Doktor Ahu Pakdemirli- Doğumdan itibaren karşımıza çıkan pek çok anormallik ve hastalıklar var. Bunlar içerisinde en sık rastlananı işitme kaybı. Gelişmiş ülkelerde 1000 doğumda 1 bebekte işitme kaybı görülürken; Hindistan, Çin ve Afrika'daki bazı ülkelerde 1000'de 7'ye çıkmakta bu sayı. Türkiye'de ise 1000'de 4 civarında olduğunu çalışmalar göstermekte. Bu demek ki her 1000 doğumdan 4 bebek işitme kaybıyla dünyaya geliyor, bu oldukça yüksek bir rakam. Bu bebekler tedavi edilmezlerse, işitme duyusu kazandırılamazsa sağır dilsiz olmaya mahkumlar.

Konuşma olması için işitme olmalıdır

Yeni doğan bebekler duyduklarını beyne kaydederek dili öğrenir. İlk 2 yılda defalarca duyduklarını kaydeder ve 1,5 yaş gibi anlamlandırmaya başlarlar. 2 yaş civarı gırtlak, dil, dudak gibi konuşma organlarını hareket ettirerek, deneye deneye konuşmayı öğrenirler. Bunun için de beyinde işitme ve konuşmayla ilgili iki merkezin ilişkili olması ve 'end organ' denilen konuşma organlarına iletinin ulaşması gerekir. Konuşma olması için işitme olmalıdır.

Doğumdan itibaren işitme engelli olan bebekler, erken tanınır ve işitme duyusu yeterince yerine konulursa normal bebekler gibi konuşmayı öğrenirler. 1970'lerin sonuna kadar bu mümkün olmayan bir durumdu. Tüm dünyada böyle doğan bebekler, işitme cihazı ve çok yoğun eğitimle konuşur hale gelirlerdi ancak hiçbir zaman konuşmaları normale ulaşamazdı. İşaret diline mahkum hastalardı. 70'lerin sonunda koklear implant cihazı geliştirildi. O dönem yapılan ilk cihazın iç kulaktaki kokleaya (salyangoz) takılan elektrot ve bunun deri altında kalan bir parçası vardı. Dış parça ise bavul büyüklüğünde bir bilgisayardı. Elektronik ve teknolojinin gelişmesiyle giderek bu cihazlar küçüldü. Önce hastanın cebinde taşıyabileceği boyutlara getirilirken sonra kafatasının üzerine mıknatısla yapıştırılır oldu. Her geçen gün cihazın boyutları daha da küçülmekte.

Bu cihaz ne iş yapıyor dersek, dış parçası konuşma seslerini alıp elektriksel sinyale dönüştürüyor. Sinyaller kodlanarak iç kulağa ameliyatla yerleştirilen elektroda gönderiliyor. Kısacası bu sistem, koklea dediğimiz mini organın işlevini gerçekleştiriyor. Aşağı yukarı 20 milyon hücre yerine iç kulağa 12 kanallı, 16 kanallı veya 20 kanallı bir cihaz yerleştiriyoruz. İnanılmaz işlemci hızı gelişmiş bir bilgisayar da dış parçası oluyor ki bu ikisinin aracılığıyla da işitme sağlanmış oluyor. Tabii burada kritik nokta beyin! Beyin fonksiyonları normalse ve cihaz yeterince erken implante edildiyse işe yarar. Beyin bağlantıları kurmaya açık olduğu hayatın ilk iki yılında nöral maturasyon dönemi sonlanmadan yani sinirsel olgunlaşma bitmeden bu uyaran gönderilirse, beyin bozuk olan yollardan geçirerek işitme merkezinde bu bilgiyi depolar. İki yaşından sonra bu bilgilerin o merkeze ulaşma şansı giderek azalır. Çünkü sinirsel olgunlaşma ile sinirlerin etrafında kalınlaşma (myelinizasyon) oluşur ve kanallar sabitlenir. Hiç sesle karşılaşmamış 5-10 yaşında bir çocuğa siz bu ameliyatı yapıp sesi gönderseniz bile bu sinyal beyinde gitmesi gereken yere ulaşamaz ve depolanamaz. Bu nedenle erken tanı ve erken müdahale çok önemlidir.

İşitme engelli doğan bebeklere 2 yaşından önce koklear implant takılırsa anne-baba yanında normal konuşmayı öğrenirler. Çok fazla eğitime gerek kalmadan sadece aile eğitimiyle konuşma diline fazla maruz kalmalarıyla normali yakalayabilirler, tabii ek bir bozukluk yoksa. 2 yaşını geçtiyse elbet bebeği bir kenara bırakmıyoruz. Yoğun işitsel eğitim ihtiyacını karşılamak gerekiyor. Bu çocuklar 'Bak bu kalem', 'Kitap' gibi kelime öğretmekle değil, doğal dil öğrenme teknikleri yoğunlaştırılarak normal işitir ve konuşur hale getirilir. 4 yaşından sonra ise bu şans daha da azalır.

1998'den beri bizim 1200 çocuk, toplam 1600 implant yapılan hastamız oldu


İlk kez 1987 yılında Dr. Bekir Altay tarafından Eskişehir'de implant yapıldı. Yaygın kullanımı ise SSK'nın ödemeyi kabul etmesiyle 1998'de başladı. Biz de SSK'ya bağlı bir hastaneydik ve implant ameliyatlarına o dönem başladık. Önceleri gelen hastalarımız 10-15 yıldır işitme sorunu olanlardı. Sonraları bebek hastalarımız oldu. Çünkü bebek hastaları yakalamak zordu. Ailelere veya sahadaki sağlık sistemine bırakırsak 3-3,5 yaşta ancak işitme engelli olduğu anlaşılıyordu ki bu da çok geçti. Pek çok ülkede uygulanan yeni doğan işitme tarama testi ülkemizde uygulanmaya başladığından beri işitme engelli bebekler atlanmıyor. Bebekler doğduğu ilk hafta işitme taramasına tabii tutuluyor. Sağlık Bakanlığı'nın gerçekleştirdiği çok önemli ve yararlı bir proje bu.

18 yaş altı çocukların hepsine sosyal güvence kapsadığından ücretsiz olarak implant yapılıyor ve dil eğitimini de devlet ödüyor. Bu cihaz 24 bin lira civarında, devlet ancak tek kulak için ödüyor. Hasta ücretini karşılarsa ikinci kulağa da takılabiliyor.

Biz merkezimizde sadece koklear implant takmakla kalmıyor, takılan cihazların belli ayar işlemlerini de yapıyoruz. Kişiye özel, kişinin yanıtlarına göre günler süren nazik bir işlem bu. Ameliyattan 1 ay ve  3 ay sonra, bir de 6 ay aralıklarla ses ayarları yapılıyor. Günlük dil eğitimini kısıtlı verebilsek de özel eğitim alan hastaları yakın kontrol altında tutuyoruz. Ailelerle de sürekli iletişimde oluyor, onlara eğitimler ve seminerler veriyoruz.

Sonradan işitme engelli olanlara da implant yapılabilir

Doğuştan işitme engelli değil ama bir kaza veya hastalık sonrası işitme duyusunu kaybeden çocuk veya erişkin kişiye de implant yapılır. Çünkü beyinde dile ait bilgiler kayıtlı. Tek eksik sesin algılanıp merkeze gönderilmesinde. Bu nedenle sonradan işitme engelli olan hastalarda çok kısa sürede mükemmel sonuç alınır. Tek şart aradan çok uzun zaman geçmiş olmaması. Beyin ile kulak arasındaki bağlantı 15 yılda kayboluyor, cihazı taksanız da gönderdiğiniz ses beyine ulaşmıyor. Bu süre kişiden kişiye değişkenlik gösterse de 15 yıl hiç duymamış kişiye ameliyatı yapmamak lazım. Tabii artık günümüzde bu durumda olan hasta pek kalmadı. Şu an işitme kaybını insanlar biliyor ve kısa sürede implant yapıldığı için devre tamamlanmış oluyor. Çalışmayan kulağın yerine biyonik kulak geçiyor, işitme yetisi tekrar kazanılınca zaten konuşma becerileri olduğundan günlük hayatlarına daha çabuk dönüyorlar. Aksi takdirde toplumdan kendilerini soyutlayıp izole hayat sürmeye başlayabiliyorlar. Örneğin 15 yıl önce koklear implant taktığımız bir hastanın 2-3 ay önce cihazı bozulmuş, haftaya yeni cihaz takacağız. Sırada bekleyen bebek hastalarımız olmasına rağmen bu gencin psikolojisi çabuk etkilenip bozulabileceğinden öne çektik onun ameliyatını.

Buradan şu soru akla geliyor, bu cihazların bir ömrü mü var? Aşağı yukarı 20 yıl bir implantın kullanılmasını bekliyoruz, ancak eski cihazlarda bu 15-16 yıl gibi bir süre olabilir. İki yaşındaki bir bebeğe bugün implant takarsak 22 yaşında, 44 yaşında ve 66 yaşında cihazı yenilemek gerekir diyebiliriz, tabii bugünkü teknoloji gelişmezse.

İşitme kaybının tedavisinde şu an tek tedavi, koklear implant

Akla başka sorular da geliyor. Bize hasta yakınları soruyor; ameliyatı yapmasak da kök hücre tedavisi, gen tedavisi, hormon tedavisi ile de işitme yerine geliyormuş, ne dersiniz hocam diye. Şu an için böyle birşey yok. Hayvanlar üzerinde araştırmalar sürdürülmekte ama gerçekleştirilmesi on - on beş yıl sürer diye tahmin ediyorum. İşitme kaybı olan birini bu kadar süre bekletemeyiz. Yakın gelecek için ancak dıştan görünmeyen, iyice küçülmüş, estetik olarak hastayı rahatsız etmeyen cihazlar üretilebilir. Bir de çok küçük bebeklerde uygulama imkanı sunan minik cihazlar üretilmesini öngörebiliriz. Uzun vadede ise belki cihazı yerleştirirken o bölgeyi canlandıracak yöntemlerle cihazın performansı arttırılabilir. Çünkü sesin yönünün tayininde hasta sorun yaşayabiliyor. Özellikle tek taraflı implant takıldığında.

Koklear implant ile müzik algısı da gelişiyor

Dünyada bu cihazı üreten 4 firma var. Avusturyalı, Avustralyalı ve 2 de Amerikan firma üretip satıyor. Bu firmalar araştırma ve inovasyona müthiş önem veriyorlar. Başta bahsetmiştim, Çin'de 1000'de 7 işitme engelli bebek doğuyor ki bir de nüfusunu düşünürseniz yılda 30-40 bin gibi bir sayı ediyor. Firmaların ürettiği cihazlar, bizim kullandığımız Avrupa dillerine göre tasarlanırken bu büyük pazardan ötürü artık Doğu Asya'da kullanılan tonal dillere göre cihazlar geliştirilmekte. Çünkü bu dillerde aynı sesin tonlarının farkı ön plana çıkmakta ki eski cihazlar bunu algılayamıyor. Tabii bu konuda çalışıp, tonlama farklarına göre cihaz yapınca ortaya bir başka konu çıkıyor. Tonlamayı algılamak müzik algısının da gelişmesi demek. Firmaların son yıllarda 'Biz sizin müzik algınızı geliştiririz' diye ortaya çıkması, aslında Çin pazarına yönelik!

Biyonik kulağa sahip olan kişiler, yabancı dil öğrenebiliyorlar. Yeterince küçük yaşta yabancı dille karşılaşırsa çok rahat öğrenir. Bizim Kürt kökenli çok hastamız oluyor ve onlara çift dille hastanın yanında konuşulmasını öneriyoruz. İlk başlarda bu konuda ciddi hatalar yapılmış. Almanya'da ameliyat olan Türk vatandaşlara ve Amerika'daki İspanyol kökenli vatandaşlara yeterli ölçüm ve değerlendirme yapılamaz düşüncesiyle tek dil empoze edilmiş. Anadili gibi olmayınca dil gelişimleri kötü olmuş. Bilingual (çift dilli) ortamda olmak, işitmenin algısını güçlendiriyor ve dil becerileri de daha da zenginleşiyor. 3 dil konuşan hastamız var. Elbette yine küçük yaşta bu dillere maruz kalmakla ilgili. Bebeğin beyninde bir merkez ana diline, ikinci merkez de yeni dile açılıyor. Bu merkezler arasında bağlantı oluşuyor. Örneğin Amerika'da hayatının ilk yıllarını geçiren bir çocuk, yıllar sonra bir başka dili çok rahat öğrenebiliyor. Çünkü anadili haricinde ayrı bir dil için merkez var beyninde. Ne kadar erken yaşta ikinci dile maruz kalırsa dil becerilerinin gelişmesi ve yeni dil öğrenme kapasitesinin artması kolaylaşır. Aynı anda iki dile maruz kalmak, konuşmayı geciktirse de, konuşmaya başlayınca her iki dilin de mükemmel konuşulmasını sağlar. 

Müzik aleti çalmak, beyinde yeni iletişim merkezi açıyor

Müzik tedavisini de hastalarımıza önermekteyiz. Özellikle de müzik aleti, bir enstrüman çalmalarını tavsiye ediyoruz. Gerçi bu sadece implant takılanlar için değil tüm çocuklar için geçerli. Müzik aleti çalınca beyinde yeni iletişim merkezi açılmasına yol açar. Bu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. 2 yaşından önce müzik aleti ile oynaması, 'music play' inanılmaz faydalı.

Olayın ticari ve bilimsel boyutları var

Biz Ekonomi Üniversitesi Psikoloji Bölümü ile bu hastaların öğrenme becerilerinin geliştirilmesine yönelik çalışma ve araştırma planlamaktayız. Koklear implant cihazıyla ilgili çalışma yapmak, çok maliyetli ve fazla sayıda üretmek gerekir. O yüzden bir üniversitenin yapması çok rasyonel değil. Örneği Fransız firması 1990'lardan beri implant üretmesine karşın kendi ülkesinde bile yeterli satış yapamayınca Amerikan firmasına satıldı. Şu an için bence Türkiye'de implant üretmek gereksiz. Çünkü hastaya ulaşmanız lazım. Gidip de Amerikalı hastaya bunu satamazsınız; çünkü FDA onayı gerekir. Amerika, Fransız firmasını aldıktan sonra FDA onayını verdi örneğin. Avusturya firmasına senelerce FDA onayı vermedi!

Tarama testleri ile erken tanı sonrası işitme engellilere inovasyon ürünü olan koklear implant cihazlarının takılması ile her gün işitme ve konuşma becerisine kavuşuyor hastalar. Koklear İmplant Merkezi Ekibi'ni kutluyor ve Doç. Dr. Levent Olgun hocamıza bizi bu konuda bilgilendirdiği ve merkezin kapılarını açtığı için teşekkür ediyoruz.
Editör: Haber Merkezi