çünkü belirlediğiniz ya da beğendiğiniz şiirleri insanların önüne koymanız hem size hem de şiire olan meraklarını arttıracaklardır.

Evet. Bu kitapla ilgili şunu da belirtmek isterim ki şiir hayatımda yazıp yayımlanan tüm şiirlerimde yeniden eskiye doğru bir zaman çizelgesi halinde sıraladım. Önceki sorularınıza artı bir cevap olarak bu kitabımda, şiir yaşamıma bakınca, fazla bir dize veya kelime göremiyorum.

-Benim kitaplar konusunda hoşuma giden bir nokta da kapaklarıdır. Kitabınızın, Unutuştan Sonsuza Toplu Şiirler, kapağı gayet hoş olmuş. Özellikle baykuşun olması ilgimi çekti.

Baykuşu ben de özellikle istedim. Biliyorsunuz ki baykuş bilginin sembolüdür. Yakın zamanda da toplu yazılar kitabım çıkacak. Madem hoşunuza gitti sizi güzel bir haber daha vereyim. Yeni çıkacak 'Yaşam Kesikleri Toplu Yazılar' kitabım yine aynı kapak tarzında olacak.

Destan yazıyorum

-Sizinle yeni tanışacaklar için toplu şiir ve yazılarınız gayet iyi bir adım, fakat yeni bir şiir kitabı da yayınlamayacak mısınız?

Tabii ki yeni şiir kitabının üzerinde 2009'dan beri çalışıyorum. Bir şiir çalışmam var ve bu şiir uzun ve tek bir şiir olacak. Destan gibi belki de bizzat kendisi. Kitabım ya da şiirim 2015 sonu ya da 2016'da biter. Bu çalışmam yüzünden, insanlar toplu şiir kitabıma bakarlarsa, yakın zamanda hep kısa kısa şiirler yayınlıyorum.

-O zaman yeni kitabınızdan bahsetmişken; bu çalışmanızdan biraz bahsedebilir misiniz?

Destan biçiminde ele alıyorum. 5 yüz sayfalık uzunca bir şiir olacak. İlkçağ Türkiye tarihini anlatıyor. Türkiye'nin tüm bölgeleri bu kitapta tarihi olaylar ışığında geçecek.

-Şiirlerinize genel anlamda bakarsak daima bir hareket halinde, bir kaos var. Üzerinde çalıştığınız kitabınız da bu yönde mi olacak?

Dünyanın ve doğanın karmaşası neyse onu yansıtmaya çalıştım. Tabii aynen yansıtmıyor, oradan bir şey çıkartarak bunu yapıyorum. Yaşamın ve doğanın zenginliğini mümkün olduğunca ucundan tutarak yansıtmaya çalışıyorum. Tabii bunu ne kadar yapıyoruz, bunun sonu yok. Ama bu son yaptığım ve üzerinde uğraştığım destan çok farklı. Daha zengin bir kelime hazinesi var. Türkiye'deki fauna florasını mümkün olduğunca çok yansıtmaya çalışıyorum. Pek şiirlerimde geçmemiş hissiyatlarımı yazıyorum. Sanki bitki, hayvan bilimci gibi ama belli bir içeriğin içinde yapıyorum bunları.

-Mitolojiden yararlanacak mısınız?

Mitolojiden tabii ki faydalanacağım. Daha önceki şiirlerimde çağdaş güncel olayların içerisinde eriterek okuyucuya yansıtıyordum ve yeni eserimde de yansıtacağım. Özel adlar yer almıyor benim yeni yazdığım kitapta. Özel adlar, kahramanlar derken şunu kastediyorum: Misal, İskender'i hiçbir zaman İskender olarak görmeyeceksiniz. Onun hayaletini göreceksiniz.

Şiirim herkese her şeye açık

-Şiir yazarken daha önceden aklınızda kurduğunuz 'Ben şunu yazayım' mı diyorsunuz? Biraz daha sadeleştirirsem şiir yazarken veya yazmadan önce temanızı nasıl belirliyorsunuz?

O an bana ilham veren her şeyden yararlanıyorum. Yazmadan öce ben şunu yazayım diye asla kağıdın başına oturmuyorum. Yaşamın kapladığı, içinde olduğu her şey şiirlerimde yer bulur ve buluyor da. Ben hiç birini reddetmiyorum. Benim şiirim her şeye açık. Şu girer girmez diye bir şey yok.

-Şimdi şunu da merak ettim. Bir çok yazar ya da sanatçıda bazı alışkanlıklar veya takıntılar olur sizde böyle takıntılar var mı? Yani bunsuz yapamam dediğiniz...

Benim öyle bir takıntım hiç olmadı.

Gezi beni heyecanlandırdı

-Toplumsal şiir dediğimiz tarzda yazmayı hiç düşündünüz mü? En son, Gezi olayları sonrası, 4 şiir yayınlamıştınız. Bu yönde bir düşünceniz var mı?

Yok, ben o tarz yazmıyorum. Demin de demiştim, 'Hayatın içindeki hiç bir şeyi reddetmiyorum' diye. Gezi olayları da benim için öyle. Gezi ile ilgili 4 şiir yazdım onlar internette yayınlandı. Toplumsal şiir dediğimiz kalıpta şiir yazmam olaylara bağlı aslında. Olaylar ve durumlar beni heyecanlandırırsa yazarım. Gezi heyecanlandırdı, yazdım. Yoksa durup dururken yazmıyorum.

-Siyasete olan ilginiz nasıl?

5-6 yıldan beridir sadece şiirle uğraşıyorum. Olaylarla ve politikayla pek ilgim yok. Genel dünya politikasını takip ediyorum. Ekonomiyi de çok takip ederim. Misal, 2 yıl içerisinde dünyanın ekonomik bunalıma gireceğini biliyorum. Sıcak politikayla ilgilenmiyorum. Değmediğini biliyorum.

Şiirlerimi marksistçe yazıyorum

-Neden değmediğine inanıyorsunuz?

Türkiye'de parlak bir politik hayat yok. Her şey mat. Ben şiir içerisinde politikalarımı belli etmeden yapıyorum. Tarihi aynen yazıyoruz. Tarih, politikanın kendisi. Benim şu anda yazdığım şiirimde en az 5 yüz tane olay var. Bunların çoğu sıradan tarih kitaplarında yok. Atlanılan, geçmiş olaylar. Bir kördüğüm var en bilinen olay olarak. Bir marksist olarak, o açıdan şiirlerimi ve olayları yorumluyorum.

Bitik kent yeni kitabımın başlangıcı

-En sevdiğiniz ve sizin için özel bir yere sahip olan kitabınız var mı?

Aslında hiçbir kitabımı ayırt etmem. Sadece, 1995'te Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü aldığım 'Bitik Kent' benim için özel bir öneme sahip. Sonuçta, bu kitabım, şimdiki döneme beni hazırladı. Şimdi yazdığım şiirim açısından da 'Bitik Kent' önemli bir yere sahip. Yani, Bitik Kent, yazdığım üzerinde uğraştığım şiirimin başlangıcı.

-Yakın zamanda yeni bir çeviri çalışmanız da olacak mı?

Şimdi Neruda'dan bir çeviri yaptım yayınlanacak. 1-2 ay içersinde Can Yayınlarından çıkacak. Kitabın ismi 'Yeryüzünde Konaklama'. Onun üzerinde çok uğraştım. Çevirisini yaptığım ve yayınlanan kitaplarımın içersinde 'Kuruntular'ı da çok seviyorum.

-Neden televizyonlarda sizi sıkça görmüyoruz. Yalnızlığı seven bir haliniz var.

Yalnızlığı seviyorum. Ben bundan, 15 yıl kadar önce, çok çıktım televizyonlara, basına. Bunların bir önemi olduğunu zannetmiyorum. Popüler olmanın şairlikle bir ilgisi yok. Tam tersine şiir ve şairlik çekilmekle, yalnız kalmak ile ilgili. Gizli olacaksınız, hiçbir şey beklemeyeceksiniz. Ölümden sonra anlaşılacağınızı bileceksiniz. Şairlik böyle bir şey. Kimseden bir şey beklemiyorum. Yani karşılık alma ümidi içersinde eserlerimi yazmıyorum.

Şiir tekrar iktidarı ele geçirecektir

-Ben şiirlerimle var olmak istiyorum ve şiirlerimle konuşuyorum diyorsunuz?

Ama böyledir bu. Tarihte de böyledir. Sadece şairler için değil tüm sanatçılar içinde geçerlidir bu. Bach 200 sene sonra ünlendi Avrupa'da. 200 sene boyunca Bach ölüydü, yoktu öyle biri. Türkiye'de çok genç, değerli şairler öldü. Bizden çok genç hem de. Maalesef bizim toplum böyle. Biraz olay olması gerekiyor. İnsanların kafasının uyanması için bir olay olması gerekiyor. Bütün dünya aslında bu vaziyette. Şiir gerilemiş durumda. Bence, bu geçici bir şey. Ben bunun tam tersinin olacağını biliyorum. Belki 10 sene belki 50 sene sonra şiir tekrar iktidara geçecektir.
İnsanlar, tekrar kendilerine döndükleri zaman, bu görselliğin illüzyonundan kurtuldukları zaman, şapkadan tavşan çıkarıldığını anladıktan sonra şiir tekrar önem kazanacaktır. Kendine dönmek, şiire dönmektir. Şiir insanın özüdür. Kendini ifade edebilmek için en dolaysız yöntemdir.

Recep İvedik nere Şarlo nere

-Türkiye'de sanata ve sanatçıya olan ilgiyi nasıl buluyorsunuz?

Öncelikle şiire ilgi yok. Bir yerde iyi diyebileceğimiz sanata da aynı şekilde... Ben bin tane satıyorum herkes çok iyi diyor. Burada şiire olan ilginin az olmasının birkaç nedeni var. Öncelikle, kitaplar çok pahalı. Bir öğrencinin her seferinde 25 lira ödeyip bir kitap alması çok zor. Bu bakımdan da ben internete yöneleceğim. Benim Gezi ile ilgili yazdığım 4 şiirimi 33 bin kişi okumuş, 1 ayda. İkinci olarak, bu konuda tabi ki bizler, edebiyatçıların da, kabahati var. Toplumla ilişki kurmak için kitaplar şart değil. Bunları ben kalıcı diye yayınlıyorum. Bundan sonra üzerinde çalıştığım şiiri kitap olarak yayınlamadan önce bir kısmını internette yayınlayacağım. Hepsini yayınlarım ama o zamanda yayıncı itiraz eder. Aslında biz yayıncı ve internet arasında sıkışmış vaziyetteyiz.
Sanatın diğer kollarına gelirsek. Ben film izleyemeyi de severim. İyi filmler yapılıyor ama iyi filmlerin seyircileri hemen hemen çok az oluyor. Bir film yayınlandı, Recep İvedik diye. Bu filme de 1.5 milyon kişi gidiyor. Kabul etmeliyiz ki, toplumun düzeyi bu. Çok kaliteli filmler var: Misal 'Bir zamanlar Anadolu' filmini kaç kişi seyretti. Toplumsal düzey bizde maalesef çok düşük. Bunun nedeni de televizyon. Televizyon daima kaliteyi düşürüyor. Sonra Recep İvedik'e gidiyorlar. Bahanesi de stres atmak içinmiş. Öyle stres atılmaz ki stres Şarlo ile atılır. Şarlo nerde Recep İvedik nerede?

-Sanatta, kitaplar da cinsellik ile ilgi çekilmeye çalışılıyor. Bazen de işe yarıyor. Neden?

Toplum cinselliğe aç, doymamış. Kafası orada olunca sanatçı da okunmak için kitaplarında toplumun bu zayıf yönünü kullanıyor.

Can Yücel Lan bile demezdi

-Can Yücel'in yakın arkadaşlarından biriydiniz. Bana kısaca Can Yücel'den de bahsetmeniz mümkün mü?

Can Abi bir kere iyi bir insandı. Çok zeki ve çok kültürlü bir insandı. Zekasını ve iyi yüreğini bir araya getirebilmiş yegane insanlardan biriydi. Bir insan için bunu gerçekleştirebilmek fazla mümkün değil. Küfürbaz bir insandı diyenler çıkabilir. İyi, çıkarsız olarak yanında bulunanlara 'Lan' bile demeyen bir insandı. Dobra bir insan olduğu için o durum ne gerektiriyorsa, hangi organı kullanması gerekiyorsa çekinmeden söylerdi. Bunu herkes yapamaz. Türk şiirinde bu tür sözleri ilk söyleyen şairdir.

-Yeni şairleri okuyor musunuz?

Son şairleri fazla bilmiyorum. Açıkçası, son 10 yıldır fazla takip de edemiyorum. Köyde inzivaya çekildiğim için fazla bir bilgim olmuyor. En son olarak, Küçük İskender'i iyi biliyorum. Daha doğrusu tektük şiir okursam okuyorum. İyi şiirler yazılıyor aslında Gökçenur Ç. var misal güzel yazıyor. Onu beğeniyorum.

Bize kültür şairi lazım

-Son olarak, yeni şairliğe başlayan ve bu yönde ilerlemek isteyen şair adaylarına söylemek istediğiniz bir şeyler muhakkak vardır? Bunlar neler öğrenebilir miyim?

Çok çalışacaklar, okuyacaklar. Öyle ilham gelmesini beklemesinler. Türk şiirinin, kültür şiirine ihtiyacı var. Eski şiir tarzları bitti, yeni şiirler, tarzlar bulunmalı ve yazılmalı. En az iki dil öğrensinler. Sosyoloji, tarih, biyoloji, matematik yani tüm bilimleri iyice öğrensinler. Kültür şiiri gerekli bize ve çok kültürlü olmaları gerekmekte. Yoksa bir aşk ve doğa şairi olarak bir kenarda kalırlar.