Bugün Cumhuriyet Gazetesi yazar ve yöneticileri hakkında açılan davanın duruşması başlıyor. Duruşmaya gidemedim, davayla ilgi görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Çoğunu yakından tanıdığım Cumhuriyet Gazetesi'nin yazarları ve yöneticilerinden 10'u, 31 Ekim 2016'da yapılan gözaltı işleminden sonra 5 Kasım'da tutuklandılar, Akın Atalay yurtdışındaydı, tutuklanacağını bile bile Türkiye'ye döndü ve 12 Kasım'da tutuklandı, Ahmet Şık ise daha sonra soruşturmaya dahil edildi ve  30 Aralık 2016'da tutuklandı. Şu anda Kadri Gürsel, Akın Atalay, Güray Öz, Musa Kart, Kemal Aydoğdu, Bülent Utku, Hakan Kara, Murat Sabuncu, Ahmet Şık, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör, Turhan Günay tutuklu, Aydın Engin ile Hikmet Çetinkaya da adli kontrol altında. Davada ayrıca tutuksuz sanıklar Bülent Yener, Günseli Özaltay ve Orhan Erinç ile yurtdışından dönmeyen Can Dündar ve İlhan Tanır da sanık.

Toplam 19 Sanıklı Cumhuriyet Gazetesi davası iddianamesini okuyorum, bu iddialar nasıl savunulur bilemiyorum. Ceza avukatlığında en zor olan hukuki olmayan iddialar için savunma hazırlamaktır, Cumhuriyet Gazetesi iddianamesi de öyle bir iddianame. İddia edilen suçlar neler? Silahlı terör örgütüne üye olmak var, silahlı terör örgütünü yönetme var, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek var, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak var. Sanıklar bu kadar ağır suçlamaları nasıl işlemişler? Vakıf yönetimi milli güvenliğe karşı manipülatif yayınlar yapacak şekilde hukuka aykırı biçimde değiştirmişler, gazetenin yayın politikasını Yunus Nadi'nin belirttiği amaç ve hedeflerin dışına çıkarmışlar, gazete MİT tırları haberleri ile haberlerle T.C. Devletini IŞİD'e yardım eden ülke olarak göstermeye çalışmış, yayın politikası değişince gazetenin tirajı düşmüş, Cumhuriyet Okurları (CUMOK) tepki göstermiş, başka medya kuruluşlarında Cumhuriyet Gazetesi'nin yayın politikasını eleştiren yazılar çıkmış, sanık gazeteciler siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen haberler yapmışlar, yazılar yazmışlar, telefonla görüştükleri kişilerin bir kısmı daha sonra bylock kullanıcısı şüphelisi olmuşlar, gazetenin tahsil ettiği bir takım reklam gelirleri ve sanıkların hesaplarındaki tek seferlik en fazlası 4619,00 TL olan hesap hareketleri varmış. Bütün bunlar o ağır suçlar için delil olarak gösterilmiş.

Vakıf yönetiminin değişimi, gazete tirajının düşmesi, yayın politikasının değişmesi, bunun başkaları tarafından eleştirilmiş olması, gazetecinin telefonla konuştuğu bir kısım insanların daha sonra bylock soruşturmasına uğraması, siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen haberlerin, yazıların yazılmasından bu kadar ağır bir suçların çıkartılmış olması görülmüş değil, o yüzden hukuki savunma yapmak gerçekten zor. Yargılanan sanıklara ve avukatlarına sabır ve kolaylıklar diliyorum.


Hepimizi ilgilendiriyor


Bugün başlayacak duruşmalarda olanları haber olarak hepimiz okuyacağız. Gazetecilerin haber olması ne kadar ilginç değil mi? Oysa gazetecinin haber aktarması gerekiyor, kendisinin haber olması değil. Gazeteciler ne iş yarar? Gazeteciler haber yapar, yorum yapar. Gazeteciler haber peşinde gözaltı merkezlerine, adliyelere, savcılıklara, mahkeme salonlarına da girerler, sorun gazetecilerin, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle oralarda sanık olarak bulunmaları, tutuklanmaları, mahkûm edilmeleri ve bu bizi yakından ilgilendiriyor. Gazeteci haber yapar, biz de o sayede olanlardan haberdar oluyoruz. Gazeteciler hakkında davalar açıldıkça, gazeteciler haksız yere tutuklanıp, mahkûm edildikçe onların yapacağı haberlerden hepimiz mahrum kalıyoruz.  

Gazetecinin işi halkın haber alma hakkını sağlamaktır, onun için basının işlevi önemlidir, kamusaldır. Haberin halka ulaşmadığı yerde demokrasi de olmaz adalet de.
Sözün özü, bugün başlayacak Cumhuriyet davası hepimizi ilgilendiriyor, çünkü onlar gazetecilik yaptıkları için, siyasi iktidarın istediği gibi gazeteci olmadıkları için yargılanıyorlar. Haberden mahrum kalmamak için adalet için bu dava ile ilgilenin, davayı takip edin.