Dört Ev Hep Hasret; Iraklı göçmen bir aileye, ağabeyini askeri bir çatışmada kaybeden bir çocuğa, birbirlerine delicesine aşık bir çifte ve 1948 Arap-İsrail savaşının etkilerini onun gözünden okuyacağımız Filistinli bir karaktere ev sahipliği yapıyor. Sıla hasreti çekenlerin romanı 'Dört Ev Hep Hasret' Ekim ayında Can Yayınları tarafından Türkçeye çevrildi.
 
Dört Ev Hep Hasret, Eşkol Nevo'nun ilk romanı. Nevo, Tel Aviv yakınlarında bir banliyöde yaşıyor, 3 kızı var ve vaktimin çoğunu onlara harcıyor. Bunun dışında ise yazmak için çalışıyorum. Ayrıca İsrail'de birkaç kurumda yaratıcı yazarlık dersleri veriyor. Nevo, "9 sene önce yazdığım kitabın Türkiye'de bu yıl yayınlanması beni kitabın ilk yayınlandığı zamana taşıdı ve o heyecanı şu an yeniden yaşıyorum" diyor.

Nevo, romanıyla ilgili şunları anlatıyor: " Öğrenciyken İsrail'de küçük bir kasabada yaşıyordum ve neredeyse herkes Irak'tan göç etmişti. Kürtçe konuşuyorlar, Kürtlere özgü yemekler yiyorlardı. Kısacası homojen bir Kürt kültürünü yakından gözlemleme fırsatım olmuştu. Onlarla tanıştım ve bir şekilde benim dünyamın bir parçası oldular. Ayrıca Kürdistan'dan gelen Kürt göçmenler, 1948 savaşı sonrası Filistin'de bir köye yerleştirildiler. Sürgün üzerine sürgün yiyen ve evlerine özlem duyan  Kürt ailelerin yaşadıkları yerlere gittim. Adetlerini, ritüellerini izledim. Biri ruhen ya da bedenen hastalandığında hastayı iyileştirmek için yaptıkları ayinlere şahit oldum. Kitapta  da böyle bir olaya yer verdim mesela. Kısacası sosyolojik bir çalışma da diyebilirim Dört Ev Hep Hasret için."

Nevo, şöyle devam ediyor: "Edebiyatın sınırları aşıp kültürlerarası köprü kuracağına her zaman inandım. Arap bir yazarı, Filistinli bir şairi okuduğumda bunu bir okur olarak tecrübe edebildim. Sınırların ötesindeki insanlığın yaşamını bu sayede görmek, empati kurabilmek edebiyatla mümkün. İnsanların yaşadığı aşkı, hissettiği acıyı yazarak anlatabilirsiniz ve bu politik bir şey değildir. Örneğin ben kitaplarımın başka dillere çevrileceğini hiç düşünmemiştim. Kitabımın başka bir dile çevrilmesi ve o kültürlerde nasıl algılandığını görmek bana çok heyecan verdi. Ayrıca kendi ülkemde, İsrail'de, İbranice yazılmış olduğu halde, kitabı okuyanlar kendi tarihlerine başka bir gözle başka bir açıdan baktılar. Bu hem içerde hem de dışarda edebiyatla sınırların aşılabileceğinin en güzel kanıtı."

Nevo, İsrailli bir yazar olarak 1948 Arap-İsrail savaşını Filistinli bir karakter üzerinden anlatıyor. Nevo, İsrailliler'in tepkisini ise şu sözlerle açıklıyor: "Bu savaş, İsrail hükümetinin kazandığı bir savaştı; ama bir de kaybeden taraf vardı ve bizim komşumuzdu. Savaşı onların gözünden anlatmak istedim. Haliyle kitap İsrail'de yayınlandığında büyük yankı uyandırdı. Nasıl olur da İsrailli bir yazar Filistinli bir karakter içinden konuşur diye tepki gösterdiler. Bana öfkelenenler de oldu. Kitap bir provokasyondu; ama hiçbir zaman sesimi kısmaya çalışmadılar. Çünkü İsrail'de muhalefet sanatçıların omzundadır. Hatta, siyaset derslerinde 1948 savaşının neden olduğu sonuçlar konuşulmazken, liselerde edebiyat dersinde benim romanım okutuldu. İsrail bu açıdan son derece demokratik ve özgürlükçü bir toplumdur. Hiçbir şekilde bir kitap yasaklanamaz."

Nevo, İsrail sanatında kısıtlanma yaşanıp yaşanmamasına dair, "Bir keresinde, bir dans topluluğundaki dansçıların kıyafetleri açık olduğu için dindar kesim tarafından eleştirilmiş ve dansçıların kapalı giyinmelerini söylemişlerdi. Ne hükümet ne de dansçılar bunu kabul etmedi ve topluluk gösterimlerine devam etti. Bir de Yahudi düşmanlığı nedeniyle, İsrail'de  Wagner'e tutum son derece soğuktur" diyor.
Editör: Haber Merkezi