Ali Budak- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yayımladığı Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'ne göre, binaların kendi ihtiyaçları için yapılacak güneş enerjisi sistemleri, taşıyıcı sistemi etkilememek ve muvafakat alınmak kaydıyla yapı ruhsatı gerektirmeyecek. Bu durum ise son yıllarda sürekli gündeme getiriliyordu. Yeni sürecin çok olumlu olduğunu ve en azından binaların kendi elektriklerini kendilerinin üretebileceğini söyleyen Enerji Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Vatansever, 'Kamu otoritesinin güneş enerjisinde lisanssız üretimin önünü açıcı düzenlemeleri süratle gerçekleştirmesi gerekiyor. Evler, apartmanlar, konut siteleri, fabrikalar, hastaneler, kamu binaları, turizm tesisleri kendi elektriğini kendisi üretebilsin. Kullandığından fazlasını da devlete satsın. Elektrik dağıtım şirketleri bu kapsamda gerekli hazırlıklarını ve teknik altyapılarını şimdiden tamamlamalı. Almanya'nın güneş enerjisindeki başarısının altında bireylerin dahi kendi elektriğini üretmesinin önünü açıcı düzenlemeler yatıyor. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Başarılı olmuş örnekleri ülkemize adapte ederek hızla yol alabiliriz' ifadelerini kullandı. Hüseyin Vatansever ile son süreci ve ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları alanında yaptığı çalışmaları ve Türkiye'nin özellikle güneş enerjisinden karşılayacağı enerji ihtiyacını konuştuk.
 
*Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yayımladığı Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'ne göre, binaların kendi ihtiyaçları için yapılacak güneş enerjisi sistemleri, taşıyıcı sistemi etkilememek ve muvafakat alınmak kaydıyla yapı ruhsatı gerektirmeyecek. Bu yeni karar uzun zamandır beklenen kararlardan biriydi diyebilir miyiz?

Elbette diyebiliriz. Ancak daha yapılması gereken çok iş var. Enerji Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ENSİA) olarak, kurulduğumuz günden bugüne verdiğimiz mesajlarda bu düzenlemenin gerekliliğini dile getirdik. Bu değişikliğinin çatı pazarının gelişmesi ve yaygınlaşması için en önemli engellerden birinin çözümü olduğunu söyleyebiliriz ancak bunun yapılması bu pazarın gelişmesi için tüm engellerin kaldırıldığı anlamına gelmemeli. Daha önümüzde halledilmesi gereken; proje ve onay süreçlerinin kısaltılması, evrak prosedürünün azaltılması, bireysel kullanımlarda ihtiyaç fazlası enerjinin şebekeye satılıp, fatura kesmeye gerek kalmadan tahsil edilebilmesi gibi 3-4 önemli konu daha var.


Ülkemizin bu konuda nasıl varlık içinde yokluk çektiğini, izin verirseniz, birkaç rakamsal bilgi eşilğinde izah etmeye çalışayım. Ülkemiz enerji kaynaklarında dışa bağımlı bir ülke. Sayın Cumhurbaşkanımız, İstanbul'da gerçekleştirilen Dünya Petrol Kongresi'nde yaptığı konuşmada son on yılda her yıl ortalama 55 milyar dolar seviyesinde enerji ürünleri ithalatı yaptığımızı belirtti. Çok yüksek bir ithalat bu. Zaten kıt olan ve katma değeri düşük mallar ihraç ederek ya da borçlanarak elde ettiğimiz dövizi, enerji üretmek için ithal ediyoruz. Bu ithalatın içinde doğalgaz, ham petrol, rafine petrol ürünleri ve madenler bulunuyor. Türkiye kendi doğalgaz kaynaklarına sahip olmadığı için, bu emtiayı sanayide ve konutlarda kullanmak için ithal edecek. Bundan kaçışımız yok. Ancak biz ülke olarak elektrik üretimimizin üçte birini doğalgaz santrallerinden sağlıyoruz. İşte bunu değiştirmek bizim elimizde.

Türkiye'nin enerjide dışa bağımlık sorununu çözmede, yenilenebilir enerji kaynakları hayati önem taşıyor. Ülkemizin 11 Temmuz 2017 tarihi itibarıyla 80.133 Megavat (MW) düzeyinde olan kurulu gücü içinde rüzgar enerji santrallerinin 6157 MW, güneş enerjisi santrallerinin 1166 MW payı bulunuyor. Güneş enerjisinin payı sadece yüzde 1,4 düzeyinde. Buna karşılık ülkemiz güneş enerjisinde çok büyük bir potansiyeli kullanamıyor. Güneş enerjisi santrallerinde 'tüketim noktasında üretim' stratejisinin temelini oluşturan lisanssız üretimlerin önünün açılması gerekiyor. ENSİA olarak, bakanlığımız ve ilgili kamu otoritelerine olan önerimiz, İmar Kanunlarında gerekli değişikliklerin yapılarak, yeni inşa edilen bina ve fabrikaların çatılarının GES yerleşimine uygun projelendirilmesi yönündeydi. Yeni düzenleme ile binaların kendi ihtiyaçları için yapılacak güneş enerjisi sistemleri, taşıyıcı sistemi etkilememek ve muvafaka talınmak kaydıyla yapı ruhsatı gerektirmeyecek.

Bizim önerimiz ise çok daha kapsamlı bir öneri. Ülkemizdeki mevcut konutların büyük çoğunluğunda çatılar; yön, açı ve binaların statik taşıyıcı güçleri dikkate alındığında GES projelerine uygun değil. Yeni yapılacak tüm binalar ve fabrikaların çatıları fotovoltaik güneş enerjisi panellerine uygun inşa edilmeli. Tüm siyasi partilerin ortak insiyatifi ile İmar Yasalarında süratle gerekli değişiklikler yapılmalı ve zorlayıcı hükümler getirilmeli. Belediyelerimiz de hem kanunların yapımında hem de uygulamada belirleyici olmalı. İnşaat ruhsatı verirken, binanın ya da fabrikanın GES panellerine uygun projelendirildiğine dikkat etmeli ve görüntü kirliliği oluşmamalı.


'Almanya başarılı bir örnek'


*Bu yasal düzenlemenin artıları ne olacak? Binalar kendi enerjilerini kendileri üretebilecek mi?

Elbette üretebilirler. Burada sadece konutları dikkate almayın. Yüksek ölçekte enerji tüketen binalar var. Sözgelimi hastaneler, oteller, kamu binaları, konut siteleri gibi... Bu yapılar belki tükettikleri enerjinin tümünü üretmeyecekler. Ancak, güneş enerjisi sistemleri ile ürettikleri elektriği devlete satarak, tükettikleri elektrikle mahsuplaşarak çok rahatlıkla enerji maliyetlerini düşürebilirler. Bunun dünyada çok başarılı örnekleri var. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan, Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlası'na (GEPA) göre Türkiye'nin yıllık toplam güneşlenme süresi 2.737 saat, günlük 7,5 saat seviyesinde. Coğrafi konumumuz gereği güneş enerjisinde en şanslı ülkelerden biriyiz. Ülkemiz yıllık 2 bin 737 saat güneşlenme süresi karşılığında güneşten sadece 860 Megavat enerji elde ederken; Almanya yıllık 1600 saat güneşlenme süresi karşılığında 40 bin Megavat enerji üretebiliyor. Yani bizden yüzde 60 daha az güneş alırken, bizden yaklaşık 40 kat daha fazla güneş enerjisi elde edebiliyor. Geçen yıl ülkemizde 681'i lisanssız olmak üzere toplam 683 güneş santrali kuruldu. Bunlar güzel gelişmeler ancak Türkiye'nin tam anlamıyla varlık içinde yokluk çektiği gerçeğini değiştirmiyor.

*Binaların 8-9 bin lira gibi kazanç edecekleri yönünde yorumlar yapılıyor. Her binanın bütün enerji ihtiyacını karşılaması mümkün mü? Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Burada tam olarak bir rakam vermek doğru değil. Binanın büyüklüğüne, bulunduğu kente, güneşi görme açısına göre değişen parametreleri de dikkate almak gerekiyor. Bir binanın bütün enerjisini güneşten elde etmesi elbette mümkün değil. Ancak binanın ortak alanlarında kullanılan bina içi ve bina dışı aydınlatmalar, park bahçe aydınlatmaları, asansörler, merkezi ısıtma sistemleri vb gibi tüketimleri güneşten elde etmek pekala mümkün. Tükettiğiniz elektriğin yüzde 1'ini bile güneşten üretseniz, o kadar az enerji ithalatı yapmanız anlamına geliyor.

*Bu sürecin yoğunlaşması ve bütün binaların kendi enerjilerini kendilerinin karşılaması ortalama ne kadar zaman alır? Bir de 10 daireli binanın kendi enerjisini karşılamak için güneş enerji panellerine ne kadar yatırım yapması gerekir?  

Türkiye güneş enerjisi yolculuğuna çok geç başlamış bir ülke. O nedenle gelecek on yılda, tıpkı konutlardaki doğalgaz dönüşümü gibi, güneş enerjisinde büyük bir yatırım hamlesine gireceğiz. Bunu yapmak zorundayız. Ülkemizde güneş enerjisi paneli üreten çok sayıda firma var. Hücre üretiminin de yapılması ile birlikte GES projeleri hem yaygınlaşacak hem de maliyetleri düşecek. Türkiye'de çatısı güneş enerjisinden elektrik üretimine uygun yaklaşık 10 milyon bina bulunuyor. Tüketim noktasında üretim, hem ithalatı hem de şebeke üzerindeki yükleri azaltacak. İletimden kaynaklanan maliyetler ve kayıp kaçak oranları da düşecek. Ancak sorunuzdaki örnekten hareket edecek olursak, bir evin günlük elektrik ihtiyacı yaklaşık 1-1,5 kilovat güçle karşılanabilir. 10 daireli bir apartman düşünürseniz minimum 15 kilovatlık bir kurulu güce sahip olmanız gerekir. Bu güçteki güneş paneli ve inverter sisteminin toplam maliyeti yaklaşık olarak 15 Kw X 1.5 = 22 bin 500 dolar seviyesindedir. Bu da daire başına 2 bin 500 dolar yani bugünkü kur seviyesi ile 9000 TL'lik bir maliyet getirir. Elbette ölçekler büyüdükçe ve sistemler yaygınlaştıkça maliyetlerde ciddi bir düşüş yaşanacaktır.


'Türkiye'nin 500.000 MW potansiyeli var'


*Bunun çok maliyetli bir enerji olduğunu da söyleyemeyiz. Oldukça sevindirici bir durum da aslında. Bunun dışında Türkiye'nin güneş enerjisinde barındırdığı potansiyelin sayısal karşılığı nedir? Örneğin 10 milyon binanın olduğunu söyledik ama güneş enerjisinde şu kadar elektrik üretebileceğiz diyebilir miyiz?

Elbette söyleyemeyiz. İleriye yönelik çok ciddi bir yatım olarak görebiliriz. Bunun dışında ise ülkemizin güneş enerjisinde barındırdığı potansiyele ilişkin elimizde rakamsal bir veri de yok. Bu size şaşırtıcı gelebilir. Ama ne Enerji Bakanlığımızın Stratejik Planları'nda ne de diğer dokümanlarda bu yönde bilgiye rastlamıyoruz. Sözgelimi rüzgar enerjisinde bakanlığımız Potansiyel Atlası'nda 48.000 MW kuruşu güç kapasitesi olduğunu söyleyebiliyor. Güneş enerjisi için elimizde kısa adı GÜNDER olan Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü'nün kurumsal yayın ve açıklamalarında dile getirdiği 500.000 MW kurulu güç potansiyeli olduğu verisi var. 2023 yılında 100 bin Megavat'a ulaşması beklenen kurulu gücümüz içinde yenilenebilir enerjinin payının 30 bin Megavat olmasını öngörüyoruz. 30 bin MW yenilenebilir enerji kurulu gücü içinde güneş enerjisi 5000 MW paya sahip olacak. Bu hedef, günümüze göre beş kattan fazla bir büyümeye karşılık gelse de, potansiyelimizin çok çok altında. Kamu otoritesinin güneş enerjisinde lisanssız üretimin önünü açıcı düzenlemeleri süratle gerçekleştirmesi gerekiyor. Evler, apartmanlar, konut siteleri, fabrikalar, hastaneler, kamu binaları, turizm tesisleri kendi elektriğini kendisi üretebilsin. Kullandığından fazlasını da devlete satsın. Elektrik dağıtım şirketleri bu kapsamda gerekli hazırlıklarını ve teknik altyapılarını şimdiden tamamlamalı. Almanya'nın güneş enerjisindeki başarısının altında bireylerin dahi kendi elektriğini üretmesinin önünü açıcı düzenlemeler yatıyor. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Başarılı olmuş örnekleri ülkemize adapte ederek hızla yol alabiliriz.