Şu anda Selçuk'tayım...
Nerede karnımı güvenli doyururum diye düşünürken, sorunu çözmek için vatandaşlara danışmak istedim,
Sanki sözbirliği etmiş gibi hemen herkes ADD'yi gösterdi.
ADD, Atatürkçü Düşünce Derneği'nin kısaltılmışı...
Zaten bir misafirimle buluşacaktık.
Bodrum'dan Ayfer Ülkü gelecekti...
Dahası Mimar Tolga Ülkü de Moldova'dan gelecek, tarihi şehrimizde buluşacak ve sırasıyla Kuşadası, Seferihisar, Çeşme, Urla ve Foça'yı gezecektik.
Bize Ayşe Egemen hizmet etti.
Hatta torpil de yaptı, bol kaşarlı yedik.
İyi mi kötü mü siz karar verin:
Ayşe Kızımız 16 yaşında evlenmiş ve iki yaşında kız annesi...
Şu an 20 yaşında...
Üzülelim mi sevinelim mi?
Bilemiyorum...
Çocuk gelinlere karşıyız...
Ama her yerde karşımıza çıkıyor.
Ama iyi tarafı ADD gibi sahip çıkanlar var.
İş veriyorlar, ekmek veriyorlar...
Bu kadar işsizin içinde bunlara sahip çıkılması çok önemli.
Yola çıkmadan önce, internette bir gezinti yaptım:
Bir gazetecinin 'Uyduruk Danışmanlık!' başlıklı yazısını okudum.
Çok beğendim...
Sizlerle paylaşarak, Türkiye'nin halini göstereyim:

Hatırlarsınız

Uganda'nın bir dönemine damgasını vuran İdi Amin'in hayatından bir kesiti yansıtan 'İskoçya'nın Son Kralı' adlı filmi izleyenler hatırlayacaktır.
Gerçek kişi ve olaylara dayanan bu filmin senaryosunda; Uganda ülkesinde gönüllü olarak bulunan İskoçyalı genç bir doktor ile Uganda diktatörü İdi Amin'in yolları hoş bir tesadüf eseri kesişir.
Çok geçmez İskoçyalı Doktor İdi Amin'in dostluğunu kazanır, gözüne girer, kısa sürede özel doktoru ve baş danışmanı olur.
İskoçyalı Doktor'un kıvrak zekası İdi Amin'in gücüne güç katar.
Ancak İdi Amin büyük bir hataya doğru sürüklenmektedir.
İskoçyalı Doktor hatayı önceden sezinler ve çekincelerini İdi Amin ile paylaşır.


İş işten geçmiştir

İdi Amin, İskoçyalı danışmanının uyarılarına kulak asmaz, dinlemez ve bildiğini okur.
İskoçyalı kısa sürede haklı çıkar.
İdi Amin yaptığı büyük hatanın farkına varır.
Ne var ki iş işten geçer.
İskoçyalı doktor, adeta kendi kendine isyan eden İdi Amin'e 'Ben seni uyarmıştım' diyerek, böbürlenir.

Ateşten gömlek

İdi Amin, İskoçyalı doktora öyle bir yanıt verir ki; İskoçyalı işte o zaman ateşten gömlek giydiğinin farkına varır.
İdi Amin'in yanıtı şöyledir:
Evet sen beni uyarmıştın, ama sadece uyarmakla yetindin, beni hata yapacağıma ikna etmedin, baş danışmanım olarak beni ikna edebilirdin...


Aslı nasıl olmalı?

Kıssadan hisse misali...
'İskoçya'nın Son Kralı' filminden sizlere anlattığım bu kesit, danışmanlık görevinin öyle düşünüldüğü gibi basit bir görev olmadığını yorumlayan en güzel örneklerden biridir.
Günümüzde danışmanlık birilerinin birilerine sağladığı haksız kazancı legalize eden bir müessese niteliğinde değerlendirilse de; hakkaniyetle uygulandığında kişiye, kişilere ya da kurumlara büyük değer katan bir misyondur.


Basit değil

Danışmanlık kurumu her ne kadar ülkemizde son 25 yıldır yaygınlaşmış olsa da, özünde çok eskilere dayanan bir görevdir.
Öyle ki; Osmanlı padişahlarının bile musahabi, yani günümüz ifadesiyle danışmanları olmuştur.
Sözlükler danışmanlık görevini; 'Belirli bir konuda bilgi ve uzmanlık sahibi olan, bilgi ve görüşlerinden yararlanmak üzere görevlendirilen kişi' şeklinde açıklasa da, bir kez daha yineliyorum; danışmanlık görevi öyle karşıdan görüldüğü gibi basit bir görev değildir.

Toplum genelde, 'Oh ne güzel adam oturduğu yerden para kazanıyor' diyerek, danışmanlık görevini hafife alır.
Ancak, danışmanın danışmanlığını yaptığı kişinin başarısızlığı karşısında ise aynı toplum; 'Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmazmış' yorumuyla faturayı hiç düşünmeden danışmana kesmekten de geri durmaz.
Haksız da sayılmazlar aslında...
Zira danışman insanı vezir de eder rezil de.
Kimisi de bu sözü, insanın eşi için söyler...
Örneğin cabbar bir hukuk danışmanı müvekkilini deyim yerindeyse ipten alır.


Aman dikkat!

Kötü bir mali danışman devasa bir işletmeyi 24 saat içinde batırabilir.
İşinin ehli gerçek bir siyasi danışman, hizmet ettiği siyasetçiyi iktidara taşıyabilir.
Mesleğinde tecrübeli bir sağlık danışmanı ise insanın ömrüne ömür katabilir.
Başarılı bir basın danışmanı da hizmet ettiği kişi ya da kurumu her daim gündemde tutar.
Velhasıl örnekler çoğaltılabilir.
Lakin, Türk toplumunda 'her şeyi en iyi ben bilirim' anlayışının kısmen de olsa halen devam ediyor olması, toplum nezdinde danışmanlık müessesini daha çok uzun yıllar gereksiz kılacaktır.


Örnek Cemil Şeboy

Hasan Eser, şimdi İzmir Milletvekili olan Cemil Şeboy'la, Buca Belediye Başkanı olduğu dönemde bir röportaj yapmış.
Eser, kendisine başarısının sırrını sorduğunda şöyle demiş
'Sevgili kardeşim, benim mesleğim Mimarlık, örneğin içinde bulunduğumuz bu binaya kaç ton demir harcanması gerektiğini sana söyleyebilirim.
Ancak ben mimarlık haricindeki işlerden çok fazla anlamam.
Anlıyorum desem de kendimi kandırmış olurum.
Bunun içindir ki; uzmanlığın önem arz ettiği konularda ekibim devreye giriyor. Ekibim hazırlıyor, çalışıyor, yapıyor ben ise bir maestro gibi onları yönetiyorum.'
Cemil Şeboy'un bu sözleri üzerine kendisine bu defa da; 'Ekibinizin hata yapmasından hiç endişelenmiyor musunuz?"'diye sormuş.
Tebessüm ederek şu yanıtı vermiş:
'Benim birbirinden habersiz, ama birbirini denetleyen iki ekibim var. Görünen ekibimin yaptığı her işi, görünmeyen ekibime mutlaka sorgulatırım. Buna bir nevi çapraz sorgu diyebiliriz.'
Günümüz Türkiye'sinde danışmanlık görevinin adeta laçkalaştığını görmek herhalde hepimizi çok üzüyor.
Örneklemek gerekirse; Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Milletvekili danışmanı olarak görev yapanların yüzde 95'i sembolik olarak değerlendiriliyor. Öte yandan yerel yönetimlerde merkezi yönetimden farksız. Örnek göstermek için öyle çok uzağa gitmeye de gerek yok!
Birçok belediyemizde ve kurumlarımızda yıllardır hiçbir işe yaramadığına inandığımız bazı kişilere danışmanlık maaşı ödenmesi hepimizi üzüyor.
Sadece 'yazık' demekle kalıyoruz.,
Danışmanlık kurumuna karşı değiliz.
Ama danışman uzman olmalı.
Bilgisi. Tecrübesi tartışılmamalı...
Yoksa eşi dostu ahbabı 'danışman' diyerek yüksek maaşla işe başlatmak herhalde en basit ifade ile hoş olmuyor.
Ayrıca televizyon ekranlarında savunuculuğu en iyi yapanların Başbakanlık danışmanlığına kadar yükseltilmesi de şaşırtıcıdır.
Kendinize sadece duymak istediklerinizi söyleyeni danışman olarak tayin ediyorsanız, tayin ettiğiniz kişinin Osmanlı sarayındaki karşılığını araştırıp öğrenmenizi ısrarla tavsiye ederim.
Bunun içindir ki; başarılı olmak isteyen, özellikle de seçilmiş yöneticiler, alanında kendisini kanıtlamış insanlardan mutlaka faydalanmalıdır.


Danışmanlık neymiş?

Danışmanlık işinin temel olarak üç safhası vardır; 1. somut durumun tespiti 2. mevcut ve muhtemel risklerin belirtilmesi 3. çözüm önerilerinin sunulması. Bu sınıflandırmadan da görüldüğü üzere danışmanlık işinin en zorlayıcı yanı danışmanın gerek kitabi gerekse de pratik yaşamdan kaynaklanan bilgi ve tecrübesinin en üst düzeyde olması gerektiğidir.
Çünkü ancak bilgili ve deneyimli bir akıl birçok gereksiz bilginin arasından kendisi için gerekli bilgileri cımbızla seçip alabilecektir.


****

MENEKŞE

Lozan Antlaşması'nın 92. yıldönümü


ADD Bayraklı Şubesi Lozan'ın 92. yıldönümünü Muammer Aksoy Parkı'nda Utku Erişik'in 'Bağımsızlığımızın tescili Lozan' gösterisi ile kutluyor.
Bayraklı Belediyesi ve Manavkuyu Muhtarlığı işbirliği ve katkılarıyla düzenlenen etkinlik  Saat: 20.00'de  Muammer Aksoy Parkı'nda başlayacak.
Bayraklı'nın en büyük mahallesi olan Manavkuyu Mahallesi muhtarı Fatoş Ceylan, açık havada, sinevizyon gösterileri ile desteklenecek ve görsel bir şölene dönüşecek etkinliğe tüm İzmir'lileri davet ediyor


***

KILÇIK

*- 'Çok' sevilmeye değil, 'hep' sevilmeye ihtiyacım var.
*- Yağmur başladı... Gelse de ıslansak dediği biri olmalı insanın...
*- Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır. (Goethe).