Değerli okurlarım, evet çizgisindekilerin referandum stratejisi netleşiyor. Gelin bu stratejinin şimdiye kadar ön plana çıkan boyutlarını listeleyelim.
Önce kimi futbolcular, şarkıcılar, hatta kaymakamlar, seçim kurulu başkanları ve rektörler evet kampanyaları başlatmışlardı.
Birçok şirkette ve kurumda yönetici konumdakilerin, rey göstererek çalışanlarına gözdağı verdiği haberleri basına yansıdı.
ÖTV'yi kimi kalemlerde üç ay için sıfırlamak, emekli promosyonlarının dağıtımını Nisan'a çekmek gibi önlemler alındı. (Kamuoyu yoklamalarında hayırların oranına göre petrolde de ÖTV'yi sıfırlamak mümkün olabilir mi diye düşünüyor insan. Ya da promosyon rakamlarını daha yukarılara çekmek...)
Devletin özel sektöre hasta garantisi vererek, büyük bir maddi yükümlülüğe girerek yaptırdığı şehir hastaneleri açıldı. Bir refah ve başarı imajı oluşturulmaya çalışıldı.
Tüm bunlara ek olarak, gazete haberleri, AKP'nin 15 Temmuz vurgusunu da referandum sürecinde yoğun bir biçimde yapacağına yer veriyor.
Bu stratejinin tüm boyutları tartışmalı. Özellikle de son sayılanı... Geçmişte siyasal iktidar tarafından devlet kadrolarına taşınan ve bunun neticesinde toplumun saygın vatanseverlerine kumpaslar hazırlayan bir yapı, zamanında Türkiye'de hukuksuzluk ve otoriterliğin temel kaynağını oluşturmuştu. Siyasal iktidarın bu kez bu yapıyı tasfiye etme vaadiyle "güçlü yönetim" sloganını ön plana çıkarmasına insan ne diyeceğini bilemiyor.
Kimilerine göre, geçmişte otoriterliği inşa eden yapı, yeni bir tür otoriterliğin inşasına tuğla koyarak tarih sahnesinden siliniyor. (Kimilerine göre ise biçim değiştirerek sistemin kontrolünü öyle ya da böyle elinde tutmaya devam ediyor).
Bu koşullarda, demokrasi, hukuk devleti ve huzur için, yani daha güçlü bir Türkiye için, referandum sonuçları umarım hayırlı olur diyorum...