Bizim gençliğimizde C.C. dediğiniz zaman aklımıza dünya sinemasının o büyülü güzeli Claudia Cardinale'in isminin kısaltılmışı gelirdi. Sanırım; tüm zamanların en meşhuru Marilyn Monroe'nun isminin M.M. olarak kısaltılmış olmasından esinlenerek dönem sinemasının yaşayan bir başka efsanesi Brigitte Bardot da B.B. olarak tanımlanırdı. Elbette başkaları da vardı. Örneğin Pascale Petit; P.P. olarak bilinirdi. Bilip hatırlayınız ki; bu kısaltmalar o günlerin gazete ve dergilerinde ortaklaşa kullanılmaktaydı.
Türk sineması durur mu? Bizde de aktrisler için benzer kısaltmalar yakıştırılmıştı. O günlerin unutulmaz isimlerinden Pervin PAR (P.P.) ve Semra SAR (S.S.) da isimleri kısaltılmış yıldızlar arasında sayılabilir. Belki başkaları da vardır; yazdıklarım, aklıma gelenler. Unuttuklarım varsa beni bağışlasınlar.
Bu arada (CC) kısaltmasının diplomatik misyona ait araç plakalarında Corps Consulaire tanımının kısaltılmışı olarak kullanıldığını da hatırlatayım.
Peki; (CC) başka ne anlama gelmektedir? Bilgisayar çağının başlaması ile birlikte (CC) kısaltması elektronik postalama alanında sürekli olarak kullanılmaktadır. Kısaca açıklamak gerekirse her hangi bir (e) postanın asıl adresinin dışında bilgi için başkalarına da gönderilmesi isteniyorsa bu tanım aracılığıyla amaca ulaşılmaktadır. İngilizcedeki Carbon Copy kelimelerinin kısaltılmışıdır. Yani (CC) birbirinin aynı olan iki ya da daha fazla metin demektir. Eskilerde; bu amaç için karbon kağıdı kullanılırdı. Şimdi zaman elektronik çağı, kıymetini  bilelim (!)
Unutmadan ekleyelim (CC); Bir de yüce tanrının adından sonra kullanılan bir tesbih kelimesidir.
 
***

Durduk yerde; ben bu açıklamaları, bu girişi niçin yaptım? Elbette anlatacağım. Bizim gazetemiz HABER EKSPRES; ulusal, bölgesel ve yerel  medyamızın yapamadığı (CC) olayını çok güzel bir şekilde manşete taşıdı. Geçen hafta Çarşamba günkü (25.02.2015) başlığımızı yan yana süsleyen iki resimden daha etkileyicisi olabilir miydi? Amerikalılar İvo Jima'ya bayrak dikerlerken askerler bayraklı direği el birliği ile yerine yerleştiriyorlar. Bizimkiler altta kalır mı? Onlar da bayraklı direği marş marş taşıyıp (CC) elbirliği ile yerine yerleştirmekteler. Sonuçta; bu toplum böylesini de görmüş oldu.
Derler ki Amerikalıların o resmi orijinal değildir. Doğrudur; koca A.B.D.'nin tarihini toplasan 150-200 seneliktir. Eee; Tarih için sermaye lazımdır, ne yapsınlar? Geriye dönük bir senaryo hazırlanır, bayrak dikme; hem de fotoğrafı ve filmleriyle birlikte tarihe geçirilir. Bu tarihi olayın (!) heykeli bile yapılmış, ülkelerinde sergilenmektedir. Onlar yapar da biz yapamaz mıyız? Aman eksik kalmayıp haydi biz de yapalım, hem de fotoğraflarıyla birlikte.

***

Söylenecek, yazılacak öyle çok nokta var ki hangisini sıralayayım şaşırıyorum. Şu paylaşılamayan harekat (!) yönetiminin resimlerine bakıyorum. Sanki Nazi Almanya'sının Rusya'ya yaptığı Barbarossa harekatının operasyon odası. O odadaki resimde Hitler'i çıkarın yerine Davutoğlu geçsin, Alman Genelkurmay Başkanı Halder'i çıkarın yerine Özel'i yerleştirin ve benzer değişiklikleri sürdürün. İşte bizim harekat odamız. Ancak; neylersiniz gene bir fark oluşuyor. Onlarınki tek elden yürütülüyor, bizim Şah Fırat Harekatı çift başlı. Baksanıza, Cumhurbaşkanımız ile Başbakanımız harekatın yönetimini bir türlü paylaşamadılar.
Bence asıl noksanlık MİT eski Başkanı Hakan Fidan'ın bu resimlerde yer almaması olarak düşülmeli. Ne yaparsınız o da onun şansı. Bence;  istifa etmeyip kadrajda yerini almalıydı.
Esenlikle kalınız...

(Yazıma ek)
Gazetemizin geçen haftaki manşetini hazırlayan görevlileri kutluyor, başarılarının sürmesini diliyorum.