Daha önceki bazı yazılarımızda, Güneş Sistemi dışındaki gezegenlerle ilgili bilgiler vermiş, nasıl gözlenebildiklerine ilişkin yöntemleri anlatmıştık. 2009'da uzaya gönderilen Kepler Uydu Teleskobu'nun amacı, özellikle ötegezegenleri bulmaktı. Çalışmaya başladığı zamandan günümüze 4696 adet gezegen adayı belirledi. Bunlardan 1031'inin ötegezegen olduğu onaylandı. Dünya'ya benzeyen ve benzer koşullarda olduğu bilinen gezegen sayısı ise 12 olarak verildi. Kepler belli bir aşamada bazı sorunlar yaşayıp, gökyüzünde istenen yere bakamayınca, yapılan bir dizi düzenlemeyle gözkyüzünün farklı alanlarını gözlemesi sağlandı. Bu işleme K2 adı verildi ve böylelikle belirlenen yeni ötegezegenlerin sayısı ise bugün itibarı ile 25'tir.

Kepler uydusunun adı, gökbilimde çok iyi bilinen gökbilimci Johannes Kepler'den gelmektedir. 1571 yılında Almanya'da doğan Kepler, 1588'de din eğitimi için burs kazanarak Tubingen Üniversitesi'ne gitmiş, orada gökbilime merak salmıştır. 1596'da Graz'da matematik öğretmenliği yaparken Kopernik Sistemi ile ilgili ilk eserini yazmıştır. 1604'te Prag'da iken mercekler ve insan gözünün çalışma prensibi üzerine bir kitap yazmıştır. Aynı yıl görülen bir süpernovayı da kitabında anlatan Kepler, ertesi yıl Mars yörüngesi üzerine yaptığı çalışmada yörüngesinin elips olduğunu belirlemiştir. Böylece diğer gezegenlerin de elips yörüngelerde dolandığını, Güneş'e yakın olduklarında daha hızlı, uzakta iken daha yavaş hareket ettiklerini belirlemiş, bunu 1609'da yazdığı kitapta anlatmıştır. 1619'da Dünyaların Uyumu adlı eserini yazmış, 1618 ile 1621 arasında Kopernik Gökbilimini anlattığı üç ciltlik eserini yayınlamıştır.



Güneş Sistemi ve gezegenlerle ilgili belirlemelerinden dolayı gökbilime önemli katkılar yapmış olan Kepler'in adı, ötegezegen araştırma uydusuna verilmiştir. Kepler uydusunun temel amacı yaşama elverişli ötegezegenlerin belirlenmesidir. Belirlenen ötegezegenlerin çoğu, Jüpiter gezegeni boyutlarında ya da daha büyüktür. Kepler, daha önce anlattığımız örtme gözlemleriyle buluşlarını yapmaktadır. Bir ötegezegen yıldızının önünden geçtiğinde, yıldızın çok az bir bölümünden gelen ışığı engeller. Belirli aralıklarla bu tutulmalar görülürse, bu durumda bir gezegen keşfedilmiş olur. Parlaklık değişiminin miktarına bakarak bu ötegezegenin boyutlarıyla ilgili sonuç çıkarılabilir. Örtmeler arasındaki süre ölçülürse, ötegezegenin yörüngesinin büyüklüğünü ve buradan sıcaklığını hesaplamak mümkündür. Buradan da bu ötegezegenin yaşam barındırıp barındıramayacağı ile ilgili sonuç çıkarılabilir.

Kepler uydusu temelde 0,95 metrelik çapa sahip bir uzay teleskobudur. Gökyüzünde 10 derecelik bir alanı görür ve burada görülen tüm yıldızların ışıkölçümünü yapmaktadır. Yaklaşık olarak 100.000 yıldızı sürekli gözleyebilmektedir. Kuğu takımyıldızı ile Çalgı takımyıldızı bölgesinde belirli bir doğrultuya yöneltilmiş olarak çalışmıştır. Bu nedenle de gökyüzünün belirli, küçük bir bölgesinde olan çok sayıda yıldızın gözleminden ötegezegen bulgularını yapmıştır.

Dünya boyutlarında bir ötegezegenin belirlenebilmesi için, 10.000'de bir oranında bir ışık kaybının ölçülebilmesi gerekmektedir. Bu oldukça düşük bir değerdir ve şu anda yeryüzünde kullanılan teleskoplar için ölçümü çok zor bir değerdir. Bu ışık kaybı, bir otomobil farının önünden bir sivrisineğin geçmesi ile oluşan ışık kaybı kadar düşük bir kayba karşılık gelir.

Kepler Uydusunun Yaptıkları

Mart 2009'da gönderilen Kepler 4 yıldan biraz fazla bir zaman çalışarak 150.000'den fazla yıldızın 30 dakika ve 1 dakikalık pozların kaydetmiştir. Temel amacı, yarıçapı 2,5 Dünya yarıçapından küçük ve yaşama elverişli bölgede yer alan gezegenleri belirlemektir. Aslında 3 yıllık bir görevle gönderilen Kepler, 1 yıl da fazladan çalışmıştır.



Kepler uydusunun gökyüzünde belli bir noktaya bakabilmesi için, Hubble Uzay Teleskobu'nda olduğu gibi jiroskoplar kullanılmaktadır. Jiroskop temelde dönen bir topaça benzetilebilir. Hızla dönen bir çok cisim, dönme eksenini değiştirmemeye eğilimlidir. Eylemsizlik Prensibi denilen fizik yasasına dayanan bu davranış sayesinde, Kepler doğrultusunu değiştirmeden gözlem yapabilmekteydi. 4. yıl sonunda, Mayıs 2013'te Kepler'in bu işlevi gören tekerleklerinden biri bozuldu. Bunun üzerine sürekli olarak aynı doğrultuya yönlendirilemeyen uydunun çalışması yeniden düzenlenerek, Haziran 2014'te K2 adı ile 2017 ya da 2018'e kadar çalışacak biçimde çalıştırıldı. Ayrıntısını burada veremeyeceğimiz biçimde, tutulum düzleminde gözlem yapacak biçimde düzenleme yapıldı.

K2 görevinde Kepler artık farklı noktalara da bakabildiği için, Konuk Gözlemci Programı da etkinleştirildi. Buna göre bu uyduya farklı gözlem bölgeleri için proje ekibi dışındaki gökbilimciler de proje verebiliyorlar. Farklı bir görev olarak uydu, yine ötegezegen arama gözlemlerinin yanısıra, zonklayan yıldızlar, dönen değişen yıldızlar, ani parlama gösteren yıldızlar, madde aktarımı gösteren etkileşen çift yıldızlar, açık yıldız kümeleri ve yıldız grupları, gökadalar ve süpernovalar, etkin gökada çekirdekleri, mikromercekleme gözlemleri, Güneş Sistemi gezegenleri, asteroidler ve kuyrukluyıldızlarla ilgili gözlemler de yapacak.

Kepler'in pek çok bulgusundan biri olan Kepler-452b şimdiye dek bulunanlar içinde Güneş-Dünya ikilisine en çok benzeyen sistem. Resimde, Kepler-452b (3. sırada) dahil, Dünya benzeri 5 gezegenin temsili görünümleri en sağdaki Dünya ile kıyaslanarak veriliyor.

Bir gezegende yaşam olabilmesi için, kendi yıldızına ne çok uzak ne de çok yakın olmaması, suyun sıvı kalabileceği kadar ısıtılıyor olması gerekiyor. Bu uzak-yakın aralığı gezegenin yıldızına bağlı. Örneğin kırmızı cüce yıldızlar için gezegenin yıldıza yakın olması gerekiyor. Dev sıcak yıldızlar için ise uzakta olmak daha iyi.
Kepler-452b Dünya'ya çok benziyor. Çapı Dünya'nınkinin 1,5 katı kadar ve yıldızı etrafında Dünya'ya benzer dolanmakta. Aynı zamanda Dünya gibi kayalık yapıda olduğu düşünülüyor.