Tunç Soyer, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçileli 3 ay oldu."3 aydır görevde" dersek haksızlık etmiş oluruz. Çünkü mazbata alma süreci, devir teslim, tebriklerin kabulü derken aktif olarak göreve başlaması epey zaman aldı. Bu nedenle hâlâ "çiçeği burnunda" başkan.

Ancak, hakkını teslim ederken eksik kaldığı ya da "bırakıldığı" konulara değinmekten de imtina etmemek gerek. İzmir'de Tunç Başkan da dahil olmak üzere, şu anda görev yapan belediye başkanlarının adaylığının kesinleşmesi epey zaman almıştı. Bu, bir alışkanlığa mı yol açtı bilmiyorum, İzmir'i yönetirken Soyer'e yol arkadaşlığı edecek kişilerin görevlendirmesinin yapılması da epey gecikti.

Belediyeye bağlı şirketlerde yönetim kurulu başkanları ve genel müdürler belirlendi. Peki, ana kademe? Onunla ilgili bilgi kirliliğinden başka bir şey yok.
 
Bunların belediyenin iç meselesi olduğunu, vatandaşa hizmet gittiği müddetçe olumsuz etkilemeyeceğini düşünebilirsiniz. Fakat bu süreç, daha da uzarsa vatandaşa hizmet etmekten sorumlu kişiler, kendine danışman diyenlerin gayriresmi talimatlarını nezaketen nasıl geri çevireceklerini düşünmekten işlerini yapamayacaklar.
 
Siz de karşılaştınız mı bilmiyorum. Her yerde "Ben Tunç Soyer'in danışmanıyım" diye gezen bir sürü insan var. Göreve başlayıp başlamadıkları sorulduğunda "görevlendirileceklerine dair telefonla bilgilendirildiklerini, atamalarının kısa sürede yapılacağını" söylüyorlar. Bu "telefon" onlara yetmiş. Kendilerine biçtikleri "görevleri" ifa etmekten bir an olsun geri durmuyorlar. Mesela sokakta yürürken, belediyeye ait bir aracın durduğu yeri beğenmiyorlar ve "danışman" sıfatıyla şoföre uyarıda bulunuyorlar. İstedikleri yanıtı alamazlarsa Büyükşehir'deki bürokratları arayıp şikâyetçi oluyorlar. Yeri geliyor, getirileceklerini düşündükleri birimlerde çalışanların işlerine burunlarını sokuyorlar!

Bir ortak özellikleri daha var, bir görev alacaklarını biliyorlar ama ne görev alacaklarını sadece tahmin edebiliyorlar. Anladığım kadarıyla o "telefon" ucu açık birtakım şeyler söylemek için açılmış. Anlattıklarına göre açan da Tunç Başkan değil, telefon "Başkan'ın talimatıyla" açılmış.

Tabi, bu durum dedikoduya yol açıyor. Yayılan dedikodular bazı kulaklara gidiyor. Duyduklarını beğenmeyenler, yapılıp yapılmayacağı bile belli olmayan bir atamaya karşı harekete geçiyor. Bu sırada birileri yıpranıyor. Duyduklarından memnun olanlar, olup olmadığı bile belli olmayan yerini sağlama almaya çalışıyor. Yine birileri yıpranıyor... Başkan ise bu arada İzmirliler ile Macera Park'ta uçuyor, Urla'da yüzüyor, Pasaport'ta koşuyor...

Başarılı olacağına inandığım, olmasını cân-ı gönülden istediğim Sayın Başkan'a hatırlatmak istediğim bir şey var:

Göreve yeni başlayan başkanların bazı işleri bir an önce fark etmesi ya da halletmemesi için izlenen iki strateji vardır. Ya Başkan'ın önüne dosyalar yığılır ve sokağa çıkması engellenir ya da sürekli sokakta olması sağlanır ve koltuğuna oturup çabucak yapması gerekenleri halletmesi engellenir.

Büyükşehir'de böyle bir şey var mı bilmiyorum. Eğer yoksa, şu soruyu sormakta da beis görmüyorum:

Tunç Soyer, mesai arkadaşlarını görevlendirip bilgi kirliliğine son vermek için İstanbul'da üçüncü bir seçim daha yapılmasını mı bekliyor?