Değerli okurlarım, Kuzey Irak'ın ardından şimdi de İspanya'ya bağlı Katalonya'da bağımsızlık konusunda bir referandum girişiminin gerçekleşmesi söz konusu. Bu satırların kaleme alındığı 1 Ekim 2017 günü, referandumun yapılması planlanmakta.

Katalonya ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin referandum sürecinde gerçekleşenler arasında büyük benzerlikler dikkat çekici. Gerek İspanya, gerekse Irak'ta merkezi yönetimler referandumu anayasaya aykırı ilan ettiler. Üstelik her iki ülkede de anayasa mahkemeleri referandumun askıya alınması yönünde kararlar aldılar.
Her iki referandumda da seçmenlere tek ve birbirine yakın sorular soruldu. Bağımsızlık istenip istenmediği, tek soruyu oluşturmaktaydı.
Katalonya da Kuzey Irak da kendi ülkelerinin ekonomik açıdan gelişmiş bölgeleri. Katalonya hem bir sanayi merkezi, hem de oldukça yüksek turizm gelirlerine sahip. Kuzey Irak'ta ise bilindiği gibi önemli enerji sahaları var. İki bölge de merkezi yönetime çok fazla maddi kaynak aktarımına karşı çıkıyor.
İki bölgenin bağımsızlık referandumuna komşu devletlerin birçoğu tepkili. İspanya bir Avrupa Birliği ülkesi. Avrupa Birliği ise açıkça ayrılma referandumuna karşı tavır aldı. Görülen tek destek kendileri de Birleşik Krallık'tan ayrılma taraftarı olan İskoç politikacılardan. Kuzey Irak Kürt Yönetimi'nin referandum kararı da benzer bir şekilde başta Türkiye olmak üzere İran'dan da büyük tepki gördü. İsrail, referandum kararına açıkça destek veren tek Ortadoğu ülkesi oldu.

Birleşmiş Milletler hukukuna göre devletlerin ülkesel bütünlüğü ilkesi vazgeçilmez. Dolayısıyla yürürlükteki uluslararası hukuk kurallarına göre bir devletten tek taraflı bir ilanla bağımsızlık, sömürge sonrası devletler istisnası dışında hukuki değil. Ancak Kosova'nın bağımsızlığı bu konuda bir kafa karışıklığı yarattı. Uluslararası toplum tarafından yeni bağımsızlık ilanlarının onay görmesi, uluslararası hukukun yeni realite karşısında gözden geçirilmesine yol açabilir. Bu durum da ayrılıkçılık konusunda sıkıntı yaşayan devletler için yeni bir kabus anlamına gelebilir.

Bu nedenle Türkiye gibi ayrılıkçılık sorunu yaşama potansiyeline sahip devletler, Birleşmiş Milletler'in devletlerin ülkesel bütünlüğünü savunan yürürlükteki hukuk kurallarını özenle savunmak zorundalar.