Değerli okurlarım, geçtiğimiz günlerde bakanlar Bekir Bozdağ ve Nihat Zeybekci'nin referandum kapsamında Almanya'da konuşmalarına Alman yerel birimlerince izin verilmemişti. Buna karşılık CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın 5 Mart günü Almanya'da hayır kampanyası konuşması yapmasına onay çıkmıştı.
Alman makamları, bu durumu Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel'in tutuklanması ile ilişkilendirdiler. Türkiye'de düşünce ve ifade özgürlüğünün sorunlu olduğunu vurguladılar. AKP hükümet yetkilileri de bu durumu, Batı'nın "istikrarlı bir Türkiye'ye" karşı oyunu biçiminde sunma gayreti gösterdiler. Örneğin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Almanya ile ilgili olarak, "Türkiye'nin Almanya'da güçlü kampanya yapmasını istemiyorlar çünkü onlar da hayır için çalışıyorlar" dedi (Sabah, 3.3.2017).  Böylelikle, artık klasikleşen AKP yaklaşımını bir kez daha ortaya koyarak, sadece evetçiler Türkiye'yi temsil ediyorlar demeye getirdi. Hayırcılar kimi temsil ediyorlar sorusuna yanıt olacak bir cevap vermekten bilinçli olarak kaçındı. AKP demokrasisini yeni bir söylemle taçlandırdı!

Meseledeki kör dövüşe Deniz Baykal büyük bir devlet adamlığı göstererek son noktayı koydu. Baykal, Almanya'nın Filderstadt kentinde yapılacak "referandumda hayır" toplantısına katılmama kararı aldı. Deniz Baykal'ı bu kararı almaya iten iki faktör vardı. Birincisi, demokrasiye olan tam bağlılığıydı. Referandum kampanyasının taraflarından birine propaganda yapma hakkının tanınmadığı bir ülkede, propaganda yapıyor olmak demokrasiye uygun değildi. Baykal, bu sorumlu devlet adamlığı tavrı ile AKP'ye önemli bir ders vermiş oldu. AKP'nin referandumun taraflarından birini üstü kapalı olarak "hain" olarak göstermeye çalıştığı bir ortamda, onlara demokratik tavrın nasıl olması gerektiğini vurucu bir örnekle anlattı. Baykal'ı bu kararı almaya iten ikinci faktör ise AKP'nin artık kabak tadı veren, insan aklıyla alay eder bir biçimde ısıtıp ısıtıp gündeme oturtmaya çalıştığı mağdurluk söylemine yeni bir konu başlığı vermemek idi.

Diğer taraftan, son süreçte, AKP'nin Barzani açılımı kimin gerçekten PYD ile dirsek temasında olduğu konusunda kuşkular yarattı. AKP'nin belki de uluslararası düzlemde destek arttırmak için attığı bu adım, zaten eveti içine sindirememiş MHP tabanını, "devletin bekası" için hayır noktasına sürükledi. Buna karşılık HDP'nin, federal bir başkanlık ile ilgili vaadlerle evet cephesine kayması olasılığı hiç olmadığı kadar tartışılır oldu...

Kısacası AKP kanadında her şey bulanıkken, hayır kanadında bir şey net...
Baykal gibi teröre ve demokrasi düşmanlarına her zaman gerektiği cevabı veren, tutarlı, sorumlu ve öngörülü bir devlet adamının, devletin bekası ve demokrasinin geleceği için ısrarla toplumu hayıra çağırması...
Yönünü kaybeden pusulasız insanlar, kutup yıldızını ararlar. O değişmez. Doğru yönü gösterir.
Siyasetin ve siyasetçinin bukalemunvari hale geldiği bu olağandışı ortamda, devletin bekasını ve demokrasinin geleceğini eşzamanlı olarak düşünenlerin doğru yönün ne olduğunu daha iyi anlayabilmek için Deniz Baykal'ı arayacakları bir döneme girmiş bulunmaktayız.

Deniz Baykal'ı arama çağrısı, CHP'lilere olduğu kadar, AKP ve MHP'lilere, diğer partilere sempati duyan yurttaşlarımıza ve partisizlere; kısacası önce vatan diyen her seçmene yaptığım bir çağrıdır.