Bugün 5 Haziran, Dünya Çevre Günü, herkes çevreye ilişkin bir takım sözler edecek; kirleten, yok edenler de 'çevreci' kesilecekler.

5 Haziran'ın "Dünya Çevre Günü" olarak anılmasına yol açan 1972 Stockholm B.M. İnsan Çevresi Konferansı Bildirisi'nin 1. Maddesi'ne göre; "...insanın; hürriyet, eşitlik ve yeterli yaşam koşulları sağlayan onurlu ve refah içinde bir çevrede yaşamak temel hakkıdır. İnsanın bugünkü ve gelecek nesiller için çevreyi korumak ve geliştirmek için ciddi bir sorumluluğu vardır..." Çevre hukukunun temel hukuk metni olan bildiride, bugünkü ve gelecek kuşakların hakları birlikte ele alınıyor.  

Çevre hakkının en önemli yanı yalnızca bugün yaşayan kuşağı değil, henüz doğmamış gelecek kuşakları da ilgilendiriyor olmasıdır.

Bu bildiri ile birlikte çok sayıdaki uluslararası sözleşme, anayasa, yasalarla da düzenlenmiş olmasına karşın "insanın; hürriyet, eşitlik ve yeterli yaşam koşulları sağlayan onurlu ve refah içinde bir çevrede yaşama hakkı" koruma altında değil. Ekolojiyi mahveden ekonomik politikalar sonucunda dünyanın geleceği, canlı yaşamı tehlike altında. Şu soruları sorma vakti geldi ve hatta geçiyor:
*Gelecek kuşaklar bugün bizim kirlettiğimiz dünyada yaşamak zorunda kalacaklar, buna hakkımız var mı?
*Uranyum madenciliği, nükleer santraller ile dünyayı radyoaktif atıklara boğmaya hakkımız var mı?
*Termik santraller ve diğer fosil yakıt endüstrisi sonucu oluşan, yaşamı tüketecek küresel iklim değişikliğine yol açmaya hakkımız var mı?
*Kirli teknolojiler, madencilik ve enerji yatırımları ile meraları, ovaları, tarım alanlarını, örneğin zeytinlikleri yok etmeye, su havzalarını kirletmeye, gelecek kuşakları aç ve susuz bırakmaya hakkımız var mı?
*Kalkınma, büyüme masalları ile çocuklarımıza toprağı, havası, suyu kirletilmiş, doğal varlıkları yok edilmiş yaşanmaz bir dünya bırakmaya hakkımız var mı?

Bütün bunların hiçbirisine hakkımız yok, aksine gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğumuz var.  Bugünün anlamı budur, gerisi boş laf.