Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçları muhalefet adına büyük bir başarısızlığı gözler önüne serdi. Bu başarısızlık CHP ve MHP'nin başarısızlığı olarak sunuldu genelde. Hayır, gerçekte böyle değil. Bu başarısızlık CHP ve MHP yönetimlerinin başarısızlığıdır. Bir oldu bitti ile karşılaşan CHP ve MHP tabanları, gümbür gümbür gelen yenilginin olsa olsa mağdurlarıdır.
Ayrıca birçok yazar tarafından, başarısızlık, çatı aday fikrinin de yanlışlığının kanıtı olarak sunuldu. Hayır, gerçekte bu da böyle değil. Çatı aday fikrini benimseyen, öneren kişilerden biri de benim. Bu nedenle CHP ve MHP'nin çatı adaylık fikri üzerinde uzlaşmaya varması beni heyecanlandırmaya yetmişti. Çünkü herkes gibi benim de beklentim, iki partinin ortak özellikleriyle kavgası olmayan bir adayın belirleneceğiydi. Rasyonel olan buydu. Ilımlı İslam dayatmacılığına ve bölünme sürecine karşı CHP ve MHP tabanlarını birleştiren özellik, milli hassasiyet idi. Atatürk ilkeleri ve değerler sistemi idi. Herkes gibi benim de beklentim, aynı hassasiyetleri paylaşan bir yurttaş olarak, gönül rahatlığı ile oy vereceğim, benim adayım diyebileceğim birini aday olarak görmekti.  
Oysa CHP ve MHP'nin yönetim kadrosu, uzlaşa uzlaşa AKP prototipi bir adayda uzlaştı. Çatıyı başarılı kılacak yegane unsur, adayın nitelikleri ve ideolojik bağlamı olduğundan başarısızlık kaçınılmaz hale geldi. Bir başka ifadeyle İhsanoğlu-Erdoğan danışıklı dövüşünde Ilımlı İslam, daha seçim yapılmadan galibiyetini ilan etti. Seçim sadece göstermelik bir hal aldı. 
CHP ve MHP yöneticilerini böyle bir adayda uzlaşmaya kim, nasıl ikna etti? Bu gaflet ve belki de ihanet sürecini kimler yönetti? CHP ve MHP tabanlarının iradesini ipotek altına alarak Türk halkını Ilımlı İslam, dinci diktatörlük ve bölücülük arasında bir tercih yapmaya zorlayan İhsanoğlu Koalisyonu'nun ortada gözükmeyen 15. Partisi kimlerden oluşmuştu? 
Bu soruların cevabı siyasi tarihimizin karanlık noktalarından biri olarak kalmamalıdır. Kılıçdaroğlu'nun bundan sonra siyaseten yapabileceği belki de tek hayırlı şey, istifa ederken bu karanlık süreci deşifre etmesidir. Yukarıdaki soruları cevaplamasıdır.
Oysa Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimine paraşütle gönderilen ve tek ortak noktaları Amerikancılık ve Atatürk fobisi olan yönetici güruhu, cemaate ve hatta HDP adayına methiyeler düzerken, mağlubiyetin sorumluluğunu parti tabanına yüklemektedir. Böyle bir kepazeliği dünya çapında hiçbir siyasal oluşumda görmek mümkün değildir. Parti ilkelerini savunmak, bir partide suç haline getirilebilir mi? Bu rezil, insan zekasıyla alay eden söylemler ancak partiyi dinamitlemek için yapılır. Bugün CHP'yi yönetenler, ya bilerek bu dinamitleme sürecine dahil olmakta ya da bilmeyerek alet olmaktadır. İkisi de birdir...
Görüşümüz çok nettir. Kılıçdaroğlu'nun istifası gereklidir ancak yeterli değildir. Çünkü bu ne idüğü belirsiz, omurgasız anlayış en küçük hücresine kadar CHP'den sökülüp atılmadan, CHP'nin tarihsel rolünü oynaması mümkün değildir. 
YCHP, yeniden CHP yapılmalıdır. Ok yaydan çıkmıştır. Ya cumhuriyetin sigortası emperyalizme tam teslim olacaktır ya Atatürk devrimi tamamlanacaktır. CHP kurultayında son tahlilde oylanacak tek şey budur! 
CHP'yi saran emperyal oyunu boşa çıkarmak için en büyük görev, CHP tabanına düşmektedir. CHP tabanı ya ülkesinin kaderini, partisinin ilkesizleştirilmesine karşı topyekün bir mücadeleyi örgütleyerek değiştirecek; pankartlarıyla, bayraklarıyla, aklıyla, zekasıyla, çığlığıyla, yüreğiyle; el birliğiyle, cumhuriyete bir 'sonbahar devrimi' yaşatacaktır ya da sonbaharını yaşayan cumhuriyetin hazin ölümünü sinemada tarihsel bir film izler gibi izleyecektir.
CHP'nin tarihle imtihanı başlamıştır. 
Temennim aynı imtihanı, MHP'nin de başarıyla verebilmesidir.