Demokratik ülkelerde muhalefetin ne söylemesi gerektiği, nerede durması gerektiği, nasıl tepkiler vermesi gerektiği iktidarlar tarafından belirlenmez. Çünkü iktidarlar ancak muhalefet özgürce söz söyledikçe, nerede durması gerektiğini kendi belirledikçe, vereceği tepkileri kendisi ölçtükçe denetlenebilir olacağını bilir. Denetimden ürkmez, korkmaz.

Demokratik ülkelerde iktidar temsilcileri, bir muhalefet partisine, "sen yanlış politikalar izliyorsun, şu diğer muhalefet partisi var ya onu örnek al" demez. Çünkü böyle yaparsa, hedef tahtasına koyduğu partiden daha fazla diğer muhalefet partisine zarar vereceğini bilir. Demokratik ülkelerde, bir siyasi oluşumun "majestelerin muhalefeti" olduğuna dair bir kamuoyu oluşursa, o parti ilk seçimde parlamento dışına itilir.

Demokratik ülkelerde iktidarlar muhalif partilere zırt pırt "Gittiğin yol terör örgütlerinin yolu" şeklinde ayar vermeye çalışmaz. Çünkü adalet işler. Gerçekten bu yola giren partiler varsa, yargı sistemi içinde gereken yaptırımlara uğrar. Yargı sistemi, terör-parti bağlantısını ortaya koyarsa, bunun gerçekten var olduğuna kamuoyu ikna olur. Demokratik olmayan ülkelerin en büyük sorunu da buradadır. Bu ülkelerde hukuk siyasetin hizmetine girmiştir. Adalet duygusu incinmiştir.
Demokratik ülkelerde devlet başkanları seçimle iktidara gelip başkan sıfatına sahip olsalar da, siyaset üstü bir cumhurbaşkanı olsalar da, toplumlarını germezler. Kendilerine oy vermeyen kişilere karşı düşmanlık tohumları ekmezler. Halklarını tam ortadan ikiye bölmezler. Bölünmüş bir toplum yaratmazlar. Telafisi olmayan politikalar izlemezler. Demokratik ülkelerde iktidardakilerin ağızlarından nefret sözleri duyamazsınız. Kindarlık örnekleri göremezsiniz.

Demokratik ülkelerde iktidarlar rant dağıtım merkezleri değildir. İktidar partilerinin ofisleri yandaş kayırma ağlarının örgütlenme yerleri değildir. Çünkü demokratik iktidarlar, demokratik toplumlarda filizlenirler. Demokratik toplumlarda bireyler kayırmacılığa değil adalete pirim verirler.