Geçen hafta oynanılan Galatasaray-Trabzonspor karşılaşmasında yaşanılan hakem hataları tüm hafta spor kamuoyunun önemli gündemi oldu. Trabzonspor'un yaşadığı mağduriyet için Futbol Federasyonu Başkanı ve Merkez Hakem Komitesi Başkanı özür diledi.

Bu karşılaşma 80'li yılların sonunda veya 90'ların başında Ankara'da oynanan bir Altay-Beşiktaş maçını anımsattı bana. Altay maçın sonuna 1-0 önde girmişti. O dönemin flaş takımı Beşiktaş'ı yenecek olmanın büyük heyecanını yaşıyorduk. Sonra bir tiyatro sergilendi. Bugün Türkiye'nin dürüstlüğü ile tanıdığı(!) Rıza Çalımbay'ın kendini 3 adım attıktan sonra yere bırakması ile oluşan penaltı ile önce skor 1-1'e gelmiş; hemen ardından yaşanılan kargaşada yenilen ikinci golle kazanılan maç kaybedilmişti. O gün anlamıştım ki; futbol sadece sahada oynanmıyordu. Bazı maçların skorları daha maç oynanmadan belirleniyordu. Bu sebeple Trabzonspor camiasının yaşadığı hayal kırıklığını çok iyi anlayabiliyorum. O günün koşullarında ne federasyon ne MHK Altay'dan özür dilememişti. Haftanın takımı belki de Beşiktaş ilan edilmişti. O gün; kendinizden, kendi doğrularınızdan vazgeçmek için bir sebep olabilirdi. Ama hayat hep haksızlıklarla doluyken, sizi siz edenlerden vazgeçmek yenilginin en büyüğü olurdu. Bugün bir tarafta UEFA Liginde Lazio'ya kaybettiğinde kahrolan, küfreden bazı taraftarlara inat, siz Erzinspor'a attığınız bir golde dünyanın en büyük işini başarmışçasına sevinebiliyorsanız, sizin sevginizi liglerle, skorlarla ölçmeye kalkmak sizi hiç anlayamamak olur.

Bütün hafta tartışılmış bir konuyu neden köşeme taşıyorum. Şöyle düşünmenizi isteyeceğim. Maçın son 5 dakikasında hakem o hatalı penaltıyı vermeseydi, bu hafta nasıl bir süreç yaşanılırdı? Muhtemelen 9 kişilik rakibini yenemeyen Galatasaray ve teknik direktörü Mustafa Denizli yerden yere vurulurdu. Trabzonsporlu 9 oyuncu mücadeleleri sebebiyle kahraman ilan edilirken, aptalca gördükleri kırmızı kartlarla takım arkadaşlarını yalnız bırakan Özer ve Aykut kötü adamlar ilan edilirlerdi. Maç içinde yaşanılan hakem hatalarının bu gürültü içerisinde gündemin çok önüne geçeceğini sanmıyorum.
Peki, şimdi madalyonun diğer yüzüne bakalım. Son dakikalarda çalınan hatalı penaltı kararının bir kahramanı hakem ise diğer kahramanı 9 kişi kalmış rakibine haksızlıkla kazanılan penaltı sonrasında yumruğunu sıkarak kutlama yapan Umut Bulut ve arkadaşlarına. Penaltı uyduruk bir kararsa, bu gösterinin başrol oyuncusu Galatasaray futbolcusu Umut Bulut değil midir? Bütün hafta tartışılan ve üzerine onlarca yazılan bir konunun başrol oyuncusu hakkında hiçbir eleştiri ve özeleştirin olmaması iki yüzlülük değil midir? Hakem pozisyonda ne kadar hatalıysa, 9 kişi kalmış rakibinin hakkını o kadar çalmıştır Umut Bulut. Bu duruma göz kapatan kamuoyu da hakemi günah keçisi ilan ederken kendi günahlarını örtbas etmektedirler.
Ve heykeli dikileceği söylenen Salih Dursun. Bence; ancak böyle bir ülkenin kahramanı olabilirdi Salih ve bunca yanlışın içinde kahraman ilan edilebilirdi. Onun şansı burasının adı Türkiye.