Türkiye'de olup bitenlere uzun süredir seyircilik eden dış dünya twitter'ın kapatılmasının ardından, nihayet tepki vererek, Türkiye'deki gidişten endişelerini dile getirmeye başladılar.
ABD sözcüsü: "Sosyal Medya sitelerinin kapatılması önerileri hakkında oldukça endişeliyiz... Demokrasiler, kamudan gelen farklı seslerle güçlenir. Bağımsız ve kısıtlı olmayan medya demokratik, açık toplumların temel unsurudur ve aynı zamanda resmi olarak şeffaflığın ve hesaba çekilirliği garantiye alır."

Avrupa Komisyonu'nun dijital stratejilerinden sorumlu üyesi Neelie Kroes; "Türkiye'deki twitter yasağı yersiz, anlamsız ve ödlekçedir. Türk halkı ve uluslararası topluluk bunu sansür olarak görecektir."
AB'nin eski Ankara Temsilcisi emekli Büyükelçi Marc Pierini'nin, Wall Street Journal'da yer bulan sözleri: "Türkiye şimdi tamamen farklı bir ligde... twitter'i bloke etmek, kısa bir süre önce imzalanan internet yasasının uygulanması yönünden bir ilk adım. Türkiye, kendini dünyadan dışlıyor."

Küresel risk danışmanlık şirketi Eurasia Group'un analisti Naz Masraf; "Bu, Erdoğan'ın sonucu ne olursa olsun seçim sonrası döneminde muhtemelen daha uzlaşmacı bir yaklaşımı benimsemeyeceğine ilişkin ilk işarettir. Bu, muhtemelen Türkiye'nin, dünyadaki konumunu yalnızlaştıracak, özellikle Batı ile ilgili olarak."

Sosyal medyaya sızan ve Erdoğan'ın yolsuzluk yaptığı iddia edilen kayıtların yerel seçimler öncesinde hükümetin itibarına zarar verdiğini not eden Guardian: "Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sosyal medyanın 'kökünü kazıma' tehdidi ardından, twitter'a erişimi kısıtladı" haberini vermiş.

New York Times: twitter'ın hükümete yönelik yolsuzluk iddialarının sosyal medyada hızla yayıldığı bir dönemde kapatıldığına dikkat çekerek; Başbakan Erdoğan'ın 11 yıllık iktidarındaki en kritik mücadelesini verdiğine; twitter ve youtube üzerinden yayılan yolsuzluk kayıtlarının Erdoğan'ı oldukça zor duruma soktuğuna değinmiş...

The Wall Street: "twitter yasağı, Türkiye'yi Suriye, Kuzey Kore ve İran'dan oluşan küçük otoriter rejimler grubu içine soktu" denilerek, Türkiye'nin dünyadaki en çok twitter kullanılan ilk 10 ülke arasında olduğu ve hükümete karşı muhalefetin hızla büyümekte olduğuna değinmiş.

Bunlar süreç devam ederse çoğalacak olan dünya tepkilerinden bazıları... Ülkemizin gidişatı hakkında düşüncelerin özeti. Giderek demokratik dünya geleneğinden iyice uzaklaşan bir ülke profili çiziyoruz. Seçim öncesi hiç hoş bir atmosfer değil. Kutuplaşmada yeni bir sayfa daha açılmış olduğu gibi, seçim sonrasında oluşacak atmosferle ilgili ip uçlarını da yansıtan bir son dakika gelişmesidir twitter yasağı. Önceki süreçlerden bağımsız değildir, devamıdır.

Demokrasinin askıya alındığını şimdi fark ediyor birileri. Özellikle işinden olan Erdoğan destekçileri... Tüm bu bilinenin görünürlüğü üzerinden yapılan tartışmalar, zaman kaybı ve asıl konuşulması gerekenden uzaklaştırılma...

Türkiye'de Erdoğan'la başlayan süreç için dipnotlar düşme zamanı şimdi: Bundan böyle Türkiye'de önemli konumlara gelebilmek, Erdoğan gibi tutuklanıp mahkum olmaktan geçecek... Birbirine benzemeyenlerin aynı torbada tutukluluğunu buradan okumak gerek. Bu başlığı not edip, sonradan açabileceğimiz gelişmeleri bekleyiniz.

Tüm bu yaşadıklarımızın tek bir özeti var: 'Çözüm', 'açılım', 'demokratikleşme', 'barış' gibi sıfatlarla pazarlanan 'süreç'... Özetle 'çözülüş süreci'...
Yerel seçimle başlayan değişim rüzgarı için şişirilen yelkenlere bakınca; genel seçimlerde açılımcı vekil adaylarının çoğaltılacağını ileri sürmek kehanet değil. Yerel seçimlerle edilgenleştirilerek, "Aman oylar bölünmesin" telkini ile bölünmeden yana olanları da onaylamak zorunluluğuna verdiğimiz addır 'seçim'. Türkiye'de demokrasinin geldiği nokta bu. Her türlü özgürlüğün yolu tıkalı ve "Erdoğan'dan kurtulmak" noktasına kilitli. Bu kilidi sandık açar mı? İnternet haberleşmesinde seçim hileleri konusu hiç bu kadar fazla yer bulmamıştı. Tüm hava delikleri tıkalı bir mekanizmadan tıkayan birilerini göndermek üzere yola çıkıyoruz(!)...

Hepimizin inanmak, inandırılmak istediğimiz en az bir yalanımız var artık. En iyisini seçme şansımız yok. Birilerinin bir nedenle belirledikleri içinden en iyisini seçmek? Böyle bir özgürlüğümüz bile yok!...
Herkesi aynı potada birleştirip, kendiliğinden ikna edecek yapı için sıvanan kollar her bir seçimde biraz daha yol alıyorlar. Devletin üniter yapısının en önemli güvencesi olan Cumhuriyet'in temel ilkelerinin başkalaştırılması üzerinden üretilmeye çalışılan 'çözüm' ile devletin çözülmesinin bizler için en iyisi olduğuna inandırılıncaya kadar devam edeceği anlaşılan bir 'süreç'... Gerisi teferruat...
Hukuk bu yüzden yok edildi, masum insanlar bu yüzden tutuklandı ve hüküm giydiler. Sürece itirazı olan herkese bir bedel ödettirilirken, sürece yeşil ışık yakanlar bir yer edinir oldular.
Şimdi Türkiye'nin siyasetine iktidar üzerinden biçim verilmesi süreci geride bırakılarak, muhalefet üzerinden biçim verme sürecine giriliyor. İktidarın başlatıp tamamlayamadığı açılım için yeni bir yol arayışı için kritik eşik yerel seçimler. Yerelle başlayan değişim rüzgarı genel seçimlere damgasını vuracak. Türkiye stratejistleri bu yüzden muhalefete yöneldi. Açılımcı belediye başkanları ile başlayan furya açılımcı vekillerle sürecek gibi görünüyor. Ufukta kısa süre içinde demokrasi görünmediği gibi otoriter yapı giderek kök salıyor. Türkiye bölgemizi sarsan renkli devrim kuşağına gireli çok oluyor, ancak hala farkında olmayanlar var...

Devlet de yaşayan bir organizma, bir yapı. Kuruluş felsefesi, ilkeleri tıpkı insan vücudunun uzuvlarını bir arada tutan iskelet sistemi gibi. İskeletiniz yoksa, siz de yoksunuz; devlet de böyle...
"Başka bir organizma oluşturulmaya çalışılıyor görmüyor musunuz?..." desem fark edecek mi? Dizi izler gibi yolsuzluklara kilitlenmiş sürükleniyoruz. Sataşma ile yürüyen bir siyasete mahkum edilmişiz, sorunlar birikmiş, tortulanmış, yeni ekonomik açmazlar, sıkıntılar yolda... Yönetenlerin sorunlarını ve arkasına saklandıkları yasakların çoğaltılmasını konuşmaktan, yurttaşlara sıra gelmiyor. Yurttaştan kopuk siyasetle ülke giderek dünyadan da kopuyor... Önce komşularımızdan koparak başlayan yalnızlığımızın alanı giderek genişliyor.
Seçimle getirileni, seçimle gönderilemez hale geldiğini daha ne kadar görmezden geleceğimizi başka yazılara bırakalım.